TEBÜK SEFERİ.....

            Bu sefere Hicret’in 9. senesinde, Receb ayında çıkıldı. Tebük Seferi’ne Üsret (Güçlük) Gazvesi de denir. Gerçekten de Müslü­manlar bu seferde pek çok sıkıntılar çektiler. Tebük, Vâdilkurâ ile Şam arasındadır. Hz. Şuayb’ın gönderdiği kavim Eyleliler, Te­bük’de otururlardı. Burası, akarsuları ve hurmalarıyla meşhur bir yerdi.

<TEBÜK SEFERİ.....

                                                   SEFERİN SEBEBİ

   Hıristiyan Araplar, Tebük ve civarında hüküm sürmekte olan Heraklius’u Müslümanlara karşı kışkırttılar. Heraklius, 40 bin kişi­lik bir orduyu yola çıkardı. Bunu haber alan Peygamberimiz, asha­bına savaş için hazırlanmalarını emretti. Bu sırada geçim sıkıntısı çeken halk, sıcaktan ve kıtlıktan kıvranıyordu. Peygamberimiz, ha­li-vakti iyi olan Müslümanları, orduya yardımda bulunmaya teşvik etmekteydi. Bunun üzerine durumu iyi olan Müslümanlar, karşılı­ğını Allah’tan bekleyerek ellerindekini getirmeye başladılar.

                                                   VE BİR YARIŞ Kİ!

  Ömer, sadaka vermede ve hayır işlerinde kendisini her zaman geçen Ebubekir’i kastederek, “Ben de, bugün onu geçerim” demiş ve servetinin yarısını Peygamberimize getirmişti. Resulûl­lah, “Ev halkına ne bıraktın?” diye sorduğunda, “Bunun yarısını” cevabını verdi. Bağışladığı, 4 bin dirhem gümüştü. Ebubekir ise servetinin tamamını getirdi. Onun da getirdiği, 4 bin dirhem gü­müştü. Resulûllah kendisine, ailesi için ne bıraktığını sorduğunda, “Allah ve Resulü’nü bıraktım” cevabını vermişti. Ömer der ki; “Ben anladım ki, hiçbir şeyde Ebubekir’i geçemeyeceğim.”

 

   Müslümanlar birer-ikişer mallarını bağışlamaya devam ettiler. Resulûllah, “Kim, bugün sadaka verirse, sadakası kıyamet günü onun lehinde şehadette bulunacaktır” buyuruyordu. “Varlık, iste­nildiğinde verilebilirse değer kazanır” gerçeği o gün yaşandı; her­kes seferber olmuştu.

Ensar’dan Ebu Akil, en çok ihtiyaç olduğu bir sırada Peygambe­rimize bir sa’ (4 avuç dolusu alan ölçek) hurma getirdi. “Ya Resu­ lallah! İki sa’ hurmaya karşılık bütün gece sırtımla su çektim. Bir sa’ını ev halkıma bıraktım. Bir sa’ını da Allah’ın rızasını kazanmak için Sana getirdim” diyerek hurmaları Hz. Peygambere verdi. Re­sulûllah, “Allah, getirdiğini de, ev halkına ayırdığını da bereket­lendirsin” buyurdu. Münafıklar, “Allah ve Resulü’nün bu kadarcık şeye ne ihtiyacı var?” diyerek gülüştüler. Nifakları, “herkes, kudre­tince mesuldür” ölçüsünü görmelerine perde oldu.

                              KİMİ KEZ BİR SÖZ SADAKADIR

Fakir Müslümanlardan Utbe b. Zeyd, Peygamberimize gelerek, “Ya Resulallah! Elimde sadaka verecek bir şeyim yok. Onun için; beni üzen, bana kötü söyleyen, benimle eğlenen herkese hakkımı helal ediyorum” dedi. Peygamberimiz, “Allah sadakanı kabul et­sin” buyurdu.

Ertesi gün Resulûllah, “Dün gece tasaddukta bulunan kişi ayağa kalksın” buyurdu. Kalkan olmadı. Peygamberimiz tekrar, “O sada­kacı nerede ise ayağa kalksın” buyurdu. Utbe ayağa kalktı. Resulûl­lah ona, “Sen sadakası kabul olunanlar divanına yazıldın” buyurdu.

Tebük Gazvesi’nde binecek hayvan olmadığı için Müslümanla­rın çoğu sefere çıkamadılar. Ağlaya ağlaya geri döndüler. Bunlarla ilgili Cenab-ı Hak, Tevbe Sûresi’nde şöyle buyurmuştur: “Onlar için bir vebal yoktur ki; ne zaman kendilerini bindirip sevk edesin diye Sana geldilerse; ‘sizi bindirecek bir şey bulamıyorum’ dedin ve bu uğurda sarf edecekleri şeyi bulamadıkları için tasalarından gözleri yaş döke döke döndüler.”

  Öte yandan münafıklar, gazveye katılmamak için gelip Resulûl­lah’tan izin istiyorlardı. Hz. Peygamber, 80’den fazla münafığa hiçbir özürleri olmadığı halde izin verdi. Resulûllah, Medine’den ayrıldıktan sonra ilk olarak Zu Huşub’ta konakladı. İkinci konak yeri Feyfâ olup, burada Feyfâ Mescidi kurulmuştur. Üçüncü olarak Zülmerve’de konaklamıştır ki; burada Zülmerve Mescidi bulun­maktadır. Dördüncü konak yeri Rak’a, beşinci olarak konaklanan yer Vâdilkurâ’dır.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa :  371/378

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir