’Yönetici ile halkın kaynaşması ve doğal afetlerde idarecinin görevi’

Her ne sebeple olursa olsun, valiler uzun süre reaya ve berayadan ayrı kalmamalıdır

<’Yönetici ile halkın kaynaşması ve doğal afetlerde idarecinin görevi’

TÜRK-AZ HABER / İMAN VE İNSAN

Zira bu ayrı kalış, bir yandan zulüm kapılarını aralayarak fırsatçıları harekete geçirir, diğer taraftan da halkın ülke meselelerine karşı ilgisini azaltır.

Şunu da bilmek gerekir ki, perdenin arkasındaki halk, perdenin öbür yanında neler olup bittiğini göremez.

Bakışlarında olayların büyüğü küçülür, küçüğü büyür, iyiliği kötü, kötülüğü iyi görür. Doğruyu yanlıştan ayıramaz, hak ile batıl birbirine karışır.

Neticede valiler de bir beşerdir. Halkın, kendisinden sakladığı işleri nereden bilecek? Gerçeğin apaçık belirtileri yok ki, bununla doğrular yanlıştan ayrılabilsin."

Ey Mâlik! Sen iki insan tipinden birisin:

1. İyilik yapmaya vakfetmiş bir insan olarak ortaya çıkarsın ki, uzun süre halktan uzak kalırsan, halkın acil ihtiyaçlarını karşılayamaz, cömertçe dağıtım yapamazsın.

2. Hor görülen ve cimrilik yapan bir adam olarak algılanırsın ki, bu ihtimale göre fakirler, yapacağın iyilikten ümidini kesip üzülürler ve bir daha senden bir şey istemeye cesaret edemezler.

Allah şöyle buyurmaktadır: 'Bunlar öyle insanlardır ki, cimrilik ederler ve insanlara da cimriliği emrederler. Allah'ın kendileri verdiğini gizlerler.'

Oysa halkın senden istediği şeylerin çoğu, mantığa ve vicdana dayanan mutlak adalet gibi sana fazla yük ve zahmeti ağır olmayan şeylerdir."

•Halk Sınıfları:

"Ey Mâlik! Bilmesin ki, hükmettiğin halk, askerler, kâtipler, kadılar, valiler, tüccar, sanat erbabı, vergi memurları ve fakirler olmak üzere sekiz sınıftan oluşmaktadır.

Bu sekiz gruptan her biri bir çarkın dişlileri gibidir. Birinin iyiliği diğerinin iyiliğine bağlıdır. Hiç biri diğeri olmadan edemez. Âlemlerin Rabbi olan Yüce Allah bunlardan her birine ait hadleri ve azları ilahi kitaplarda ve Hz. Peygamberin sünnetinde göstermiş ve korunan bir ahit olarak bizlere vermiştir."

•İdarecinin Sevgi ve Merhameti:

"Ey Mâlik! Toplumun her kademesine daima sevgi beslemek, onlara şefkat ve merhamet duyguları ile yaklaşmak gerekir.

Halkın güçsüzlerinin üzerine yırtıcı hayvanlar gibi gitmemek, mal ve eşyalarına el koymayı ve yağmalamayı ganimet saymamak gerekir. Zira halk iki kısımdır:

1. Bir kısmı, müminlerdir ki onlar senin kardeşlerindir.

2. Bir kısmı da zımmîlerdirki, senin gibi Allah'ın kullarıdır. Bir beşer olarak yaptığın kusur ve hataların affedilmesini Allah'tan istediğin gibi, sen de halkın kasten veya istemeyerek yaptığı kusur ve hatalarını affetmen gerekir.

Allah buyuruyor ki, 'Onlar (korunanlar) bollukta ve darlıkta Allah için harcarlar, öfkelerini yutkunurlar, insanları affederler. Allah da güzel davrananları sever'  Zira halkın üstünde, feryat edenlerin imdadına yetişecek sen varsın, senin üstünde halife vardır.

Halifenin üstünde de, herkesin yardımına yetişen Hazreti Allah vardır. Şunu unutma ki, halkın işlerini yürütmek için seni kefil kılan Yüce Allah, insanlar arasında halkın işleriyle seni imtihan etmektedir.

Halka baskı ve zulüm yaparak, intikam almaya kadir olan Allah ile savaş ve kavgaya girme. Allah şöyle buyurmaktadır: 'Kötülüğün cezası yine kötülüktür. Kim affeder, barışırsa onun mükâfatı Allah'a aittir. Doğrusu, O zalimleri sevmez."

Zaten senin Allah'tan intikam alacak kadar gücün yoktur. Kaldı ki sen Cenab-ı Hakk'ın affına ve merhametine muhtaçsın."

•Doğal Afetlerde İdarecinin Görevi:

"Tabii afetlerden yani, çekirge istilasından, fare kemirmesinden, kaynak sularının azalmasından, ekinlerin fazla yağmurdan çürümesinden, taşlık ve nehir yatağındaki arazilerin sel baskınından veya susuzluktan yanmasından, kısaca buna benzer semavi afetlerden dolayı halkın uğradığı zararı karşılayıp yükünü hafifletmelisin.

Halkın sıkıntılarını azaltmak için hiçbir fedakârlık sana ağır ve bıktırıcı gelmemelidir.

Zira ihtiyaç anında halkın arazi sıkıntısının giderilmesi ve emlâkin işletmeye açılması öyle bir sermayedir ki belde ve vilayetin imarı esnasında halkın sana güzel övgüler yağdırmasını sağlar.

Feyiz getiren adaletinle rahatlar, mutlu olurlar. Böylece sana verdikleri desteği devam ettirirler. Halk, bu şekilde sağladığın rahatlıktan ve perişan hallerine çare olan adalet ve yardımdan mutlu olur.

Gelecek için yaptığın stoklar, biriktirdiğin gıda maddeleri seni yüceltir, övgülerin çoğalmasına yol açar.

Bu şekilde adil ve insaflı davranışından dolayı zaman olur ki büyük işler arasında yer alan önemli bir meseleyi onlara havale ettiğinde gönül rahatlığı ile o işi kabul ederler. Zira hali vakti yerinde olan halk verilen görevleri kabul eder, sorumluluktan kaçmaz.

Unutulmamalıdır ki, bir yerin harap olması orada yaşayan halkın yoksul düşmesinden ileri gelir.

Valilerin kendileri için mal biriktirmeleri, valilikte kalacaklarına şüphe ile bakmaları ve ayrıca halkla ilgili stokların az oluşu halkı fakir ve perişan eder." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Ali eserinden)