TEVBE, İSTİĞFAR IV.....

Dünden devam eden

   Peygamber Efendimiz ismet sıfatına sahip olduğu hâlde, günde yüz defa tevbe-istiğfar ederdi ve bunu ashabına da tavsiye ederdi: Eğarrü’l-Müzenî (r.a.) rivâyet etmiştir: “Kalbimde nurdan bir perde olur da Ben günde yüz kerre tevbe ederim.” (Müslim, Zikr 41-2, s. 2075-6 ve Ebû Dâvud, 1515)

<TEVBE, İSTİĞFAR IV.....

    Diğer rivâyet: “Rabb’inize tevbe edin! Vallahi Ben Rabb’ime günde yüz kere tevbe ediyorum” (Müslim, Zikr 41-2, s. 2075-6 ve Ebû Dâvud, 1515) buyurmuştur.

   “Peygamber’i n(sallallahu aleyhi ve âlihi) bir meclisten kalkmadan önce yüz kere şunu söylediği sayılırdı: Rabb’im Beni bağışla, tevbemi kabul et! Çünkü çokça tevbe kabul eden ve Rahîm olan Sensin, Sen.” (Ebû Dâvud, 1516 ve Tirmizî, 3434;)

   Sevbân (r.a.) şöyle demiştir: “Allah’ın Resûlü, namazı bitirdiği zaman üç kez istiğfar eder ve, ‘Allahümme entesselâmü ve minkesselâmü tebârekte yâ zelcelâli velikram’ derdi.” Hadis râvilerinden Evzaî’ye, “İstiğfar nasıl yapılır?” diye soruldu. Evzaî, “Estağfirullah, estağfîrullah” (Allah’tan bağışlanmayı dilerim, Allah’tan bağışlanmayı dilerim) dersin” cevabını verdi. (Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn, Müslim’den)

    Bir peygamber günde yüz defa istiğfar ederse, bizim ne kadar tevbe etmemiz gerektiğini hesap etmemiz lazım. Günah işlemeye meyilli olarak yaratılan insanoğlu ne kadar günah işlerse işlesin tevbe ettiği müddetçe tertemiz olur. “Peygamber Efendimiz buyuruyor ki: İstiğfar eden kimse günde yetmiş kere de (tevbesinden) dönse günahta ısrarcı sayılmaz.” (Ebû Dâvud, 1514 ve Tirmizî, 3559)

   Tevbe ve istiğfar etmek, kişinin en büyük kazançlarındandır. Faziletleri saymakla bitirilemez.

 Peygamberimiz buyuruyor ki: İbn-i Abbâs (r.a.) rivâyet etmiştir: “Allah, tevbeye devam eden kimseyi her darlıktan çıkarır, kederden sevince ulaştırır ve onu hiç beklemediği yerden rızıklandırır.” (Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn, Ebu Dâvud’dan)

Ubeyd b. Zürare rivâyet eder: “Ebu Abdullah (Ca’fer es-Sâdık aleyhisselâm) şöyle buyurdu: Kul çok istiğfar edince, (amel) sayfası parıldayarak yükselir.” (Ebû Ca’fer Muhammed b. Ya’kub b. İshak el-Kuleynî, Usûl-i Kâfî, c.2, s.804)

     Arş’ı yüklenen ve onun çevresinde bulunan melekler dahi, tevbe eden ve Allah yolunda gidenlerin bağışlanması ve onların Cehennem azabından kurtulmaları için Cenâb-ı Hakk’a niyaz ederler: “Arş’ı yüklenen ve bir de onun çevresinde bulunanlar (melekler), Rab’lerini hamd ile tesbih ederler, O’na iman ederler. Mü’minlerin de bağışlanmasını isterler: ‘Ey Rabb’imiz! Senin rahmet ve ilmin her şeyi kuşatmıştır. O hâlde, tevbe eden ve Senin yoluna gidenleri bağışla, onları Cehennem azabından koru!’ (derler).” (Mü’min: 40/7)

   Bu faziletlerden en güzeli ise, kulun tevbesi ile Cenâb-ı Hakk’ı sevindirmesidir. el-Hâris b. Süveyd’den (radiyallahu anh); Abdullah b. Mes’ûd, biri Allah Resûlü’nden (sallallahu aleyhi ve âlihi) diğeri ise kendi görüşü olmak üzere bana iki hadis nakletti: İbn Mes’ûd kendi görüşü olarak şunu anlattı: “Mü’min kişi, günahlarını (hayalinde büyüterek) şöyle görür: Güya kendisi bir dağın eteğinde oturmakta ve dağın üzerine düşmesinden korkmaktadır. Fâcir kişi ise günahlarını burnuna konan bir sinek gibi görmekte ve o sineği eliyle kovmaktadır.” Sonra dedi ki: “Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi ve âlihi) şöyle buyurduğunu duydum: “Bir adam üzerinde yiyeceği ve suyu bulunan bir hayvanı ile ıssız bir yerde konaklar. Orada istirahat etmek için hafif bir uyku uyumak ister ve uyur. Uyanınca hayvanını orada göremez. Her tarafta aramaya başlar ancak bulamaz, ümit keserek kendi kendine, ‘Haydi geldiğim yere döneyim ve orada ölünceye kadar uyuyayım’ der. Döner, ölmek için başını kolunun üzerine koyar, biraz kestirdikten sonra uyanır. Bir de ne görsün, üstünde azığı ve suyuyla hayvanı başı ucunda duruyor. İşte Allah, kulunun tevbesine, bu adamın hayvanını bulduğu zamanki sevincinden daha çok sevinir.” (Mü’min: 40/7)

   Bu durumda Allah’a kul olma, O’na vâsıl olma derdinde olan için her gün otuz üç defa, eğer gücü yetiyorsa- Cenâb-ı Hakk’ı daha da sevindirmek için günde yüz defa “estağfirullah-elhamdülillah” okumak bir zevktir. Kul tevbe ve istiğfarla, Yaradanına karşı acziyetini itiraf ederken, hamd ilede Cenâb-ı Hakk’ın yüceliğini ikrar eder. “Hamd (övme ve övülme), âlemlerin Rabbi Allah’a mahsustur” (Mü’min: 40/7)

    Ayetindeki hikmete vâsıl olmak, ancak temizlenmiş bir kalbe sahip olmakla elde edilebilir. Tevbe ile bu kalbe sahip olunur. Kalp temizlenip parlayınca da Cenâb-ı Hakk oraya tecelli eder. Bu sebeple

“estağfirullah-elhamdülillah” zikrini birarada okumak önem taşımaktadır. Hz. Aişe (r.a.),“Allah’ın Resûlü vefâtından önce şu duâyı çok okurdu” demiştir: “Allah’ı noksan sıfatlardan tenzih ederim. O’nu hamd ile tesbih ederim. Allah’tan bağışlanmamı diler ve O’na tevbe ederim.” (Nevevî, Riyâzü’s-Sâlihîn, Buharî ve Müslim’den)

  

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Dua ve Zikir Kitabı sayfa : 705 /723

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir