Senin gözlerinde perde var.....

Senin gözlerinde perde var; bundan haberin var mı? Bazı büyükler şöyle buyurmuşlar: “Hak nurundan perdelenmiş oldukları hâlde hâlini bilmeyenlere yazıklar olsun

<Senin gözlerinde perde var.....

Ey evlat! Nifak, gösteriş ve unutkanlıkla ibadet edersin, bu ibadetinde iyilik umarsın. Hata ile işlediğin şeylere lütuf beklersin. O uygunsuz hâllerinle iyi kulların yanında kalmak dilersin. Sen nerede, onları anmak nerede? Onlar gibi marifet dâvasına girmek sana çok ırak.

Ey sahibinden kaçan, dağınık ve perişan adam, hâlin nice olur? Şu büyük ümmetin ihlâs sahiplerinden de ayrıldın.

Sana ağlanması için ağla. Musibet işlerine otur ağla. Onları gidermek için üzüntü duymazsan, yazık olur. Kötü işlerini öldür, sonra taziyeye otur. Başkaları da sana taziyeye gelir.

Senin gözlerinde perde var; bundan haberin var mı? Bazı büyükler şöyle buyurmuşlar: "Hak nurundan perdelenmiş oldukları hâlde hâlini bilmeyenlere yazıklar olsun."

Kalbin nerede? Aklın kime takıldı? Kime hâlini şekva ediyorsun? Kimden yardım istiyorsun? Kiminle bu kadar uyuyacaksın? Herhangi bir darlığa düştüğün zaman, kime dayanacaksın? Bu hâlinle hep yalnız kalacaksın. O büyükler, gafletin için, sana yardımcı olmayacaklar.

Ne dilersen söyle. Her sözünü bilirim. Onların yalanını, doğrusunu çıkarırım. Sen ve bütün yaratılmışlar, bana göre bir kurbağa kadar küçüktür.

Sizden doğru olanın, hizmetçisi ve kölesi olurum. O isterse, beni alır, çarşıda köle gibi satabilir. Beni kendine mal etmek isterse, çalışır kıymetini öderim. O doğru insan üzerimden elbisemi alsa, sesimi çıkarmam. Dilendirmek isterse yaparım. Tecrübesi kolay, arzu ediyorsa hemen yapsın.

Seni neylerim; doğruluğun yok. Sözünü tutmam kabil değildir.

Tevhid ve imana yanaştığın yok. Oluk kapatan ot kadar kıymetsizsin. Ayrık otuna benzersin. Kurumuşsun, yalnız yanmaya yararsın.

Ey cemaat! Dünya biter, ömür tükenir. Âhiret yakında gelir; ona karşı düşünceniz nedir? Ne gibi hazırlık yapmaktasınız? Onu düşünmediğinizi görüyorum; bütün gayretiniz dünyada.

Siz, Allah'ın nimetine düşmansınız. O'ndan işinize gelmeyen bir iş gelirse, her tarafa yayarsınız. İyiliği gelecek olsa saklar kimseye göstermezsiniz. Allah'ın nimetini saklar kimseye vermez, şükrünü de edâ etmezseniz yakında elinizden alır. Peygamber (s.a.v) Efendimiz şöyle buyurur: "Allah, kullarına verdiği nimeti açıktan görmek diler."

Allah yolcuları, bir gaye beslerler, kalplerine bir şey saklarlar, birçok şey değil. Onlar, ibadetlerini görsünler, işitsinler şüphesinden beri kılarlar. Siz nifakın kulu ve desinlerin kölesisiniz.

Onlar, yaptığı bütün kulluğu Rab'lerine verdiler. Kullara kulluk etmektesiniz, övülmek için iyilik yapmaktasınız. Tam kulluk yapacak kimse, içinizden çıkamaz. Ancak kul, Allah'ın dilediğini yapandır.

İnsanlara bakıyorum; sanki bana şöyle bir şeyler deniliyor: "Şuna bak: Dünyaya ibadet ediyor; dünyada kalmak istiyor. Kıyamet kopmasından ödü kopuyor. Şuna bak: Kullara kulluk ediyor, onlardan yardım diliyor. Bir de dön şuna bak: Ateşe tapıyor, ce-hennemden korkuyor. Şu da cennet için kulluk peşinde. O, ateşe taparken Yaratan'ı düşünmüyor. Bu da cenneti isterken sahibini aklına getirmiyor."

Halk nedir ki? Cehennemin ne önemi var? Hakk'ın gayri neye yarar? Allah Teâlâ şöyle buyurur: "Onlar, yalnız Hakk'a kulluk ve O'nun uğrunda pâk, temiz ve ihlâsla ibadet yoluna girmeye emrolunmuşlardır." (el-Beyyine, 98/5) (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)