Tek olduğun zaman kim yoldaşın?

Yalnız kaldığın zaman, ülfetin kiminle. Tek olduğun zaman kim yoldaşın? Bunları iyi tanı; bilmiyorsan öğren. Yalan deme, sonra yüzüne vururlar.

<Tek olduğun zaman kim yoldaşın?

Ey evlat! Her gece yemekten sonra kapın kapanmalı. Mubah ye; bu helâldir. Dünya ve âhiret yatağını bırak. Hakk'a yakın ol. İşte Hak yakınlığının alâmeti budur.
 
Yalnız kaldığın zaman, ülfetin kiminle. Tek olduğun zaman kim yoldaşın? Bunları iyi tanı; bilmiyorsan öğren. Yalan deme, sonra yüzüne vururlar.
 
Yalancı, senin birlikte oturduğun kimse, şeytandır. Şeytanlıktan başka ne düşünebiliyorsun? Şahsî ve tabiî, sefil arzularından başka neyi biliyorsun ki? Düşündüğün dünyalık. Konuştukların hep insancıl şeytanlar ve kötü arkadaşlar, dedikodudan başka ne yaparsınız? Hep sağa sola söz atmakla meşgulsünüz.
 
Bizim dâvamızın bir temeli vardır, yükseldikçe birçok esaslara dayanır. Mücerret dâva ve hezeyanla olmaz. Bu bâbda konuştuğun bir hevesten ibaret; sana yararı dokunmaz.
 
Hak önünde sakin ol. Kendini iç âleme ver. Yanlış edebi bırak. Hele anlattığımız mesele üzerinde hiç konuşma. Konuşman gerektiği zaman teberrüken bu yolun yolcularını ve hâllerini anlat. Kendinden bahsetme. İç âlemin karanlık olduğu hâlde dıştan mamur görünmek olmaz. Bir söz ki, iç hâle uymaz, dıştan konuşulur, işte o hezeyandır.
 
Bu durumu Peygamber (s.a.a.v) Efendimizin: "İnsanların etini yiyerek gölgelenen oruç tutmadı." Hadîsi Şerifi güzel anlatır.
 
Sonra Peygamber (s.a.a.v) Efendimizin şu Hadîs-i Şerifi de önemlidir: "Oruç tutmak yalnız yemeyi, içmeyi terk değildir."
 
Yalnız bu yetmez. Buna yanlış hareketleri, iç hâlle işlenen hataların terkini de eklemek gerektir.
 
"Gıybetten sakınınız, o odunu kül eden ateş gibi, bütün iyiliklerinizi kül eder" Hadîs-i Şerifleri, iç âleme yapılacak ihtimamı pekâlâ anlatır.
 
Gıybeti âdet edinen, iflah olmaz. Bir kimse, bu kötü huyla meşhur olsa, kimse yüzüne bakmaz.
 
Kötü niyetle kimseye bakmayınız. Hele şehevî bir arzu olunca... O bakışlar, kalbinize, isyan tohumu eker. Elbette ki, sonu iyi olmaz. Dünya ve âhirette saadet getirmez.
 
Yalan yere yemin etmekten kendinizi koruyunuz. Bu âdet, ülkeleri yıkar, harabeye çevirir. Malın bereketini götürür. Bunu âdet edinen, dâvasızlar ve dinsizler gibi olur.
 
Yazık sana, yalan yeminle mal satmaktasın. İmanın çürüyor, haberin yok. Aklın bu durumu çabuk kavramıyor. Allah ismi üzerine yemin ediyorsun. Üzerine yemin ettiğin şeyin değeri var mı ki?
 
Şu ülken ve cümle cihan, o yüce isme nasıl karşılık olabilir? Bütün söylediklerin hata ile dolu.
 
Şu, şundan iyidir, derken bir de yalancı şahitlik yükleniyorsun. Bu, doğruca iflâstır. Halbuki kendini doğru sanıyorsun. Yakında gözlerine körlük gelir. Yerinden kalkamaz, kötürüm olursun.
 
Allah'ın rahmeti üzerinize olsun; edebli olunuz. Hak katında edebli ve terbiyeli olanlar kurtulur. Hakikî terbiyeyi bu âlemde bulunuz. Öbür âlemde ateşe atıldıktan sonra her şey faydasız olur.
 
Saymakta olduğumuz şeyler, ahlâk kaidelerinin çok azıdır. Bunların en az beşte birini yapmaya hazırlanmayan için ne oruç fayda verir ne de öbürleri... Haddizatında oruç ve namazın aslı bozulmaz; fakat ecri ve mükâfatı olmaz, esas gaye ele geçmez." (Abdülkadir Geylani Hazretleri, Fethur'r Rabbani eserinden) H: Akın Aydın