Türkiye’de yaşlı olmak çok ama çok zor.....

Toplam nüfusun içinde 65 yaşından büyük kişilerin oranının yüzde 9.5 olduğuna dikkat çeken İstanPol raporuna göre Türkiye, 2023 yılında 'çok yaşlı toplum' kategorisine girecek. Rapora göre Türkiye'de çalışmak zorunda kalan yaşlı nüfus oranı, AB ülkelerinden 3 kat fazla.

<Türkiye’de yaşlı olmak çok ama çok zor.....

Türkiye'deki yaşlı nüfusun güvencesizliğini inceleyen İstanbul Politik Araştırmalar Enstitüsü (İstanPol), 'Türkiye'de İşgücündeki Yaşlılar ve Güvencesizlik' başlıklı raporunu yayımladı. Bilimsel literatürde 65 yaşından büyük kişilerin toplam nüfusa oranı yüzde 7'yi aşmışsa o toplum "yaşlı toplum" olarak sınıflandırıldığının hatırlatıldığı raporda, çok yaşlı toplum ise toplam nüfusun içinde 65 yaşından büyük kişilerin oranının yüzde 10'u aştığı toplumlar olduğu ifade edildi. İstanPol raporunda, "2020 yılı itibarıyla Türkiye'de 65 yaş ve üstü nüfus 7.95 milyon kişidir. Bu rakam nüfusun yüzde 9.5'ine tekabül etmektedir. Haliyle Türkiye yaşlı toplum kategorisinde yer almaktadır. Türkiye'de 65 yaş ve üstü birey sayısı 2007'de 5 milyonken nüfusun yüzde 7'sine denk gelmekteydi. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'nın raporuna göre bu oranın 2023 yılında yüzde 10'u, 2060 yılında ise yüzde 22'yi, 2080 yılında ise yüzde 25 i aşacağı öngörülüyor. Dolayısıyla Türkiye'nin gelişmiş ülkelere kıyasla genç nüfus oranı çok yüksek olsa da yaşlı nüfusu da oldukça hızlı artmaktadır" ifadeleri yer aldı.

Çalışan yaşlılarımız AB'den 3 kat fazla

İstanPol raporunda ülkenin hızlıca yaşlandığı ve yaşlı nüfusun oranının yüzde 9.5 ve istihdama katılım oranının ise yüzde 12 olduğu vurgulandı. Rapora göre özellikle OECD ve AB ülkeleri ile kıyaslandığında Türkiye'nin 65 yaş ve üstü nüfus oranı diğerlerine kıyasla az olmasına rağmen, Türkiye'de 65 yaş ve üstü çalışanların istihdamdaki oranının fazlalığının dikkat çekici olduğu vurgulandı. Raporda şu ifadelere yer verildi: "Türkiye'de her yaş grubunda işgücüne katılım AB ülkelerinin altındayken 65 yaş ve üstü yaşlı bireylerde 3 kat fazla olması bizlere çok belirgin bir sinyal vermektedir. Burada güvencesizliğin açıklayıcı bir sosyal gerçeklik olduğu düşünülmektedir. İlk olarak 65 yaş ve üstü bireylerin çalışmasının bir tercih ya da bir zorunluluk durumu olup olmadığı ele alınmalıdır. Eldeki verilerin saha çalışmalarıyla desteklenmesi gerekmektedir ancak halen 65 yaş ve üstü çalışanların çalışma ve iş hayatlarına 1970'ler sonunda başladığı düşünüldüğünde ve bu dönemde sosyal sigorta sisteminin Türkiye'de varlığının çok yaygın olmaması bu kişilerin emeklilik sistemlerinden uzak kalmasını ve yararlanmamış olmasını getirmiş olabilir. Sigorta sisteminden ve emeklilik haklarından faydalanamayan ve yeterli gelire sahip olmayan 65 yaş ve üstü bireylerin zorunlu olarak çalışmaya yöneldiği tahmin edilmektedir."

Güvencesiz çalışma oranı da yüksek

Raporda yaşlıların çalışmak zorunda bırakıldığı ve kadınların maruz kaldıkları güvencesizliğin yaşlılık dönemlerinde de devam ettiği ifade edildi. Güvencesizlik ve buna eşlik eden belirsizlik hissinin kişilerin bağımlılığını artırabildiğine, onları manipülasyona açık hale getirebildiğine ve sosyal anlamda güçsüzleştirebildiğine işaret edilen raporda, "Sigortasız çalışma pratiği 65 yaş ve üstü vatandaşlar için her gelir grubundan çok daha fazla" ifadeleri kullanıldı. Raporun, politika önerileri arasında 'emekli aylıklarının bireylerin insani ve onurlu bir hayat sürmesi için artırılması' bulunuyor.