HIRİSTİYAN HEYETİN RESULULLAH’I ZİYARET ETMESİ I…..

    Prof.Dr. Haydar Baş,“Din Tahripçilerine Kur’an-ı Kerim’in cevabı” eserinde ‘Hıristiyan heyetin Resulullah’ı ziyaret etmesi’hususun da şu bilgileri veriyor: Hz.Peygamber’eNecran'dan bu maksatla bir hıristiyan heyeti gelmişti ki,buna"Vefd-i Necran" adı verilir.Bunlar altmış süvari olup,içlerinden on dördü büyükleri ve bu on dördün içinden üçü de en büyükleri idiler.

HIRİSTİYAN HEYETİN RESULULLAH’I ZİYARET ETMESİ I…..
Mimar Gökhan Demir

HIRİSTİYAN HEYETİN RESULULLAH’I ZİYARET ETMESİ I…..

 Bunların biri "el-Âkıp" dedikleri emirleri ve reisleri Abdülmesîh,ikincisi "Seyyid"diye isimlendirdikleri vezir ve kumandanları el-Eyhem, üçüncüsü de âlimleri ve"Üskuf" yani piskoposları ve ders reisleri idi ki,bunun da adı Ebû Harise b. Alkame idi.Kendisi Hıristiyanlık dininde,dini öğretmek gayretleri ve bilgisinin genişliği ile şöhret sahibi olmuş kendisine birçok mallar, hediyeler verilmiş,idaresi altında birçok kilise yaptırılmış idi.Bu altmış kişinin arasında kardeşi Kürz ibni Alkame de bulunuyordu. Bunlar gelmişler, bir gün ikindi namazından sonra Mescid-i Saâdet'te,Hz.Peygamber'in huzuruna girmişlerdi. Üzerlerinde süslü cübbeler, kıymetli üniformalar ve papaz giysileri vardı. Bunları gören Ashab-ı Kiram'dan bazıları;“Bizşimdiye kadar böyle bir şey görmedik" demişlerdi.O sırada onların da namaz vakitleri gelmiş olduğundan Mescid-i Saadet içinde namaza kalkmışlar, Hz.Peygamber (s.a.v.)de, "Bırakınız kılsınlar" buyurmuştu namazlarını doğu yönüne dönerek kılmışlar,piskopos Ebû Hârise,Akıb Abdulmesih,el-EyhemSeyyid,bu üçü Hz.Peygam-ber ile konuşmalar ve birkaç gün Medine'de kalmışlardı. Bu konuşmalar sırasında ekseriya teslisi öne çıkarıyorlar yani Hz.İsa'ya kâh Allah diyorlar,bazen Allah'ın oğlu diyorlar,bazen de üçün üçüncüsü anlamına gelen "sâlisüselâseh" diyorlardı. Hz. İsâ'ya Allah'tır demelerine; "Çünkü ölüleri diriltirdi, hastaları iyi ederdi, gaipten haber verir, çamurdan kuş şekli yapar,ona üfler, o da canlanır uçardı" diye delil getirirlerdi.Allah'ın oğlu iddiasına;Çünkü belli bir babası yoktu"diye delil getirirlerdi.Sâlisu selâse yani üçün üçüncüsü sözüne de; "Çünkü Allah, yaptık, kıldık diyor. Eğer bir tek tanrı olsaydı 'yaptım' derdi" diyerek delil getiriyorlardı. Bunun üzerine Hz. Peygamber onlara "İslâm'a giriniz!" buyurdu. Onlar; "Biz senden önce İslâm'a girmişiz" dediler. Resûlullah (s.a.v) Efendimiz; "Yalan söylediniz, siz Allah'a oğul isnad edip dururken İslâm'ınız nasıl sahih olur" buyurdu. Onlar; "İsa Allah'ın oğlu değilse, o halde babası kim?" dediler. Daha sonra Hz. Peygamberle aralarında şöyle bir münazara başladı: Resûlullah(s.a.v):"Bilmiyor musunuz,Allah diri ve ölümsüzdür.İsa'ya yokluk ârız olur mu?" dedi.Onlar: "Evet" dediler. Resûlullah (s.a.v): "Bilmiyor musunuz, babasına benzerliği olmayan bir çocuk yoktur" dedi.Onlar:"Evet yoktur" dediler. Resûlullah (s.a.v): 'Bilmiyor musunuz, Rabbimiz her şey üzerine kayyumdur,(görüp,gözeten ve yöneten demektir).O,korur,rızıklandırır; halbuki İsa bundan hiçbir şeye malik midir?"dedi.Onlar:"Hayır,malik değildir"dediler.Resûlullah(s.a.v):'Bilmiyor musunuz,Allah Teâla'ya yerde ve gökte hiçbir şey gizli değildir. İsa ise bunlardan, Allah'ın bildirdiğinden başka bir şey bilebilir mi?" dedi.Onlar: "Hayır bilemez" dediler.Resûlullah (s.a.v): "Rabbimiz, İsa'yı ana rahminde dilediği gibi şekillendirdi, tasvir etti, bunu biliyor musunuz?" dedi.Onlar: "Evet biliyoruz" dediler. Resûlullah (s.a.v): Rabbimiz yemez, içmez, hadesten münezzehtir, bunu da biliyor musunuz?" dedi. Onlar: "Evet" dediler. Resûlullah (s.a.v): "İsa'ya anası, herhangi bir kadının hamile kaldığı gibi hamile olmuş ve kadının doğurması gibi doğurmuş, o da herhangi bir çocuğun gıda aldığı gibi beslenmişti. Sonra da yine yerdi, içerdi ve hades yapardı. Bunu da biliyorsunuz değil mi?" diye sordu.Onlar: "Evet" dediler.Resûlullah (s.a.v): "O halde İsa, sizin zannettiğiniz gibi nasıl olur?" buyurdu. Bunun üzerine onlar sükut ettiler.Bununlaberaber sonra yine inat edip direndiler de, "Ya Muhammed! Sen O'nun 'Allah'ın kelimesi ve O'ndan bir ruh' olduğu görüşünde değil misin?" dediler. Hz. Peygamber "evet" dedi. Onlar da "Eh bu bize yeter" diye inkârlarında direndiler. Allah da bu sûreninbaşında seksen küsur âyet inzal buyurdu ki, bunlar içinde; "Amma kalplerinde kaypaklık olanlar." (3/7)  âyeti işte bu inkâr ile ilgilidir. Allah nihayet, "Haydi öyleyse getirelim evlatlarımızı ve evlatlarınızı." (3/61) âyeti ile onları mübahaleye, yani açıktan lânetleşmeye davet etmesini Hz. Peygamber'e emretti. Resûlullahda onlara bu daveti yapınca;"Ey Ebe'l-Kâsım, bizi bırak,şimdiişimizi görelim de sonra gelir,dediğini yapa-rız" deyip gittiler. Kendi aralarında konuştukları zaman o üç büyükten birisi, "Anladınız ya Muhammed gerçekten Allah tarafından gönderilmiş bir peygamberdir. İsa efendimiz hakkındaki didişmeyi ne güzel çözüme kavuşturdu.Bilirsiniz ki;herhangi bir kavim bir peygamber ile mülâaneye kalkışırsa büyüğü, küçüğü hepsi mahvolur,eğer bunu yaparsanız kökünüz kazınır.Madem ki kendi dininiz de kalmak istiyorsunuz,bu zatla barış ve anlaşma yapınız,sonra da yurdunuza dönünüz"demiş,bunun üzerine heyet gelerek,"Ya Ebe'l-Kâsım,(Ey Kasım'ın babası) biz seninle mülâane etmemeye ve seni kendi dininle başbaşa bırakıp, biz de kendi dinimizde kalmaya karar verdik. Bununla birlikte ashabından bize birini gönder, o da mal ve mülk konusunda, aramızda anlaşamadığımız şeylerde bize hakem olsun, zira biz senden razıyız" dediler.Bunun üzerine Cenâb-ı Hak Âl-i İmrânsûresinin başından seksen küsur ayet indirdi. (M. Hamdi Yazır, a.g.e; c: II s: 287-289)