O ve ailesi hakkında saklanan gerçekler.(Prof. Dr. Haydar Başîn Kalemin’den).....

Zübeyde Hanımın sahip olduğu soy, Selanik'in en eski ve en itibarlı ailelerinden bir tanesidir. Öyle ki, Zübeyde Hanım'ın sülalesi "sofuzadeler" ve "nakibzadeler" olarak nam salmıştır.

<O ve ailesi hakkında saklanan gerçekler.(Prof. Dr. Haydar Başîn Kalemin’den).....

"Hakkında olmadık iftiralar atılan Zübeyde Hanım'ın hem anne hem de baba tarafından çok özel bir soya sahip olduğunu Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde yer alan Nüfus Defterleri, Temettuat Defterleri ve diğer birçok belge ile ispat edebiliyoruz.
 
Zübeyde Hanımın sahip olduğu soy, Selanik'in en eski ve en itibarlı ailelerinden bir tanesidir. Öyle ki, Zübeyde Hanım'ın sülalesi "sofuzadeler" ve "nakibzadeler" olarak nam salmıştır.
 
Bu iki ifadeden "sofuzadeler", ailenin bölgenin en dindar ve saygın ailelerinden olması hasebiyle verilmiştir. Ancak "nakibzade" unvanı oldukça önemlidir.
 
Bu unvan, Osmanlı Devleti'nde sadece "nakibüleşraflık" yapmış ailelere verilen özel bir unvandır.
 
Sadece Peygamber sülalesinden gelenlere verilen unvan
 


Nakibüleşraflık müessesesinin ne olduğunu bugün neredeyse her evde bulunan Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından çıkarılmış olan Diyanet İslam Ansiklopedisi'nden (DİA) aktaralım: "Anadolu Selçukluları'nda da seyyid ve şeriflerin kayıtlarının tutularak nesep kargaşasının önlenmesi, gelirlerinin temini ve ticarî faaliyette bulunanlara vergi muafiyeti sağlanması gibi işleri yürüten görevlilerin varlığı bilinmektedir.
 
Osmanlılar'da benzeri bir müessesenin ihdasıyla ilgili ilk bil- giler Yıldırım Bayezid dönemine kadar iner. Seyyid ve şeriflerle ilgilenmek üzere Yıldırım Bayezid zamanında 802 Ramazan'ında (Mayıs 1400) bir makam ihdas edildiği ve bu makama ilk olarak Bağdat eşrafından, Bursa'da İshâkıyye (Kâzerûniyye) zâviyesi postnişini Seyyid Muhammed Nattâ Hüseynî'nin getirildiği bilinmektedir.
 
(…) Bu makamın Osmanlı Devleti'nde kurumlaşma süreci açısından önemli dönüm noktası, II. Bayezid'in 900'de (1494) bu göreve hocası Seyyid Abdullah'ın oğlu Seyyid Mahmud'u maaşlı olarak tayin etmesiyle gerçekleşti.
 
Bu tarihe kadar görevliler devletten düzenli bir ücret almaz ve 'nâzır' unvanıyla anılırlardı. Yeni tayinle birlikte, Memlük yönetimindeki Mısır ve Suriye gibi merkezlerde aynı görevde bulunan kişinin nakîbüleşraf unvanını kullanmasından hareketle Osmanlı Devleti'nde de bu unvan benimsendi. (…)
 
Zamanla Osmanlı hiyerarşisinde önemli bir yer edinen nakîbüleşraf genellikle sâdât arasından ve ilmiye mensuplarından seçilirdi.
 
Bunlar XVII. yüzyılın ortalarına kadar ömür boyu vazifede kalmışlar, daha sonra ise çeşitli sebeplerle azledilmiş veya görevden feragat etmişlerdir. Daha önce kadı, kazasker veya şeyhülislâm olanlar bulunduğu gibi iki görevi aynı anda yürütenler de vardı.
 
Osmanlı nakibüeşrafları İstanbul'da ikamet ederdi; diğer şehirlerde sâdât arasında belli bir süre için seçilen nakibüleşraf kaymakamları bulunurdu."
 
Burada aktarılan bilgiler içinde en önemlisi, İstanbul'da bulunan nakibüleşrafların ve diğer şehirlerdeki temsilcileri nakibüleşraf kaymakamlarının sâdât yani seyyidler, Peygamber Efendimizin mübarek soyundan gelenler arasından seçilmek zorunda olmalarıdır.

Buradan hareketle Osmanlı'da nakibüleşraf ve nakibüleşraf kaymakamı olmanın tek şartı Peygamber Efendimizin soyundan gelmiş olmaktır diyebiliriz.
 
Zübeyde Hanım'ın sülalesinde hem nakibüleşraf (Feyzullah Efendi) hem de nakibüleşraf kaymakamları (Ali Ağa oğlu Mehmet Ağa) olduğu belgelerle sabittir.
 
Hatta Zübeyde Hanım'ın sülalesi uzun yıllar boyunca Selanik'te nakibüleşraf kaymakamlığı yaptıkları için sülalenin adı hem nüfus defterlerinde hem de temettuat defterlerinde "nakibzadeler" olarak geçmektedir.
 
Bu noktada hatırı sayılır miktarda belge Mehmet Ali Öz'ün mezkur iki eserinde mevcut olmakla beraber, sadece bir adet belge örneği paylaşalım:
 
28 Nisan 1835 tarihli Nüfus Defterinde Zübeyde Hanım'ın dedelerinden Abdullah Hami Bey'den, Selanik Balat mahallesi 1 no'lu hanede mukim "Nakibzade Seyyid Abdullah Hami…" şeklinde bahsetmektedir.
 
Burada geçen Nakibzade Seyyid Hacı Abdullah Hami, Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın babası Feyzullah Ağa'nın dedesidir.
 
Yine 21 Şubat 1841 tarihli bir başka nüfus defterinde de, Zübeyde Hanım'ın dedelerinden, Selanik Hayreddincik mahallesinde mukim, Ahmet oğlu Sofuzade Mehmet Sadık Efendi ve çocukları Seyyid Hasan ve Seyyid Hüseyin isimleri zikredilmektedir.
 
Ayrıca yine Osmanlı'da vergilerin miktarını belirlemek amacıyla kişinin malî durumunu tespit eden Maliye Nezareti bünyesindeki Temettuat Defterleri kayıtlarında da Sofuzade Mehmet Efendi'nin kayıtlarını görmekteyiz.
 
Sofuzade Mehmet Efendi aynı zamanda Selanik Hayreddincik Mahallesi imamıdır.
 
Ayrıca bu belgede Sofuzade Mehmet Bey'den bahsederken "müderrisin-i kiramdan" ifadesinin kullanılması da dikkat çekicidir.
 
Bu belgeler ışığında ailenin "nakibzade" ve "sofuzade" lakaplarının nüfus ve temettuat defterlerinde yazılı olduğunu görmüş oluyoruz.
 
Şeyhülislam, Nakibüleşraf ve seyyid bir dedenin torunu: Zübeyde Hanım


 
Selanik'in en köklü ve özel ailesine mensup olan Zübeyde Hanımın sülalesinin unvanı olan "nakibzadeler" Osmanlı'nın meşhur şeyhülislamlarından ve nakibüleşraflarından Seyyid Feyzullah Efendi'den gelmektedir.
 
Bu konuda uzun bilgiler veren Mehmet Ali Öz şunları aktarmaktadır: "Osmanlı döneminde idam edilen üç şeyhulislamdan birisi olan olan Rumeli Kazaskeri Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin (1648-1703) çocuklarından üç oğlunun ilmiye sınıfından olduğu biliniyor.
 
Rumeli Kazaskeri 19 Şeyhülislam Seyyid Feyzullah Efendi, Nakibüleşraflık makamına uzun bir süre sahip bulundu.
 
Daha sonra Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin büyük oğlu Nakibüleşraf  Seyyid Feyzullah Efendizade Fethullah Efendi ile diğer oğlu Seyyid Feyzullah Efendizade es-Seyyid Mustafa Efendi ve Sey- yid Murtaza Efendi, bu makama getirilmişlerdi.
 
Rumeli Kazaskeri Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin çocuklarından büyük oğlu Nakibüleşraf Fethullah Efendi'dir. Feyzullah Efendi'nin oğlu Murtaza'nın oğlu Ahmet Efendi (ölümü 1733) Belgrad Müftüsü idi.
 
Seyyid Feyzullah Efendi'nin nakibüleşraflık makamına sahip olması ve çocuklarının da bu makamı ellerinde bulundurması, ailenin nakibüleşraflık yapması dolayısıyla şöhret olarak "Nakibzadeler" olarak da anılmışlardır.
 
Selanikli Nakibzadelerin kökeni, Şems-i Tebrizî ahfadından olan Erzurumlu Erzurum Müftüsü Şeyh Mehmet ibn-i Pir Mehmet'in oğlu, meşhur Türk milliyetçisi Vanî Mehmet Efendi'nin damadı, IV. Mehmet döneminin ordu vaizi, Şehzade Mustafa ve Şehzade Ahmet'in hocaları olan Seyyid Hacı Feyzullah Efendi'ye dayanıyor.
 
Erzurumlu Seyyid Feyzullah Efendi, Şems-i Tebrizî ahfadındandır. Dolayısıyla Nakibzadeler, Seyyid Feyzullah Efendi'den dolayı Şems-i Tebrizî'nin ahfadından gelmiş olmaktadırlar."
 
Şeyhülislam Hacı Seyyid Feyzullah Efendi'nin soyundandır. - Hacı Seyyid Abdullah Hami Afendi (Ali Ağa) - İbrahim Ağa - Sofuzade Feyzullah Efendi - Zübeyde Hanım.


 
Mustafa Kemal Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım'ın isminin de,  meşhur dedesi olan Şeyhülislam Feyzullah Efendi'nin kızlarından olan Zübeyde Hanım'dan dolayı verildiği bazı eserlerde yer alır.
 
Aynı şekilde Zübeyde Hanım'ın babası Feyzullah Ağa'nın is- minin de büyük dedeleri Şeyhülislam Seyyid Feyzullah Efendi isminden ötürü verildiği düşünülmektedir.
 
Bu bilgiler, 1924 senesinde Mustafa Kemal'in, Bayındırlık Bakanı olan kuzeni Süleyman Sırrı Bey'le beraber Atatürk'ün hazırladığı soy ağacında da yer almaktadır.
 
Zübeyde Hanım, Selanik vilayeti Lankazalı Hacı Sofu ailesin- den  Sofuzade Feyzullah Ağa'nın kızı olarak geçer. Onun annesi, Halil Efendi'nin kızı Ayşe Hanım'dır.
 
Nakıbzadeler olarak bilinen bu ailenin soyu Mevlana'nın hocası Şems-i Tebrizî'ye kadar gitmektedir.
 
Aydın Milletvekili Hasan Tahsin San (1865-1951), Zübeyde Hanım'ın soyu için şunları ifade eder: "Atatürk'ün validesi Zübeyde Hanım, Sofuzade ailesinden Feyzullah Ağa'nın kızıdır. Selanik'te doğmuştur.
 
Bu aile bundan 130 sene evvel (1800'lü yılların başında) Sarıgöl'den Selanik'e gelmişlerdir.
 
Vodina sancağının batısında Sarıgöl nahiyesinde on altı köyden ibaret olan bu nahiye ailesi, Makedonya ve Teselya'nın fethinden sonra Konya civarı ahalisinden Osmanlı hükûmetinin sevk ve iskân ettirdiği Türkmenlerdendir.
 
Son zamanlara kadar beş asır müddetince hayat tarzlarını, kılık kıyafetlerini değiştirmemişlerdir."
 
"O zamandan kalan bazı ihtiyarlardan ve bilhassa eski Aydın mebusu Tahsin Bey'den topladığımız malumat ve merhum Tahsin Uzer'in (eski umumi müfettiş ve eski mebus) yaptığı tetkiklerden anladığımız kadarıyla, Ali Rıza Efendi, Anadolu'dan Rumeli'ye geçmiş olan yörüklerden Hafız Ahmet Efendi isimli bir zâtın oğludur.
 
Hafız Ahmet Efendi kırmızı saçlı, kırmızı sakallı olduğu için kendisine 'Kırmızı Hafız' denilirmiş.
 
Atatürk'ün annesi Zübeyde Hanım vaktiyle Vodina'dan Selanik'e hicret etmiş olan Hacı Sofu ailesinden Feyzullah Ağa'nın kızıdır." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 87-97)