Yönetici-vali-asker-ordu-halk ilişkileri.....

Kendilerini eşrafın ahbabı olarak gören kimseleri, ayan ve idareci tayin etmemelisin.

<Yönetici-vali-asker-ordu-halk ilişkileri.....

Ey Malik! Mal ve vergi memurlarını denetim altında bulundurmalısın. Kusur ve hıyanetlerinin cezasız kalmayacağını bilen ve senden korkup, çekinen memur ve idareciler tayin etmelisin. Daha sonra bu kişileri, kendi yönetim anlayışına göre yetiştirmeli ve yaptığı işleri, tavır ve davranışlarını takip etmelisin.
 
Kendilerini eşrafın ahbabı olarak gören kimseleri, ayan ve idareci tayin etmemelisin.
 
Bu iş için iyiliği maruf ailelerden yetişmiş, İslam'a hizmeti geçmiş, tavır ve davranışları denenmiş kişileri mutasarrıf ve idareci olarak tayin etmelisin.
 
Zira onlar, ahlakı üstün, iyi niyetli, bencillik cazibesine az kapılan ve işleri en doğru yapan kimselerdir. Bu görevlilerin maaşlarını bizzat kendin tanzim takdir etmelisin.
 
Zira göstereceğin bu yakın ilgi kendilerini düzeltme konusunda onlara güç kazandıracak ve devlet malına el uzatmaktan men edecektir. Şayet emrine karşı gelir yahut emanete hıyanet ederlerse, bu senin için aleyhlerine kullanacağın bir delil olur. Ara sıra bu görevlileri vefalı dostların aracılığı ile gizli olarak teftiş ettirmen gerekir..." Sh:767
 
Vali-asker ilişkisi
 

 
"Halk ancak asker ve ordu ile ayakta durabilir. Askerin düzeni, araç ve gereci ise toplanan vergilerle karşılanır. Ordu ve askerin varlığı kadıların, vergi memurlarını, katiplerin varlığına bağlıdır.
 
Çünkü akitlerde ortaya çıkan anlaşmazlıkları çözen, vilayetin çıkarlarını ve ülkenin âli menfaatlerini koruyan, özel ve hükmi şahısların işlerini yapan bunlardır. Böyle olunca da, vergi ödeyen ticaret ve sanat erbabı korunmalı, bu kesimin birlik ve beraberliği sağlanmalıdır.
 
Zira bunlar geçim kaynaklarını ve iş aletlerini üreterek piyasayı canlandırırlar. Bu yüzden esnafın gelişmesi, merhametli, halk ile barışık, öfkesi ağır, asil, soylu, kalbi temiz tüccar ve sanat ehlinin gelişmesi ile mümkün olabilir. 
 
Yüce Allah (c.c) "Doğrusu Allah rızık verenlerin en iyisidir." (Hac 58) buyurarak sefillerin ve yokluk içinde kıvranan fakirlerin iaşelerinin takdir edildiğini ortaya koymuştur. K. Kerim'de "Akrabaya, yoksula ve yolcuya (zekat ve sadakadan) hakkını ver" (Rum 38) buyurularak, fakir ve yoksullarını geçimini sağlayacak kadar bir sosyal güvenceye kavuşturulmasına işaret edilmiştir.
 
Komutan ve ordu
 

 
Ey Malik! Allah ve Resulüne inanan, ulü'l emre sadık kalan, asilerin ve düşmanların üzerine cesaretle giden, fukara ve zayıflara şefkat elini uzatan, askerliği çok iyi bilen ve savaşta kendini ispat eden kişileri ordunun başına getirmelisin.
 
Yönetimin altındaki bütün halktan asalet sahibi, yiğitliği ile ünlü, cesur, cömert, iyiliksever, kökten asil, himmet ve gayreti sınırsız olan insanlara yakınlık duyarak, onlara iltifat etmelisin. Çünkü bunlar himmet ve kerem sahibidir.
 
Bundan böyle malum ola ki, anne ve babaların çocuklarına kol kanat germesi gibi sende, askerin tutum ve davranışını aynı duygularla takip etmelisin.
 
Askeri güçlendirmek için elinden gelen her şeyi yapmalı, taahhüt ettiğin yardımı zamanında mahaline ulaştırmalısın. Zira yaptığın anlaşmaya ve verdiğin söze vefa gösterirsen askerin sempati ve desteğini kazanırsın. Zira Allah (c.c) şöyle buyurmaktadır; "Kim! Sözünü yerine getirir ve (günahtan) korunursa, şüphesiz Allah'da korunanları sever." (Ali İmran 76)
 
O halde, askerin önemli işlerini görüyorum, diyerek küçük çaptaki işlerini sorup, soruşturmayı da ihmal etmemelisin.
 
Zira bazen askeri küçük bir yardım ile rahatlatabilir, bazen de büyük yardımlar ile memnun edemeyebilirsin. Komutanların sence en makbulü, askere iyi davrananlar, hem kendilerini, hem ailelerini, sıkıntıdan kurtaracak kadar servetinden fedakarlık yapanlar olmalıdır. Bu sayede asker sadece zafer kazanma fikri etrafında birleşebilir. Sh:773-74