‘Zalimsiniz, Allah’ın kullara verdiği malı gasp etmektesiniz’

Ey ilim ve amel yönünden hıyanete dalanlar, sizinle o büyükler arasında dağlar var

<‘Zalimsiniz, Allah’ın kullara verdiği malı gasp etmektesiniz’

TÜRK-AZ HABER / DİNİ

"Ey ilim ve amel yönünden hıyanete dalanlar, sizinle o büyükler arasında dağlar var.

Ey Allah'ın ve peygamberlerin düşmanları ve Allah'ın kullarını kesenler, siz açık bir zulüm içindesiniz. Nifakınız açık.

Ey bilginlik taslayanlar, bu nifak hâli ne zamana dek sürer? Ve ey zâhid geçinen zavallılar, dünyalık kapmak için valilere ve sultanlara daha ne kadar nifak alâmeti ile boyun bükeceksiniz?

Dünyanın geçici lezzeti ve aşağılık şehveti için onlara daha ne kadar ağız eğeceksiniz? Şu zamanda yaşayan şahlar ve sizin çoğunuz zulüm çarkını çalıştırmaktasınız, zalimsiniz. Allah'ın kullara verdiği malı gasp etmektesiniz.

Allah'ım, münafıkların saltanatını yık. Ve onları yaptıkları kötülük için utandır ve onlara tevbe yolunu göster. Zalimlerin belini kır, onları, yeryüzünden temizle, ya da ıslâhlarını kolaylaştır. Âmin!

Ey efendiler ve hizmetçiler, ey zalimler ve âdiller, ey ihlâs sahipleri ve münafıklar, dünya bir zamana kadar uzar, âhiret ise sonsuzdur.

Hak'tan gayri her şeyden ayrı ol. Mücahede ve zühdünle, kalbini Rabb'inden gayri cümle eşyadan temiz eyle. Sakın, seni Hakk'ın gayri hapse koymasın; O'ndan gayri bir avcının tuzağına kapılmayasın ve seni O'ndan alıkoyan olmasın.

Kısmetlerin gelince emir ve uyarlık yolu ile al, ye. Alacağın herhangi bir şeye hırsla sarılma; yeterlik duygusunu kalbinden atma. Dünyalık şeyleri seçme ve kalbini dünyalığa sevgi ile verme.

Zühd hâli bir kimsede devam ederse, kalbe manevî bir hüzün dolar, bünyede uçukluk hasıl olur. Bu uçukluk ve hüznün sonunda, Hak tarafından kurtuluş ve ferahlık gelir ve ona karşı irfan duygusu hâsıl olur; hüzün ve keder kaybolur, gider.

İman sahibi, kalbini yaratılmışlardan, ehilden, evlattan ve maldan almıştır. Onun kalbi, şahın elçisini bekler, dışı ise dünyalık şeylerle meşgul olur. O şehrin kapısını geçmeyi özler. O ehli arasında oturduğu hâlde hepsini kalbinden atıp Hakk'a emanet etmiştir.

İman sahibi, sonuna kadar varlığını emanete vermiştir ve elinde ne varsa onlar da kendisine emanet bırakılmıştır.

İman sahibi halk arasındadır ama onları sahibine bırakmıştır. Kullara bir zerre bağlılığı varsa da asıl bağlılığı Yaratan'adır.

Tevhid hâli kalbe yerleşirse dıştan yapılan işler sahih olur. Tevhid hâli, içi ve dışı eşit eyler.

Zenginliği ve fakirliği aynı kalır. Halkın gelişini ve gidişini bir gösterir. Övmelerini ve kötülemelerini aynı yapar.

Neden halkın övmesini ve kötülemesini kalbinden atmayasın ki, yaptığın büyük kârla kalbin onları sevmez. Sen onları atmak istemesen bile kalp kötü şeyleri sezer, dışa atar. Kalbin Aziz ve Celil olan Allah'la olur.

O'nun zikri ve O'nun şevki kalbine yerleşir. İşte bundan sonra orası Hakk'ın saltanat yeri olur.

Dediklerimizi yap; seven olursun, hakikî sevilen olursun, öğreten, bilgin, iyi bir hâkim, yakınlık içinde bir yakın bulan ve edepli bir edip olursun. Halktan gına duyarsın; onlara karşı kalbinde yeterlik duygusu bulunur.

Ey cahil! Bilgin, cehlinden geliyor. Öğrenmeyi bir yana attın, öğretmeye kalktın! Yorulma, senden bir şey çıkmaz. Hiç kimse elinle felaha varamaz. İyi olmayan bir kimse, nefsinin dahi terbiyecisi, öğreticisi olamaz, nerede kaldı ki, başkalarına muallim olsun." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)