TL de, kurumlar da itibar kaybediyor.....!

TÜSİAD Başkanı Kaslowski, ABD Merkez Bankası'nın (FED) Çarşamba günkü kararının TL'nin en ufak bir küresel oynaklıkta ne denli korunaksız olduğunu bir kez daha net şekilde gösterdiğine işaret ederek, "Türkiye ekonomisinin bugün karşı karşıya olduğu en kritik sorun kurumsuzlaşmadır" dedi.

<TL de, kurumlar da itibar kaybediyor.....!

RECEP BAHAR / İSTANBUL

 

TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, TÜSİAD Yüksek İstişare Kurulu Toplantısı yaptığı konuşmada, ABD Merkez Bankası'nın (FED) Çarşamba günkü kararının TL'nin en ufak bir küresel oynaklıkta ne denli korunaksız olduğunu bir kez daha net şekilde gösterdiğine işaret ederek, "Türkiye ekonomisinin bugün karşı karşıya olduğu en kritik sorun 'kurumsuzlaşmadır'. Kurumlarımızın zayıflaması, karar verme ve uygulama süreçlerinde uzun vadeli, öngörülebilir, bilimsel plan ve aksiyonların yerini kısa vadeli karar ve uygulamaların alması, istişare mekanizmasının yeterince çalıştırılmaması gibi sorunlarımız var. Kurumsuzlaşmanın maliyeti sürekli yükseliyor. Her geçen gün, kurumlardaki bu eriyişin, idari sistemimizin işleyişine, toplumumuzun refah ve huzuruna, ülkemizin piyasalardaki görünümüne, itibarına, güvenilirliğine ne denli ciddi hasar verdiğini daha iyi görüyoruz. Resmi verilerin güvenilirliğinin sorgulanması, kurumların sorumluluklarını yerine getirecek yetkilerden yoksun olması, liyakat kriterinin tam anlamıyla sağlanamaması; güçlü bir iktisadi sürece geçişi, dış dünya ile sağlıklı iletişim ve etkileşimi zorlaştırıyor" şeklinde konuştu.

 

Ekonomi kan kaybediyor

 

 

TÜSİAD Başkanı Simone Kaslowski, Türkiye ekonomisinin son yıllarda kan kaybedişini verilerle ortaya koydu: 

• Ekonomide nereden nereye geldiğimizin kısa bir muhasebesini kişi başına gelirimiz üzerinden yapmak istiyorum. 2000 yılında OECD ortalamasının yüzde 18'ine denk gelen kişi başı milli gelirimiz, 2001 yılı hariç, kesintisiz artarak 2013'te yüzde 34'e ulaşmıştı. Bu oran 2013'den bu yana her sene azalarak 2020'de yüzde 22'ye geriledi!

• TÜİK'in Gelir ve Yaşam Koşulları 2020 anket sonuçlarına göre, en yüksek gelir sahibi grubun toplam gelirden aldığı pay artarken, en düşük gelire sahip grubun aldığı pay giderek azalmakta. Gelir dağılımındaki adaletsizlik derinleşiyor.

• 2021 yılını yüzde 5.5-6'ya yakın bir büyüme ile tamamlama ihtimalimiz yüksek. Belli başlı ihracat pazarlarımızdaki büyüme elbette bize olumlu yansıyor. Geçen yıl yaratmış olduğumuz şiddetli kredi büyümesinin etkisini de halen büyüme üzerinde görmekteyiz. Ne var ki uzun zamandır büyümemiz sürdürülebilirlik kriterlerinden uzak. Yıllar itibarı ile büyüme kompozisyonumuz çok değişti. Tarımın payı azalırken sanayi, inşaat ve turizmin payı arttı. 

• Geniş tanımlı işsizlik yüzde 25-30 bandında. İşsizlik rakamlarındaki artış ve geniş tanımlı işsizliğin artık neredeyse toplumun üçte birini sarması yangının hızla yayıldığını gösteriyor.

 

Dış borçlar artıyor

 

• Dış finansman ihtiyacımız ise 2013 yılında milli gelirin yüzde 15'i iken, bugün yüzde 30'u seviyesinde. Kamu borcu içindeki döviz payının her geçen yıl yükseliyor olması da, diğer bir endişe kaynağı. 

•  Resmi verilerdeki enflasyon ile hissedilen enflasyon arasında, açıklanması pek kolay olmayan bir fark var. Hissettiğimiz, aslında şiddetli seviyedeki refah kaybı. Enflasyon beklentilerinin yönetilemeyişi, Merkez Bankası politikalarının öngörülebilirliğinin kalmayışı ve enflasyonu düşürme hedefinde ülkece tam mutabakata varamamış olmamız, fiyat istikrarına ulaşmamızı zorlaştırıyor. Gün sonunda, ülke olarak refah kaybımız hızlanarak sürüyor.

• Yüksek ülke risk primine bağlı olarak, ülkemiz içinde bulunduğu yükselen piyasalar kategorisinde sonlarda yer alıyor. 

 

Yine de umutluyuz

 

• Bu tablodaki olumsuzluklara rağmen geleceğe umutla bakabilecek çok güçlü dayanaklarımız olduğunu hatırlayalım. Ekonomimiz; reel kesimi, ihracatçısı ve genç nüfusu ile çok esnek. Gelişme potansiyelimiz çok yüksek. Ekonomimizin tüm paydaşlarını devreye almalı, potansiyelimizi doğru kullanarak hızla yeni bir kalkınma sürecine geçmeliyiz. Geleceğimizi ilgilendiren konuları ertelersek, geleceksiz kalma riskimiz var. Bunlar arasında çok azı, eğitim kadar hayati önemde. 

• TEDMEM'in Türkiye'nin Telafi Eğitimi Yol Haritası Raporu'na göre, Türkiye OECD ülkeleri arasında, salgının ilk yılında okulların en uzun süre kapalı kaldığı ikinci ülke oldu. Dünya ölçeğinde bu kapalılığın öğrencilere her açıdan ağır bir maliyet yüklediği, yapılan tüm çalışmalarda ortaya çıkıyor.