‘Hiç kimse başkasının suçunu yüklenmez’

İmam Rıza (a.s.) buyurdu ki: “Allah, suçsuzu günahkârın suçuyla muaheze etmez, çocuğu da babasının günahından dolayı cezalandırmaz. ‘Hiç kimse başkasının suçunu yüklenmez.’ (Fâtır/18). Allah-u Teâlâ’ya yaraşan zulmetmek değil, bağışlayıp ikramda bulunmaktır”

<‘Hiç kimse başkasının suçunu yüklenmez’

Abdulvahid bin Muhammed bin Ubdus el-Nişaburî hicri 352 yılının Şâban ayında Ali bin Muhammed Kuteybe'den, o da Fazl bin Şâzan'dan şöyle naklediyor: Memun, İmam Rıza (a.s)'dan kendisi için özet bir şekilde halis İslam'ı yazmasını istedi. Bunun üzerine İmam (a.s) ona şöyle yazdı:

1- "Hz. Peygambere salavat göndermek her yerde, (özellikle) aksırırken, kurban keserken ve diğer zamanlarda gereklidir. Allah'ın dostlarını sevmek farz olduğu, Allah'ın düşmanlarına buğz etmek onlardan ve onların rehberlerinden uzak durmak da farzdır. Anne ve babaya iyilik yapmak müşrik dahi olsalar farzdır. Ama Allah'a isyan etme hususunda ne onlara ve ne de başkasına itaat etmek caiz değildir. Çünkü Allah'a isyan etme hususunda hiçbir yaratığa itaat edilemez.

Hayvanın karnından çıkan yavrunun boğazlanması; kıllı ve tüylü olduğu takdirde annesinin boğazlanmasıyladır (yani, annesinin boğazlanmasıyla o da boğazlanmış hükmüne girer ama eğer anne karnından diri olarak çıkarsa başı kesilmelidir).

Miras hükümleri; Allah-u Teâlâ'nın Kitabında belirttiği gibidir ve bu belirtilen çerçevede zulüm yoktur.

1- Allah-u Teâlâ insanları güçlerinin yetmeyeceği bir vazifeyle mükellef kılmaz. Şüphesiz kulların fiilleri Allah'ın mahlûkudur. Ama bu yaratma tekvîni değil, takdiridir (yani, Allah-u Teâlâ insanların işlerini kendi istekleriyle yapmalarını irade etmiştir). 'Allah her şeyin yaratıcısıdır.' Biz ne cebre inanıyoruz, ne de tefvize. Allah-u Teâlâ suçsuzu günahkârın suçuyla muaheze etmez, çocuğu da babalarının günahlarından dolayı cezalandırmaz. 'Hiç kimse başkasının suçunu yüklenmez.' (Fâtır/18). 'İnsana kendi (emek ve) çabasından başkası yoktur.' (Necm/39). Allah-u Teâlâ'ya yaraşan zulmetmek değil, bağışlayıp ikramda bulunmaktır. Çünkü Allah-u Teâlâ zulümden münezzehtir. Allah-u Teâlâ insanları saptıracak birisine itaat etmeyi farz kılmaz; kâfir olacağını ve Allah'ı bırakıp şeytana ibadet edeceğini bildiği kulları da peygamberliğe seçmez.

İslam, imandan başkadır. Her mümin Müslüman'dır ama her Müslüman mümin değildir. Hırsız mümin olduğu halde hırsızlık yapmaz; zina eden kimse de mümin olduğu halde zina etmez. Kendilerine (zina vb. suçlardan dolayı) had uygulananlar ne mümindirler, ne de kâfir; sadece Müslüman'dırlar. Allah-u Teâlâ, kendisine cenneti vaat ettiği mümini cehenneme sokmaz; kendisine cehennemi ve orada ebedi kalmayı vaat ettiği kâfiri de cehennemden çıkarmaz. Allah-u Teâlâ, Kendisine şirk koşanı bağışlamaz ama bunun dışındaki günahları istediği takdirde bağışlar. Tevhit ehli olan günahkârlar cehennemde ebedi olarak kalmazlar ve (belli bir müddet sonra) oradan çıkarılırlar. Bu insanlar hakkında şefaat da mümkündür."

(bu bahis devam edecek...)