RESULÛLLAH VE FATIMA BİNT-İ ESED…..

            Peygamberimiz (s.a.v.), Fatıma bint-i Esed’e, “Annemden son­raki annem” der, kendisini çok severdi. O, Peygamber’in annesi konumundaydı. (el-Fusûlü’l-Mühimme, İbn-i Sabbağ Malikî, s. 31) Hz. Peygamberi kendi evinde büyütmüştü. Vefat ettiğinde Re­sulûllah yanına geldi, baş ucunda oturdu ve şöyle buyurdu:

<RESULÛLLAH VE FATIMA BİNT-İ ESED…..

“Allah sana rahmet etsin anneciğim! Sen öz annemden sonraki annemdin. Aç kalır Beni doyururdun. Çıplak kalır, Beni giydirir­din. Güzel yiyeceklerden kendini yoksun bırakır, onları Bana ye­dirirdin. Bunu yaparken ahiret sevabını ve Allah rızasını isterdin.”

Ardından, açık olan gözlerini kapattı, sonra üç kere su ile yıka­malarını emretti. Kâfur karışımlı su döküleceği sırada Peygambe­rimiz kendi eliyle suyu döktü. Sonra gömleğini çıkarıp ona giydir­di. Ve kefeni de onun üzerine sardı. Resulûllah’ın azadlısı Zeyd’in oğlu Usâme’yi, Ebu Eyyub el-Ensarî’yi, Ömer b. Hattab’ı ve zenci bir köleyi çağırarak mezarını kazmalarını emretti. Mezarın lahit kısmına gelince burayı Peygamberimiz kendi elleriyle kazdı. Top­rağını çıkardı. Resulûllah kabre girdi. Ve kabrin içine uzandı. Ar­dından şöyle dedi:

“Dirilten ve öldüren Allah’tır. Daima diri ve ölümsüz olan yine Allah’tır. Allah’ım! Peygamberin ve önceki peygamberlerin hak­kı için annem Fatıma bint-i Esed b. Hâşim’i bağışla. Ona kendini savunacağı kanıtları telkin et, gireceği yeri geniş kıl. Çünkü, Sen merhamet edenlerin en merhametlisisin.”

Resulûllah, Abbas ve Ebubekir birlikte onu kabre koydular. (Besâiru’d-Derecât, s. 71, İmam Sâdık’tan)

Orada bulunanlar dediler ki:

“Bundan önce kimse için yapmadığın bir uygulamayı gerçekleş­tirdin. Bunun sebebi nedir?”

Buyurdu ki: “Ona gömleğimi giydirdim ki, cennet giysilerinden giysin. Kabrine uzandım ki, kabrin sıkıştırması ona hafif gelsin. O, Ebu Tâlib’den sonra Allah’ın kulları arasında Bana karşı en iyi davranan kimseydi. Allah ikisinden de razı olsun ve onlara rahmet etsin.” (el-Fusûlü’l-Mühimme, İbn Sabbağ, s. 32; Ferâidü’s-Simtayn, c. 1, s. 379 )

Ayrıca, Fatıma bint-i Esed’in faziletlerini ve Peygamberimizin onun hakkındaki sözlerini şu müellifler eserlerine aktarmıştır: İbn-i Asâkîr, İbn Esîr, et-Taberî, Şeblenci, Muhammed b. Talha, İbn Sebbağ el-Belazurî...

Hz. Peygamber, Hz. Hatice ile evlenmesine ve eşiyle beraber ayrı bir eve taşınmasına rağmen, amcası Ebu Tâlib’in evine sık sık giderdi. Hz. Ali’yi göğsüne alır, sever uyuyacağı zaman beşiğini sallardı. Bütün bunlar Hz. Ali’ye verdiği değerin ve ona gösterdiği özenin işaretleriydi. (Bihâru’l-Envâr, c. 35, s. 43)

   Resulûllah, Hz. Ali’yi kendi himayesine aldıktan sonra da onun­la yakından ilgilendi. Emirü’l-mü’minîn böylece Hz. Peygamberin evinde büyüdü, O’nun tarafından yetiştirildi.

Hz. Ali çocukluk yıllarını anlatırken şöyle der:

“Çocukluğum Resulûllah’ın evinde geçti. Beni O büyüttü. Beni şefkatle kucağına alır, bağrına basar, lokmayı çiğneyip ağzıma ko­yardı. O’nun o güzelim kokusu elvan elvan ruhumu okşardı. Söz­lerimde yalana, davranışlarımda bir kusur ve cahilliğe asla rastla­madı.

Yüce Allah, gece-gündüz O’nunla birlikte olup dünyanın yüce­likleri ve iyilikleri konusunda O’nu eğitmesi için süt çağından he­men sonra büyük melekleri Resulûllah’ın yanına verdi. Ben de tıp­kı süt çağındaki bir bebek gibi Hz. Peygambere uymakta ve O’nu izlemekteydim.

Her gün yeni şeyler öğretiyordu bana, O’nun yaptıklarını yap­mamı emrediyordu. Her yıl Hira Dağı’na çıkar bu anlarında benden başka hiç kimse görmezdi O’nu…

İslam henüz hiçbir eve girmemişken, sadece Resulûllah’la Ha­tice Müslümanken ben üçüncü Müslüman’dım. Vahiy ve peygam­berlik nurunu görebiliyor, peygamberliğin kokusunun alabiliyor­dum.” (Nehcü’l-Belâğa, Feyz-i Kaşanî, s. 802, 204; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s. 245, 249)

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa : 112 /115

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir