ZİKRİN ÖZEL VE TASAVVUFÎ MÂNÂSI -II…..

Dünden devam eden

    Bu âyet-i kerimede namazla ilgili beyanat bittikten sonra “Allah’ı zikir”den bahsedilmesi, ayrıca; “Gecenin bir bölümünde ve secdelerin ardından da O’nu tesbih et”(Kaf:40) âyeti-ni,İbn Abbâs,şöyle tefsir etmiştir: İbn Abbâs (r.a); “Secdelerin ardından da O’nu tesbih et!” (Kaf:40) âyetini şöyle tefsir etti: Yani Yüce Allah,O’na (s.a.a.)bütün namazların ardından tesbih etmesini emretti. (Buhârî,Tefsîr Kâf,VI,48)

ZİKRİN ÖZEL VE TASAVVUFÎ MÂNÂSI -II…..
Mimar Gökhan Demir

ZİKRİN ÖZEL VE TASAVVUFÎ MÂNÂSI -II…..

   Bu hususta İbn Abbâs’dan bir başka rivâyet ise şöyledir: İbn Abbâs’dan (r.a); “Allah Resûlü’nün (s.a.a)zamanında, cemaat farz namazından selâm verip ayrılırken seslerini zikirle yükseltirlerdi. Bu sesten onların namazdan ayrıldıklarını anlardım.” (Abdürrezzâk,no.3225;Buhârî,Ezân155, I,204;Ahmed,I,367;Müslim,Salât,no.122,s.410;Ebû Dâvud,no.1003 ve İbn Huzeyme,no.1707)

  Diğer rivâyet ise şöyledir: “Peygamber’in(s.a.a)namazı bitirdiğini ancak(yüksek sesle söylediği)tekbirden anlardık.” (Şâfiî, Ümm,I,110;Humeydî,no.480;Buhârî,Ezân 155,I,204;Müslim,Salât no.120-1,s.410;Ebû Dâvud,no.1002;Nesâî,Sehv 79,III,67;Ebû Ya’lâ,no.2392;Taberânî,Mu’cem el-Kebîr no.12200;İbn Huzeyme,no.1706;İbn Hibbân,no.2229 ve Beyhakî,II,184)

   “Peygamber (s.a.a) Necid bölgesine bir müfreze gönderdi. Müfreze birçok ganimet elde ederek geri döndü. Müfrezeye katılmayan bir adam hayretini ifade ederek,‘Bu müfrezeden daha hızlı ve daha çok ganimet elde eden başka bir müfreze görmedik’ dedi. Bunun üzerine Peygamber (s.a.a), ‘Bu müfrezeden daha hızlı ve daha çok ganimet elde eden bir topluluğu size bildireyim mi?’diye sordu ve devamla:‘Sabah namazını kılıp güneş doğuncaya kadar Allah’ı zikreden bir topluluk, bu müfrezeden daha hızlı ve daha çok ganimet elde eder’ buyurdu.” (Tirmizî,3561)

   Peygamberimiz(s.a.a) buyuruyor ki: “Namazın ardından okunan bazı tesbihler vardır ki, söyleyenleri ya da yapanları asla hüsrana uğratmazlar. Onlar; her namazın ardından (söylenen)otuz üç ‘Sübhanallah’,otuz üç ‘elhamdülillah’ve otuz dört ‘Allahuekber’dir.” (Müslim,Mesâcid 144-5,s.418;Tirmizî,3412,Nesâî,Sehv 91,III,75)

   Peygamberimiz(s.a.a) buyuruyor ki: “Kim sabah namazının ardından yüz kere ‘Sübhanallah’, yüz kere ‘Lâ ilâhe illallah’ derse, denizköpükleri kadar bile olsa günahları bağışlanır.” (Nesâî,Sehv96,III,79) Peygamberimiz(s.a)buyuruyor ki: “Kendisini namaz ve zikir için mescidlere adayan kimseyi, Allah, gurbetten gelen yakınını sevinç ve güler yüzlü karşılayan kimse gibi yakınlıkla karşılar.” (İbn Mâce,no.800)

   Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Kim sabah namazını cemaatle kılar, sonra güneş doğuncaya kadar oturup Allah’ı zikrederse ve sonra kalkıp iki rekât(İşrak)namazı kılarsa; eksiksiz edâ edilmiş bir hac ve umre sevabı alır.” (Tirmizî,no.586)

  Peygamber’in (sallallahu aleyhi ve âlihi) sahâbisi Abdullah b. Büsr’den (radiyallahu anh); “O, Ramazan ya da Kurban Bayramı’nda cemaatle namaza gitmişti. İmamın gecikmesini yanlış bularak şöyle dedi: Biz bu saatte namazı bitirmiş olurduk, bu vakit ise tesbih zamanıdır.” (Ebû Dâvud,no.1135,İbn Mâce,no. 1317)

  Enes’den (r.a); “Mescidde Allah Resûlü(s.a.a)ile beraber otururken, bir bedevî geldi ve mescidde küçük abdeste başladı. Peygamber’in (s.a.a) ashâbı,‘Yavaş ol,yavaş ol!’diye bağırdılar.Bunun üzerine Allah Resûlü(s.a.a)şöyle buyurdu:‘Bırakın kesmeyin,iyice etsin!’Sonra onu çağırdı ve,‘Bu mescidler, idrar ve dışkı gibi şeyleri bırakmak için yapılmamıştır;Allah’ı zikretmek,namaz kılmak ve Kur’ân oku-mak için yapılmıştır’ diye öğüt verdi. Cemaatten bir adama bir kova su getirmesini emretti. Adam suyu getirdi ve o idrarı akıttı.” (Yahyâ b.Saîd an Enes tarikiyle Dârimî,I,189;Buhârî,Vudû’58/2,I,62,Müslim, Tahâret n.99,s.236)

   Zikrullaha dair bu hadisler ve daha birçok rivayetler, meşrepler tarafından günümü-ze kadar uygulanagelen zikir ve zikir eğitiminin, Kur’ân-ı Kerim’e ve de Sünnet’e uygun olduğunu gös-teren diğer delillerdir. Bütün ibadetler, Cenâb-ı Hakk’a vâsıl olmak için yapılır. Allah’ı zikir içindir. Zikir ibadetlerin özüdür. Dolayısıyla, hac ibâdeti de Allah’ı zikirdir. Ayrıca hacda telbiye ve tekbirler okunurki, bunlar zikrin ta kendisidir: “Hac ibâdetlerinizi bitirince,babalarınızı andığınız gibi,hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah’ı anın.İnsanlardan öyleleri var ki,‘Ey Rabb’imiz!Bize dünyada ver’derler.Böyle kimselerin ahiretten hiç nasibi yoktur” (Bakara:200) âyet-i kerimesinde, “Hac ibadetlerinizi bitirince, babalarınızı andığınız gibi,hatta ondan daha kuvvetli bir şekilde Allah’ı anın”emri, hacdan müstakil bir ibâdet olarak da zikrin gerekliliğini ifade eder.Günümüzde ve geçmişte bazı insanlar, “Allah’ı zikretmekten maksat namaz kılmaktır. Namaz en büyük zikirdir. Bunun dışında müstakil bir ibâdet olarak Allah’ı zikretmek gereksizdir” gibi kasıtlı olarak, yanlış ve bâtıl bir iddiada bulunarak; Yüce Allah’ı müsta-kil bir ibâdet olarak zikretmeyi bâtıl ve Peygamber Efendimizden sonra uydurulmuş bir bid’at gibi göstermeye çalışarak, inananları Allah’ı zikirden, ibadetten uzaklaştırmak istemişlerdir. Bu gayret, İslamiyet’e zarar vermek, inananları bölmek-parçalamak, ibadetten soğutmak amaçlı yapılan ajan faaliye-tinden başka bir şey değildir. Oysaki, müstakil bir ibadet olarak Allah’ı zikretmek, sonradan uydurulmuş bâtıl ya da bid’at değil; bilakis ibâdetlerin, İslam’ın özüdür.