ZÂTÜ’S-SELÂSİL GAZVESİ......

      Zâtü’s-Selâsil Seferi, Hicret’in 8. yılında Cemâziyelâhir ayında vukû bulmuştur.

<ZÂTÜ’S-SELÂSİL GAZVESİ......

‘Selsil’ veya ‘Sülsil’, Cüzamların toprağındaki bir suyun ismi olup suya bu adın verilmesi, içimi tatlı ve hoş olması, boğazdan kolay geçmesi sebebiyledir.

Bu sefere müşrikler kaçmaktan korkup birbirlerine bağlandıkla­rı için Zâtü’s-Selâsil adı verilmiştir.

Zâtü’s-Selâsil, Vâdilkurâ’nın gerisinde, Medine’ye 10 günlük uzaklıktadır.

Peygamberimiz; Kudaa, Beliy, Âmile, Lahm, Cüzam, Ben-i, Uzre ve Yemen kabilelerinin Medine’yi kuşatmak maksadıyla top­landıklarını haber aldı. Amr b. As’ı yanına çağırdı. Ona, “Ey Amr! Silahını kuşan, yolculuk elbiseni üzerine giy ve hemen yanıma gel!” buyurdu.

Amr b. As der ki: “Resulûllah’ın emrini yerine getirdim. Yanına vardım. O sırada kendisi gölgelik bir yere çıkmış abdest alıyordu. Sonra aşağı indi, “Ey Amr! Allah, seni selamete ve zenginliğe er­dirsin diye askerî bir birliğin başında bir yere göndermek istiyor. En iyi dileğimle senin için bereket diliyorum!” buyurdu.

“Ya Resulallah! Ben, zenginlik için Müslüman olmadım. Sade­ce, cihadlara katılmayı ve yanında bulunmayı arzulayarak Müslü­man oldum” dedim.

Resulûllah, “Ey Amr! Zenginliğin yararlısı, insanın hayırlısına ne güzel yaraşır!” buyurdu.”

Amr b. As’ın babaannesi Beliy kabilesindendi. Bunun için be­yaz bir sancak bağladı. Ona bir de siyah bayrak verdi.

Onu Muhacir ve Ensar’ın ileri gelenlerinden ve seçkinlerinden 300 kişinin başına geçirdi. Yanlarında 30 at bulunuyordu.

Mücahidler yola çıktılar; gündüzleri saklanıyor, geceleri yürü­yorlardı.

Aradıkları kavme yaklaştıkları zaman, onların kendileri için bü­yük bir yığınak yaptıklarını haber aldılar.

Düşmanların çokluğu Amr b. As’ı korkuttu; Peygamberimize adam göndererek yardım istedi.

Peygamberimiz, ilk Muhacirler’den Ebu Ubeyde b. Cerrah’ın komutasında, içlerinde Hz. Ömer’in de bulunduğu Muhacir ve Ensar’ı, yardımcı birlik olarak yola çıkardı. Amr b. As’la birlikte hareket etmelerini ve aralarında anlaşmazlığa düşmemelerini tem­bih etti.

Ebu Ubeyde b. Cerrah, güzel ve yumuşak huylu, dünya işlerinde uysallık gösteren, güçlük çıkarmayan bir zât idi.

Komutanlık konusunda Amr b. As’la Ebu Ubeyde arasında bazı anlaşmazlıklar baş gösterdi. Muhtelif safhalardan sonra Amr’ın ko­mutan, Ebu Ubeyde’nin ise ona yardımcı olması konusunda Ebu Ubeyde’nin gösterdiği anlayış sayesinde anlaştılar.

Amr’a uyuşundan dolayı bazı kimseler Ebu Ubeyde’ye itiraz ettiler. Ancak o, bütün bu itirazları yersiz görerek Amr’a itaat ede­ceğini bildirdi.

Bu arada, Amr’ın bazı emir ve düzenlemeleri ashab-ı kiramı rahatsız etti. Ancak, bilhassa Hz. Ebubekir’in anlayış ve olumlu düşüncesi emre itaat edilmesi gerektiğine dair fikirleri etkili oldu. Bu konudaki itiraz ve şikâyetler, fazla büyümeden ve yayılmadan mesele hâl yoluna koyuldu.

Amr b. As, 500 kişilik ordusuyla gece ve gündüz ilerleyip Beliy­lerin yurtlarına akın ve baskın yaptı. Ancak eriştiği yerlerde kim­seleri bulamadı.

Beliy, Uhre ve Belkaynların yurtlarının sonunda bir düşman topluluğuna rastladılar. Onlarla bir müddet çarpıştılar. Bu esnada, Amir b. Rebia kolundan yaralandı.

Müslümanlar hep birden hücum edince, düşmanlar dağılıp hızla kaçışmaya başladılar.

Mücahidler kaçışan halkı takip etmek istedilerse de, Amr b. As buna engel oldu.

Kudaa, Âmile, Lahm ve Cüzamlılardan biraraya toplanmış olan­lardan çarpışma sırasında pek çoklarının öldürüldüğü ve malları­nın yağma edildiği; ayrıca kadın, erkek pek çok esirler alındığı ve bundan dolayı bu gazveye Zâtü’s-Selâsil Gazvesi denildiği rivayet edilir.

Mücahidler, Zâtü’s-Selâsil’den Medine’ye yöneldiler. Medine’ye dönüp geldikleri zaman, Peygamberimiz, ashabına; “Amr’ı nasıl buldunuz?” diye sordu. Amr b. As, Müslümanlara ateş yaktırmadığı ve düşmanları takip ettirmediği hakkında yapılan şikâyet üzerine, “Ey Allah’ın Peygam­beri! Müslümanlar azlık idiler. Düşmanın onları az görmelerinden korktum. Onun için ateş yaktırmadım. Düşmanları takip etmekten de onları nehyettim. Çünkü, onlar için pusu kurulmuş olmasından, kendilerinin pusuya düşürülmesinden korktum!” dedi.

Amr b. As’ın bu davranışı Peygamerimizin hoşuna gitti. Ondan şikâyet edenlere Allah Resulü, “Görmüyor musunuz, arkadaşınız hem kendisini, hem sizi nasıl düşünüyor?” buyurdu.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa : 285 /288

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir