‘Zayıfın ezildiği ümmet asla temizlenmeyecektir’

Hz. Ali (a.s.), Malik Eşter'e buyurdu ki: "Yaratanına karşı mütevazı ol. Askerlerinden, yardımcılarından, koruyucularından korkmadan, çekinmeden seninle konuşmalarını sağla. Resûlullah'ın birçok yerde, 'Allah, zayıfın korkarak, dili dolaşarak dert anlatmaya çalıştığı fakat güçlüden hakkını alamadığı bir ümmeti asla temizlemeyecektir' dediğini duydum"

<‘Zayıfın ezildiği ümmet asla temizlenmeyecektir’

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

Hz. Ali (a.s.), valisi Malik Eşter'e yazdığı emirnamesinde buyurdu ki:

"Bir hile yapmayan, kimseden bir şey istemeyen yetimlerin, yaşlıların hakkını da gözet. Bu valilere ağır bir yüktür. Fakat hak, bütünüyle ağırdır. Allah, yalnızca güzel bir akıbet isteyen, sabretmeye zorlayan ve Allah'ın kendisi hakkındaki vaadine güvenen insanlara o yükü hafifletir. Zamanının bir kısmını bizzat haksızlıklara uğrayanlara, ihtiyaçlarını, sıkıntılarını sana söylemek isteyenlere ayır. Onlarla herkese açık bir yerde oturarak konuş. O mecliste, Yaratanına karşı mütevazı ol. Askerlerinden, yardımcılarından, koruyucularından korkmadan, çekinmeden seninle konuşmalarını sağla. Resûlullah'ın birçok yerde, 'Allah, zayıfın korkarak, dili dolaşarak dert anlatmaya çalıştığı fakat güçlüden hakkını alamadığı bir ümmeti asla temizlemeyecektir' dediğini duydum.

O halde onların sert konuşmalarına ve konuşma yetersizliklerine tahammül et. Daralmayı, büyüklenerek onlarla konuşmaktan çekinmeyi bırak da Allah, bu yüzden sana rahmetini bütünüyle yaysın, itaatinden dolayı sana mükâfat versin. Verdiğin zaman kolaylıkla ver, vermediğin zaman güzellikle mazeretini söyleyerek verme.

İşlerinden bazılarını bizzat senin yapman gerekir. Bunlar, kâtiplerinin aciz kıldığı durumlarda memurlarına cevap vermen; arz edildiğinde halkın ihtiyacını hemen gidermendir. Bu iş yardımcılarını sıkabilir, vaktinde yapmayabilirler. Her günün işini o gün yap. Çünkü her gün yapılacak özel işler vardır.

Kendin için, vakitlerin en üstününü Allah'a ayır. Fakat halka ayırdığın vakitler de niyetin temiz olup, halkın ıslahına, selametine vesile olduğu zaman Allah'a ayrılmış sayılır.

Allah'a özgü olan farzlarda niyetini halis kılmalı ve özgün vaktinde kılmalısın. O halde gece gündüzün bir bölümünde bedenini Allah'a itaate ver, O'na yaklaşmana vesile olan fiillerde bulun, bedeninin yorgun düşmesine neden olsa da fiillerinin eksiksiz ve kusursuz olmasına dikkat et. Namazı, uzatıp insanları bıktırmadan, hızlandırıp zayi etmeden, içlerinde hastalar ve ihtiyaç sahipleri olduğunu bilerek kıldır.

Beni Yemen'e göndereceği zaman Resûlullah'a, 'Onlara nasıl namaz kıldırayım?' diye sordum. O da, 'En zayıflarının namazı gibi namaz kıldır, mü'minlere karşı merhametli ol' dedi.

Halkından uzun müddet gizlenme. Çünkü valinin raiyetinden gizlenmesi, halkı sıkınaya sokan işlerdendir ve işlerdeki bilgisinin azlığına delalet eder. Onlardan gizlenmek birçok şeyi bilmelerine engel olur, onların gözüne büyük şeyler küçük; küçük şeyler büyük görünür, iyilik kötü görünür; kötülük güzel görünür; sonuçta hakla bâtıl birbirine karışır. Vali de bir insandır; halkla görüşmedikçe onların halini bilemez, kendisine gizli kalanları göremez. Halkın, kendisiyle doğrunun yalandan ayrıldığı alametleri yoktur.

Sen iki halden biri üzeresin; hakkı uygulamada eli açık ve cömertsin, o halde neden halktan gizlenip ödemen gereken bir tarzdan veya yapman gereken bir iyilikten kaçınasın? Ya da cimri ve dar görüşlü birisin; bu durumda da halk seni görünce ümidini keser ve ihtiyaçlarını istemekten vazgeçer. Üstelik halkın sana zahmet vermeyen şikâyetlerinin çoğu, ya bir zulme uğradığından yahut muamelede insaf istediğindendir."

(Nehcü'l-Belağa'dan...)