RESULULLAH (S.A.A) VE NECRAN HIRİSTİYANLARI - III.....

 (dünden devam)
  Necran Hıristiyan temsilcileri, insaf ve adalet yolunun tutmadıkları ve iddialarında direndikleri takdirde aradaki anlaşmazlığı kaldırmak üzere Allah tarafından mübâheleye, yani yalancı ve haksız olanın lanete uğraması için Allah'a yalvarışa davet emri gelip, Peygamberimiz Aleyhisselam bu husustaki âyetleri onlara okuyarak,

RESULULLAH (S.A.A) VE NECRAN HIRİSTİYANLARI - III.....
Mimar Gökhan Demir

RESULULLAH (S.A.A) VE NECRAN HIRİSTİYANLARI - III.....

 "Eğer benim size söylediklerime inanmıyorsanız, geliniz sizinle mübâheleye (lânetleşmeye) girişeyim" buyurunca, münakaşayı, tartışmayı kestiler ve "Ey Ebu'l-Kâsım! Sen hele bizi kendi halimize bırak da, işimizi kendi aramızda bir düşünelim! Sonra, sana gelir, bizi davet ettiğin şeyi yapmak isteriz" dediler. Peygamberimiz Aleyhisselamın yanından ayrıldılar. Temsilciler, görüş sahibi olan Akîb Abdülmesih'le bir köşeye çekildiler ve "Ey Abdülmesih! Senin bu husustaki görüşün nedir" diye sordular. Abdülmesih, "Vallahi ey Hıristiyan topluluğu! Muhammed'in, sahibiniz İsa hakkında kesip atıcı haberleri getiren gönderilmiş bir peygamber olduğunu siz de anlamış bulunuyorsunuz! Yine de siz bilirsiniz ki; bir peygamberle lânetleşip de büyükleri sağ kalmış, küçükleri yetişmiş hiçbir kavim yoktur! Eğer bunu yapmaya kalkışırsanız, kökünüzü kazıtmak için yapmış olursunuz! Şayet siz onun davetini dininize olan sevginizden ve sahibinizin size söylediği sözden dolayı kendi dininizde kalmak üzere kabul etmiyorsanız, bu zât ile muahede ve anlaşma yapınız, sonra da yurtlarınıza dönünüz!" dedi. 

  Peygamberimiz Aleyhisselam, ertesi günü sabaha çıkınca, Necran Hıristiyanları temsilcilerine haber gönderdi. Sabahleyin Akib Abdülmesih ile Seyyid, oğullarıyla birlikte geldiler. Üzerlerinde inciler ve ziynet eşyaları bulunuyordu. En büyük bilginleri olan Ebu Hârise´nin yanına vardılar. Ebu Harise, Peygamberimiz Aleyhisselam için, "Bakınız, onun yanında bakalım kimler gelecek" dedi. Sabahleyin Peygamberimiz Aleyhisselam da, Hz. Hasanla Hz. Hüseyin'in ellerinden tutmuş, Hz. Fâtıma arkada, Hz. Ali onun arkasında bulunduğu halde geldi. Ebu Harise, "Onun yanındakiler kimlerdir" diye sordu. "Şu, amcasının oğludur! Şu kızıdır! Şunlar da kızının oğullarıdır!" dediler.

  Peygamberimiz Aleyhisselam, "Ey Allah'ım! Bunlar benim ev halkımdır!" dedi. Diz çöktü. Peygamberimiz Aleyhisselam diz çökünce, Ebu Harise, "Vallahi, peygamberlerin lânetleşmeler için diz çöktükleri gibi diz çöktü!" dedi. Seyyid, ona, "Ey Ebu Harise! Lânetleşmek için yaklaş!" dedi. Ebu Harise, "Ben bu zâtın lânetleşmeye hararetli olduğunu görüyorum. Dâvasında sâdık ve haklı olmasından korkuyorum! Eğer dâvasında sâdık ve haklı ise, bir yıla varmadan, dünyada yemek yiyecek Hıristiyan kalmaz! Ben öyle yüzler görüyorum ki; kendileri için bir dağın yerinden ayrılmasını Allah'tan isteseler, Allah o dağı yerinden ayırır! Sakın onunla lânetleşmeye kalkışmayınız, helak olursunuz! Yeryüzünde sağ Hıristiyan kalmaz!" dedi. 

  Şurahbil, Peygamberimiz Aleyhisselamla buluşunca, "Ben seninle lânetleşmekten daha hayırlı bir şey düşünüyorum" dedi. Peygamberimiz Aleyhisselam, "Nedir o " diye sordu. Şurahbil, "Sen bugün geceye kadar, geceden de sabaha kadar hükmünü, kararını ver! Bu müddet içinde hakkımızda ne hüküm verirsen, o bizce makbul ve muteberdir!" dedi. Peygamberimiz Aleyhisselam, "Gerindekilerden, seni kınamaya, yermeye kalkışacak kimseler bulunabilir mi" diye sordu. Şurahbil, "Sor şu iki arkadaşıma!" dedi.

  Arkadaşları, "Başından sonuna kadar bütün vadi halkı, Şurahbil'in görüşünden başkasını istemez! Ey Ebu'l?Kâsım! Biz seninle lânetleşmemeyi ve dinini sana bırakarak kendi dinimiz üzere dönüp gitmemizi uygun görüyoruz. Hakkımızda istediğin şeyi hükmet, sana verelim, seninle barış yapalım!" dediler. Ebu Harise de, "Ey Ebu'l?Kâsım! Biz seninle lânetleşmeyeceğiz fakat sana cizye vereceğiz!" dedi. Bunun üzerine, Peygamberimiz Aleyhisselam onlarla lânetleşmeyerek geri döndü ve "Varlığım kudret elinde bulunan Allah'a yemin ederim ki; Necran halkı üzerine azap yaklaşmış bulunuyordu! Eğer benimle lânetleşmeye girişseydiler, maymun ve domuzlara çevrilecekler, vadi onların üzerine ateş kesilecek, Yüce Allah Necran'ın ve halkının ağaç üzerindeki kuşlara varıncaya kadar köklerini kazıyacak, bir yıla varmadan Hıristiyanlar helak edileceklerdi!" buyurdu. Hıristiyanlar cizye ödeyerek kendi sapkın dinlerinde kaldılar.