Ülkü Adatepe Atatürk’ü anlatıyor.....

Atatürk 25 Ağustos’ta Kocatepe’ye çıktığı zaman orada şöyle dua ediyordu: ‘Allah’ım, Senin bana verdiğin fikir ve zeka ile ben bütün planlarımı gerçekleştirdim. Bundan sonrası artık Senin mukadderatında'

<Ülkü Adatepe Atatürk’ü anlatıyor.....

"Benim annemi Zübeyde Hanım büyütmüştür. Zübeyde Hanım'ın, anneme anlattığı bir anımı anlatmak istiyorum:

Atatürk 25 Ağustos'ta Kocatepe'ye çıktığı zaman orada şöyle dua ediyordu: 'Allah'ım, Senin bana verdiğin fikir ve zeka ile ben bütün planlarımı gerçekleştirdim. Bundan sonrası artık Senin mukadderatında'.

O, Allah'a inanan bir insandı. Paşa, Ramazan'da, Dolmabahçe'de veya Çankaya'da olduğunda, anneme, 'Vasfiye oruç tutuyor musun?' diye sorarmış, annem, 'tutuyorum' dediğinde çok memnun kalırmış.

Bana hastalandığımda dua ettirirdi, kendi de ederdi. Çok iyi hatırlıyorum, tifo geçiriyordum, çok üzülmüş, beni kurtarması için Allah'a dua etmiş.

Annesi Zübeyde Hanım da çok dindarmış. Anneme daha 7 yaşındayken Kur'an dersi aldırmaya başlamış. Kız kardeşi Makbule Hanım'ın da devamlı namaz kıldığını biliyorum."

Sabiha Gökçen anlatıyor

"Bir sabah Ata'nın elini öpmek için yanına girdim. İşleriyle meşguldü, bir süre ayakta bekledim. Birden derin bir iç geçirdi ve 'Allah' dedi. (O sık sık böyle yapardı).

Atatürk hakkında evvelce çok şeyler duymuştum, bu tesirle olacak bir hayli şaşırdım. O'nun ağzından Allah kelimesini duymak beni şaşırtmış ve heyecanlandırmıştı.

Ata'nın yüzüne şaşkın bir şekilde bakmış olacağım ki, 'sen, dindar mısın?' diye sordu.

Ben de ailemden aldığım din terbiyesi ile 'evet, dindarım' dedim. Ve bu cevabı nasıl karşılayacağını merak ederek ürkek ürkek yüzüne baktım. Cevabım hoşuna gitmişti.

'Çok iyi... Allah, büyük bir kuvvettir. O'na daima inanmak lazımdır' dedi.

Ben de o zaman anladım ki, Atatürk hakkında söylenenlerin aslı yoktur ve Ata dindar bir insandır.

Kimsenin inancına karışmaz, dindar kişilere saygı gösterirdi. Allah ve Peygamberimiz hakkındaki konular, Atatürk'ün yanında tartışma konusu yapılamazdı.

Kadir geceleri Mevlid dinlediği olurdu. Hafız Yaşar Bey'in Mevlid'ini saygıyla dinlerdi. Mevlid'in Mi'rac bölümünde, 'göklere çıktı Mustafa' denilince gözleri yaşarırdı. O zaman hemen kolonya götürürdük, inanışı samimi idi.

Öyle Allah derdi ki, yalnız kaldığında, O'nun gibi kimse diyemez. Herkes çekilip yalnız kalınca gökyüzüne bakar, kendi kendine Allah derdi."

Manevi kızlarından Nebile Hanım'a Ezan ve Yasin-i Şerif okutması

Mithat Cemal Kuntay, Atatürk'ün, Dolmabahçe Sarayı'nda verdiği bir yemekten sonra yaşananları anlatır:

"... Güneş doğarken çok müstesna bir hadise oldu. Muayede salonunun büyük kapılarının parmaklıklarından doğan güneş ve deniz içeriye vuruyordu.

Bu çerçevenin içinde Gazi'nin manevî kızlarından Nebile Hanım, Gazi'nin işareti ile sandalyenin üzerine çıktı. Sabah ezanı okumaya başladı.

Bir aralık baktım, Nebile Hanım'ın ses damlalarına yaş damlaları karışıyordu. Gazi Mustafa Kemal, ağlıyordu." 

Atatürk'ün manevî kızlarından Nebile, bir gün Atatürk'e, "Ben Yasin-i Şerif'i ezbere hiç yanlışsız okurum" iddiasında bulunmuştu.

Bunun üzerine Atatürk, Nebile'den bunu ispatlamasını istemiş. Kitaplığındaki Kur'an-ı Kerim'lerden Arapça olanını getirerek, Yasin süresini açmış ve Nebile'den okumasını istemişti.

Nebile, besmele çekerek Yasin süresini okumuş, bu sırada Atatürk de elinde Kur'an'la onu takip etmişti.

Bu olaya şahit olan H. Aroğul, o sırada Atatürk'ün duygulandığını, gözlerinin nemlendiğini ifade etmektedir." (Prof. Dr. Haydar Baş, Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 71)