Hirs ve Tûl-i Emel

 Hirs, dünyaya ve onun fânî lezzetlerine saplanıp kalmak, onlara gönül bağlamak ve onların sevgisiyle kalbi hastalandırmaktır. Bu sebeple hirs, Hak'tan ve hakikatten kopmanın bir ifadesidir. Hedeften şaşmanın sebebi ve işaretidir.

Hirs ve Tûl-i Emel
Mimar Gökhan Demir

Hirs ve Tûl-i Emel

 Hirs, dünyaya ve onun fânî lezzetlerine saplanıp kalmak, onlara gönül bağlamak ve onların sevgisiyle kalbi hastalandırmaktır. Bu sebeple hirs, Hak'tan ve hakikatten kopmanın bir ifadesidir. Hedeften şaşmanın sebebi ve işaretidir.

Tûl-i emel hırsla bütünleşerek fânî dünyaya meyli artırır. Hirs ve tûl-i emel ölümü uzak gösterir; dolayısıyla ona hazırlığı geciktirir. Bu sebeple hirs ve tûl-i emel, ahlâk-ı zemimeden sayılmış, onlarla mücadele edilmesi istenmiştir. Bu hususta insanoğlunu uyarıcı bazı delillere dikkat çekelim:

"Ademoğlunun iki vadi dolusu altını olsaydı, üçüncüsünü isterdi. Ademoğlunun karnını ancak bir avuç toprak doldurur. Tevbe edenin tevbesini Allah kabul eder.'' (Buhari: Rikak, 10 ve Müslim'de Rikak 116)

"İki haris doymaz. Biri ilmin harisi, diğeri de malın harisidir, " (Taberani)

"Ademoğlu ihtiyarladıkça iki şey kendisiyle gençleşir. Bunlar tûl-i emel ve mal sevgisidir." (Buhar:: Rikak, 5; Müslim: Zekat, 115; Tirmizi: Zühd, 28; Ibn Mace: Zühd, 27)

"Zenginlik, servet çokluğu değil, gönül zenginliğidir." (Buhari Müslim) "Kıldığın vakit, ehline veda edenin namazı gibi kıl; yarın özür dileyeceğin sözü konuşma; insanların elinde bulunan- dan tama'ını kes." (Ibn Mace ve Hakim)

"Dünyalıkta kendinden aşağısına, dinde de kendinden üstününe bakan (ve buna göre davranan) kimseyi Allahu Teala hem sabredenlerden hem de şükredenlerden yazar. Fakat dünyalıkta kendinden üstününe, dinde de kendinden düşüğüne bakanları, Allahu Teala ne sabredenlerden ne de şükre- denlerden yazar." (Tirmizi)

"Allah Teala'nın müminler hakkındaki hükmüne hayret ettim. Ona genişlik takdir eder ve kulu buna razı olursa, kulun hakkında hayırlı olur. Şayet darlık ile hükmeder de yine buna kulu razı olursa, bu da hakkında hayırlıdır." (Nesaî)

O halde hırsa kapılmanın bir anlamı olmasa gerektir. Hirs yerilmiş bir hastalıktır ve ondan mutlaka sakınılmalıdır.

İnsan, hidayete ulaşabilmek için, tevbeyi geciktirmemeli, her an ölüme hazır olmalı ve kalbini Hak'tan yana çevirmelidir.

"Allah kimi doğru yola koymak isterse onun kalbini İslâmiyete açar." (En'am: 6/125) ayetini okuduktan sonra Peygamberimiz, "İman nuru göğse girdiği vakit, göğüs genişler." buyurdu. "Bunun bir belirtisi var mı?" diye soranlara "Evet, aldatıcı dünyadan uzaklaşmak, ebedî olan ahirete yönelmek ve gel- meden önce ölüm için hazırlanmaktır." (Abdürrez- zak'tan Ibn Kesir: VI,2822) cevabını verdi.

"Hanginizin daha iyi iş işlediğini imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratan O'dur." (Mülk: 67/2)

"Sabaha çıktığın vakit akşama çıkacağını düşünme, akşama çıktığın vakit de sabahlayacağını hatırına getirme. Ey Abdullah, yarın adının ne olacağını bilemezsin.'' (Buhari)

Resul-i Ekrem (sav): "Ademoğlu ihtiyarladığı halde iki has- let kendisi ile kalır. Onlar da hırs ve tûl-i emeldir."; diğer rivayette "Ademoğlu ihtiyarladığı halde kendisinde iki haslet gençleşir. Onlar da mala ve ömre haris olmaktır." (Müslim) buyurur- lar.

"Hepiniz cennete girmeyi sever misiniz?" buyurdu Resulullah. "Evet" demeleri üzerine Resul-i Ekrem (sav): "Emellerinizi kısaltın, ölümünüzü gözünüzün önüne getirin ve Allah'tan hakkıyla hayâ edin." buyurdu. (Ibn Ebi'd Dünya)

Resuli Ekrem (sav), nübüvvet ve risalet görevi çerçevesinde insanları ebedi hayatlarını tehdit eden hırs ve tûl-i emelden sakındırmış ve bu yönde onları eğitmiştir. Her an ölüme hazır olmak İslâm'ın şiarı sayılmıştır. Mümin ölümü kerih görmemeli ve ona her an hazır olmalıdır.

Kaynak: Prof.Dr. Haydar Baş / İslam ve Mevlana