‘ZİKİRDEN KASIT NAMAZ KILMAK, KUR’ÂN OKUMAK, HACCETMEK GİBİ İBÂDETLERDİR, BUNLARIN DIŞINDA DİL İLE ALLAH’I ZİKRETMEK YOKTUR’ BİD’ATİ.....

  İbâdetten insanları uzaklaştırmak, ibâdet ettirmemek derdinde olanların bir bid’atide zikirden kasıtın Kur’ân okumak, namaz kıl­mak, haccetmek gibi ibâdetler olduğu, bunların dışında müstakil bir ibâdet olarak Allah’ı zikretmenin gereksiz ve hatta bid’at oldu­ğunu iddia etmeleridir.

Sahabenin ve Resûlullah’ın (s.a.a.), Ehl-i Beyt’inin hayatını in­celediğimizde bu iddianın tamamen asılsız olduğunu görüyoruz. Bu konu başlığı ile ilgili olarak, “zikrin özel ve tasavvufi mânâ­sı” konu başlığı altında yeterince bilgi aktarılmıştır.

                            ‘CEMAAT HÂLİNDE ZİKİR YOKTUR’ BİD’ATİ

Tıpkı sessiz zikir bid’ati gibi, cemaat hâlinde yapılan zikiri bid’at görüp oradan ayrılmak, Nakşîbend olarak tanınan kişiye aittir.

Şeyh Mahmud Encir Fağnevî’nin devrinden Seyyid Emir Külâl’e kadar cehrî zikir yapmak üzere cemaat toplanır, cehrî zikir yapılırdı. Nakşîbend, işin başına geçtiğinde (o dönme kadarki uy­gulamanın aksine) gizli zikre karar kıldı.

Seyyid Emir Külâl’ın müridleri toplanıp cehrî zikre başladık­larında, Nakşîbend oradan ayrılırdı. Bu sebeple diğerleri (Emir Külâl’in sohbetine devam eden müridân) Nakşîbend için iyi şeyler düşünmezlerdi…

Nitekim bir gün Emir Külâl ona hitaben, “Sana izin veriyorum, kendine meşâyih ara ve onlardan istifade et” diyerek yol verdi. (Abdulmecid Hani, el-Hadâikü’l-Verdiyye, terc. M. Emin Fidan, s.494-495, Semerkant, İstanbul 2011)

       Cemaat hâlinde zikir yapmak, sonradan uydurulmuş, dine sonradan yerleştirilmiş bir bid’at değildir. Aksine cemaat hâlinde olmanın fazileti Peygamber Efendimiz tarafından birçok hadis-i şerifte övülmüş, inananlar cemaat olmaya, ibâdetleri cemaat hâlinde yapmaya teşvik edilmişlerdir. Hatta hadis-i şeriflerden birinde zikir meclisleri “Cennet bahçesi” olarak adlandırılmış, cemaat hâlinde zikretmenin faziletine dikkat çekilmiştir.

       Enes’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki:  ‘Cennet bahçelerinden geçtiğiniz zaman faydalanın!’ ‘Nedir Cennet bahçeleri?’ diye sordular. ‘Zikir halkaları’ buyurdu.” (Tirmizî, 3510; Abdülvâris b. Abdissamed an ebîhî an Muh. b. Sâbit el-Bünânî an ebîhî an Enes b. Mâlik senedi ile tahrîc etti)

     ‘NAMAZDAN SONRA OKUNAN SUBHANALLAH - ELHAMDÜLİLLAH-ALLAHU EKBER DEMEK YETERLİDİR. BUNUN DIŞINDA ZİKİR YOKTUR’ BİD’ATİ

        Zikrullah ile ilgili dine yerleştirilmeye çalışılan bir başka bid’at ise, namazdan sonra okunan tesbihât dışında tevbe-istiğfarı defalarca söylemek, salavât-ı şerifi okumak, kelime-i tevhidi, lafza-i Celal’i ve bunlar gibi zikir lafızlarını söylemenin bid’at olduğunu insanlara ilan etmektir.

Peygamber Efendimiz “İsmet” sıfatına sahip olduğu hâlde her gün bir rivâyete göre yetmiş, bir başka rivâyete göre ise yüz defa tevbe istiğfarda bulunurdu. Ağarru Müzeyne’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Bazen kalbime gaflet düştüğü olur. Ancak Ben, Allah’a günde yüz kere istiğfar ederim.” (Müslim, Zikr 41-2, s. 2075-6 ve Ebû Dâvud, 1515)

  Diğer rivâyet: “Rabb’inize tevbe edin! Vallahi Ben Rabb’ime günde yüz kere tevbe ediyorum.” (Müslim, Zikr 41-2, s. 2075-6 ve Ebû Dâvud, 1515)

     Görüldüğü gibi, Peygamber Efendimiz ümmetine de bolca tevbe etmeyi tavsiye etmiştir. Bir başka hadiste O’na defalarca salavât okumanın faziletini açıklamıştır: Enes’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: “Kim Bana bir kez salât ü selâm getirirse Allah ona on salât eder, kim Bana on kez salât getirirse Allah ona yüz salât eder. Kim Bana yüz salât ü selâm getirirse, Allah onun iki gözü arasına ateşten ve nifaktan beraat ettiğini yazar. Kıyâmet Günü’nde ise onu şehitlerle beraber kılar.” (Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat ve’s-Sağir’de; Heysemî, Mecma’ X, 163)

Bir başka hadis-i şerifte ise defalarca kelime-i tevhidle Allah’ı anmanın faziletini aktarmıştır: İmâre b. Şebîb’den (radiyallahu anh); “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: Kim akşam namazından sonra on kere, ‘Lâ ilâhe illallahu vahdehu lâ şerîke leh. Lehü’l-mülkü ve lehü’l-hamdü, yühyi ve yumitu ve hüve alâ külli şeyin kadîr’ derse, Allah ona, sabaha kadar Şeytan’a karşı onu bekleyecek silahlı melekler gönderir. Ona Cennet’e girmesine vesile olacak on sevap yazılır, on tane de helak olmaya sebep olacak günahı silinir. On tane de mü’min köle azad etmiş gibi olur.” (Tirmizî, 3534; Kuteybe ani’l-Leys ani’l-Culâh b. Kesîr an Ebî Abdirrahmân el-Hubelî an İmâre b. Şebîb senedi ile tahrîc etti)

   Bu hadis-i şeriflere benzer hadis-i şerifler hadis kitaplarının zikir bölümlerinde oldukça fazla sayıda yeralmakta iken, bunları göz ardı edip, “Allah’ı zikir namazdan sonra okunan subhanallah, elhamdülillah, Allahuekber lafızlarıdır. Bunların dışında Allah’ı tesbih, zikir lafızları yoktur. Bu bid’attir” gibi bir bid’ate inanmak; bu sebeple ibâdetlerde eksik kalmak ne akla, mantığa, ne de Resûlullah’ın (s.a.a.), sahabenin, Ehl-i Beyt’inin hayatına uyar.

  

     Prof.Dr. Haydar BAŞ   Dua ve Zikir Kitabı sayfa : 789 /805

     Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir

 

      

<‘ZİKİRDEN KASIT NAMAZ KILMAK, KUR’ÂN OKUMAK, HACCETMEK GİBİ İBÂDETLERDİR, BUNLARIN DIŞINDA DİL İLE ALLAH’I ZİKRETMEK YOKTUR’ BİD’ATİ.....