Saray’ın Yunan uçaklarıyla Kuvva’ya karşı dağıttığı fetva.....

Mustafa Kemal’le beraber Kurtuluş Savaşı’nın yükünü sırtlanan din adamı ve hoca kadrosu ile lideri maalesef İstanbul Hükûmeti’nce vatan hainliğiyle suçlanmıştı

<Saray’ın Yunan uçaklarıyla Kuvva’ya karşı dağıttığı fetva.....

Mustafa Kemal'le beraber Kurtuluş Savaşı'nın yükünü sırtlanan din adamı ve hoca kadrosu ile lideri maalesef İstanbul Hükûmeti'nce vatan hainliğiyle suçlanmıştı.

Damat Ferit 1920'de dördüncü kez Sadrazam olduğunda, Kuvva hareketini durdurmak için yayınlattığı fetvaların dağıtımı maksadıyla İngiliz uçaklarından yardım istemiştir.

Şeyhülislam Dürrizade Abdullah Efendi'nin fetvası, İslam dinindeki halifelik kurumu kullanılarak Kurtuluş Savaşı'nı durdurmayı hatta bu işte yer alanların katlini emretmektedir:

"Dünya düzenini sağlayan İslam halifesinin yönetimi altında bulunan İslam ülkelerinde hak tanımayan bazı kimseler birleşip kendilerine başkanlar seçmiş, saltanatın sadık tebasını yalan ve dolanla aldatıp kandırarak, padişahın buyruğu olmaksızın halktan asker toplamaya kalkışmışlardır.

Görünüşte askeri yedirip, içirmek ve giydirmek bahanesiyle ve gerçekte ise mal toplamak sevdasıyla şeriata ve padişaha aykırı olarak birtakım vergiler, haraç ve para toplamakta, türlü baskı ve işkencelerle halkın mal ve eşyasını zorla almaktadırlar.

Böylece hükûmet merkezini tek başına bırakmak, halifeliğin yüceliğini zedelemek ve zayıflatmak suretiyle yüksek hilafet katına ihanet etmektedirler.

Ayrıca padişaha itaatsizlik suretiyle yüksek hilafet katına ihanet etmektedirler.

Ayrıca padişaha itaatsizlik suretiyle devletin düzenini ve asayişini bozmak için düzme yayımlar ve yalan söylentiler yayarak halkı azdırmaya çalıştıkları da açık bir gerçektir.

Ülkede fitne yaratmaya çalıştıkları ortaya çıkan ve gerginlik yaratan söz konusu yöneticiler ile onlara yardım edenler asi olup, dağılmaları yönünde yayınlanan padişah buyruğundan sonra da inan ve fesatlarında ısrar ederlerse, onların kötülüklerinden ülkeyi temizlemek ve halkı onların zararlarından kurtarmak vacip olup, katlolunmaları şeriata uygun ve zorunlu olur mu?

Cevap: Her şeyi bilen Yüce Allah'tır olur." 

Fetvanın devamı şöyledir:

"Böylece padişahın ülkesinde savaşma kabiliyeti bulunan Müslümanların adil halifemiz Sultan Mehmet Vahdettin han hazretlerinin etrafında toplanarak savaşmak için yapacağı davet ve vereceği emre uymak suretiyle adı geçen asilerce çarpışmaları dince gerekir mi?

Cevap: Allah bilir ki gerekir. Dürrizade es-Seyid Abdullah.

Bu takdirde halife tarafından sözü edilen asilerle savaşmak üzere görevlendirilen askerler, çarpışmazlar ve kaçarlarsa büyük kötülük yapmış ve suç işlemiş olacaklarından dünyada şiddetle cezayıve ahirette de çok acı azabı hak ederler mi?

Cevap: Allah bilir, ederler. Dürrizade es-Seyid Abdullah.

Bu takdirde halife askerlerinden asileri öldürenler gazi, asilerin öldürdükleri şehit sayılırlar mı? Beyan buyrula.

Cevap: Allah bilir ki, sayılırlar. Dürrizade es-Seyid Abdullah.

Bu takdirde padişahın asilerle savaşmak için verdiği emre itaat etmeyen Müslümanlar günahkâr ve suçlu sayılıp şeriat yargılarına göre yargılanmayı hak ederler mi?

Cevap: Allah bilir ki, ederler. Dürrizade es-Seyid Abdullah." 

Görülmektedir ki, halife, ülkeyi işgal eden düşmanı bırakmış, yazdırdığı fetvalar ile vatanı kurtarmaya çalışanların ölüm iznini aramaktadır.

Bu fetvanın etkisini kırmak için Ankara Müftüsü Rıfat Efendi'nin (Börekçi) başkanlığında 5 müftü, 9 müderris ve 6 ilmiye mensubundan oluşan toplam 20 kişiden oluşan bir grup karşı fetva hazırlamıştır.

Millî fetva 19-22 Nisan 1920 tarihlerinde Öğüt, İrade-i Millîye, Açıksöz gazetelerinde yayınlandı.

Fetvadan önce, Mustafa Kemal'in, 26 Nisan 1920 tarihinde, Chicago Daily Tribune'e verdiği bir mülakatı aktaralım ki fetvada yazanlar konusundaki samimiyeti anlaşılsın.

Bu mülakatta, yayınladıkları fetvada ifadesini bulan şekli ile padişahın üzerindeki İngiliz etkisini anlatır:

"Milliyetçiler, İstanbul'daki Türk hükûmetini nasıl görüyorlar?" sorusu üzerine; "İngilizlerin hakimiyeti altındadır ve biz bu hükûmeti tanımıyoruz."

"Ya padişah?"

"İngilizlerin bir esiri. Çıkardığı her emir, burada bir İngiliz emri olarak değerlendirilmektedir ve Büyük Britanya bizim düşmanımızdır.

Hür bir hükümdar olmadığı sürece, halife salahiyetlerini icra edemez. Fetvaları, İslam tarafından İngilizlerden geldiği şeklinde sayılmaktadır.

Sultan bu durumu tahmin ediyor. Çünkü bugün bulunduğu duruma düştüğü takdirde artık dinî lider kabul edilmeyeceği, bütün dünyadaki İslam liderler tarafından kendisine bildirilmişti. Şimdi halifenin halefini tartışmanın zamanı değildir.

Onu, Avrupa'nın etkisinden kurtarmak için mücadele etmeliyiz."  (Prof. Dr. Haydar Baş Hoş Geldin Atatürk eseri sh: 417)