İşte ben tam da bunu demek istiyordum
(Vahyin başlangıcı; 610, Aişe annemizin doğumu 614).
İşte ben tam da bunu demek istiyordum
(Vahyin başlangıcı; 610, Aişe annemizin doğumu 614).
عن عائشة رضي الله عنها: أنها قالت: (أول ما بدئ به رسول الله صلى الله عليه وسلم من الوحي الرؤيا الصالحة في النوم، فكان لا يرى رؤيا إلا جاءت مثل فلق الصبح، ثم حبب إليه الخلاء، فكان يخلو بغار حراء
Aişe annemiz şöyle anlattı:
Resulullah'a (saa) vahyin başlangıcı uykuda sadık ruya olarak başladı.
Öyle ki, gördüğü ruya, günü ilk aydınlığı gibi gerçekleşirdi.
Sonra O'na halvet (insanlardan ayrılık) sevdirildi, O da Hıra Mağarası'nda halvete çekildi."
Elbanî de bu hadisi doğruladı.
(Kimdir bu Elbanî diye merak ederseniz; Elbanya Arnavutluk demek ve Elbanî yada el-Elbanî; Arnavut vatandaşı demek. Bilinen ismi; Muhammed Nasuriddin el-Elbanî. 1919'da doğdu, 1999'dan öldü. Bir de Şuayip el-Arnavut var başka biri; D. 1928-2016).
Resulullah'a (saa) vahy gelmeye başladığında Aişe annemiz doğmuş muydu?
Hayır; rivayet o ki, 4 sene sonra doğmuş.
Akil-baliğ, 10 yaşında, olan biteni idrak edebilmişse...
Peki vahyi Resulullah'tan (saa) sonra en çok hisseden kim?
O süreçte O'nun en büyük destekçisi Hz. Hatice annemiz (as).
O'ndan bir rivayet var mı bu konuda veya başka bir konuda?
Hayır.
Çünkü O; Hüveylid'in kızı; Ebu Bekr'in kızı değil ki, 5000 küsur hadis rivayet etsin...
Ah şu Fezail/faziletler konusunu işleyen hadis-i şerifler, ah.
Hazreti Ali Resulullah'ın yatağında yattıysa; Ebu Bekir de O'nun mağara arkaşıdır, gibi.
Oysa, Sahih-i Buhari Ebu Bekr'in sevr mağarasında olmadığını yazar. (Kitabü'l Ahkam, 25. Bab)
Yada; Hazreti Ali çocukluk yaşında Resulullah'ın terbiyesinde büyüdüyse, Aişe de 6 yaşında O'na eş oldu.
Yada; Ali O'nun damadı olduğu için yüce ise, Osman iki kat yücedir, iki kez damat oldu, gibi...
Fezail yarışı...
Yanlış anlaşılmasın; konuştuğunun/yazdığının çoğu aktarma bilgi, kimi on yıllık ilahiyatçı profun kurduğu bir kaç milyon cümlenin yanında, yüksek müsaadeleri olursa, her anı Allah'ın kontrolünde Resulullah'ın da bir kaç yüz bin sözü olsun.
Kaldı ki;
O'nu;
konuşmas,
Susması,
Kızması,
Yürümesi,
Durması,
Yemesi.
İçmesi... ölçüdür...
Yani hadis-i şeriftir.
O'nun güzel ahlakından bahseden hadis-i şerifleri çokça anlatır ulemamız; şöyle yürür, şöyle konuşur, şöyler yer-içerdi...
Ama;
Küfre,
Zülme,
Harama,
Müslümanın haksızlığa uğramasına,
Kamu malının gasbine,
Ehl-i Kitab'a, her konuda muhalefetine...nasıl şiddetli tepki gösterdiğini ya hiç anlatmazlar, yada hikaye tadında anlatırlar; mini mini büyüklere masallar.
Nereden nereye geldik.
Hayırlı ramazanlar....