Paylaş:

“Cenab-ı Hak, ‘Beni zikredin, Ben de sizi zikredeyim’ buyuruyor.

Allah pazarlık yapıyor kuluyla; ‘Beni zikret.’ ‘Ey kulum Benim seni anmamı istiyor musun? Sana yakın olmamı istiyor musun? Seninle arkadaş olmamı istiyor musun?’ Arkadaş olur mu Allah? Tabi olur. İşte ayet ortada…

Allah bizimle nasıl olur? Ya Zat’ından tecellisiyle, nazarıyla; ya Sıfat’ından nazarıyla, tecellisiyle; Esma-i İlahi’sinden tecellisiyle yahut da Fiil-i Bari’sinden tecellisiyle... Artık nasibimize göre. İşte o zaman zevk-i maneviyle yavaş yavaş tanımaya başlarız Rabbımızı.

Tanırsın ya; sana bir mühür vurulmuştur artık. O tecellilerde kitaplarda okuyup elde edemediğin zevkleri yaşarsın. Boyutları elde edersin. Tanıdığın, tecelliye erdiğin Cenâb-ı Hakk’ın Zatıdır. O’nu tanıyorsun; hangi mertebeden, hangi makamdan tecelli etmişse öyle tanıyorsun.

İlim neydi? Bilmek değil miydi? E baba, Allah’ı biliyorsun bundan daha büyük ilim olur mu? Onun için taat ve ibadetle, zikrullah ile meşgul olanlar nefislerini tezkiye edip kalplerini ayine-i İlahi haline getiren insanlar marifet, nezafet, nezaket, ilim ehlidir.

Sohbetine doyum olmaz. Niye? Artık kendisine ait bir şey kalmadı da ondan. İşte bu ilme ledün ilmi denir.”

Hazırlayan: Okan Egesel

https://www.facebook.com/1mahallekahvesi

https://instagram.com/okanegesel?utm_medium=copy_link