‘Bilim velayetimiz kullardan sorulacaktır’

İmam Sâdık (a.s.), “Sonra o gün nimet(ler)den elbette sorulacaksınız” ayeti hakkında buyurdu ki: “Allah’ın nimetten kastı biz Ehl-i Beyt’in sevgisi ve velayetidir. Allah, tevhid ve nübüvvetten sonra bizim velayetimizi kullarından soracaktır. Kim buna vefa etmiş olursa bu, onu cennetin daimi nimetlerine kavuşturacaktır”

<‘Bilim velayetimiz kullardan sorulacaktır’

Hüseyin bin Ahmed el-Beyhakî, Muhammed bin Yahya Sulî'den şöyle dediğini nakletti: Ebu Zekvan hicri 285 senesinde Seyraf şehrinde bana Ahvaz kâtibi İbrahim bin Abbas'ın hicri 227'de kendisine şöyle dediğini nakletti:

Biz, bir gün İmam Rıza (a.s)'ın huzurundayken İmam (a.s) şöyle buyurdular: "Bu dünyada hakiki nimet yoktur."

Orada hazır bulunun fakihlerden bazıları İmam (a.s)'a şöyle arz ettiler: "Ama Allah-u Teâlâ Kur'an'da şöyle buyuruyor; 'Sonra o gün nimet(ler)den elbette sorulacaksınız.' (Tekasür/8). Acaba Allah-u Teâlâ'nın nimetlerden kastı, bu dünyadaki serin ve güzel su değil midir?"

İmam (a.s) yüksek sesle şöyle buyurdu: "Siz ayeti böyle tefsir ettiniz, onu çeşitli şekillerde yorumlamışsınız; bir grup 'maksat serin sudur' demiştir; diğer bir grup 'maksat tatlı yiyecektir' demiştir; başka bir grup ise 'maksat güzel uykudur' demiştir. Ama babam bana, babası Ebu Abdullah (İmam Sâdık) (a.s)'ın, huzurunda, 'Sonra o gün nimet(ler)den sorulacaksınız' ayeti hakkında sizin söylediğiniz görüşler söylenince sinirlenerek, şöyle buyurduğunu nakletti: 'Allah-u Teala kullarına lütfettiği nimetlerin hesabını sormayacak ve bundan dolayı kullarına minnet koymayacaktır. Başkalarına ikramda bulunduğundan dolayı bir kulun bile minnet koyması çirkin bir şey bilinirken Allah-u Teâlâ'nın böyle bir şey yapması nasıl düşünülebilir? Allah-u Teâlâ'nın nimetten kastı biz Ehl-i Beyt'in sevgisi ve velayetidir. Allah-u Teâlâ tevhit ve nübüvvetten sonra bizim velayetimizi kullarından soracaktır. Kim buna vefa etmiş olursa bu, onu cennetin daimi nimetlerine kavuşturacaktır. Babam, babası ve dedeleri vasıtasıyla müminlerin emiri Hz. Ali (a.s)'dan, o da Resulullah (s.a.a)'den bu meseleyle ilgili kendisine şöyle buyurduğunu naklediyor:

"Ya Ali! Kul öldükten sonra ondan ilk sorulacak soru Allah'tan başka ilah olmadığına ve benim onun resulü olduğuma şehadet etmekle ilgili olacaktır. Daha sonra kuldan senin, benim ve Allah tarafından müminlerin emirliğine atandığını kabul edip etmediği sorulacaktır. Kim bunu itiraf ederek ona itikat etmiş olursa ebedi nimetler tarafına hareket etmiş olur."

Muhammed bin Yahya Sulî diyor ki: Ebu Zevkan bu hadisi naklettikten sonra -ki bu hadisi ben talep etmeden nakletmişti- dedi ki: Bu hadisi sana nakletmemin birkaç nedeni vardır; birincisi, sen Basra'dan buraya (beni ziyaret etmeye) geldin, ikincisi; bu hadisi bana senin amcan (İbrahim bin Abbas Sulî) nakletmişti ve üçüncüsü de; ben bir zamanlar sadece lugat ilmine ve şiire vakit ayırıyordum ve bu ikisinin dışında hiçbir ilme ilgi duymuyordum. Ama bir gün Resulullah (s.a.a)'i rüyamda gördüm ki, herkes ona selam veriyor, o da herkesin selamına cevap veriyordu. Ben de huzuruna vararak selam verdim. Ama o, benim selamıma cevap vermedi. Bunun üzerine "Ey Allah'ın Resulü, acaba ben senin ümmetinden değil miyim?" diye sordum. Resulullah (s.a.a) buyurdu ki: "Benim ümmetim- densin, ancak halka İbrahim'den nimetler hakkında duyduğun hadisi naklet."

Sulî diyor ki: Ehl-i Sünnet bu hadisi Resulullah (s.a.a)'den naklediyor. Ancak, o nakilde nimetler, ayet ve nimetlerle ilgili ayetin tefsiri zikredilmiyor. Onlar, Resulullah (s.a.a)'in sadece şöyle buyurduğunu naklediyorlar: "Kıyamet gününde kuldan ilk sorulacak şeyler şunlardır: Tevhid, Peygamber'in nübüvveti ve Ali bin Ebu Talib'in dostluğu."