Resûle itaat Allah'a itaatten sonra gelen bir asıl olmuştur. Resûle itaatin müşahhas anlamı da Resûlün varisi olan ulü'l-emr'e itaattir. İşte bu itaat silsilesi ayet-i kerimede zikredilmiş ihtilafların halli için, o ihtilafın Allah'a ve Resulüne havale edilmesi emredilmiştir:
03-01-2025Resûle itaat Allah'a itaatten sonra gelen bir asıl olmuştur. Resûle itaatin müşahhas anlamı da Resûlün varisi olan ulü'l-emr'e itaattir. İşte bu itaat silsilesi ayet-i kerimede zikredilmiş ihtilafların halli için, o ihtilafın Allah'a ve Resulüne havale edilmesi emredilmiştir:
"Ey iman edenler Allah'a itaat edin Peygambere ve sizden olan ulü'1-lemr'e de itaat edin. Bir şeyde anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah'a ve Resulüne havale ederek (çaresini Kur'an'da ve Resûlullah'ın sünnetinde) arayın. Eğer Allah'a ve ahiret gününe gerçekten inanıyorsanız böylesi daha hayırlıdır ve neticesi daha da güzeldir." (Nisa: 59).
Bu emrin inancımızdaki genel ifadesi "Lailahe illallah Muhammedu'r-Resûlullah"tır. (Allah'tan başka İlah yoktur, Muhammed (a.s.) Allah'ın Resulüdür). İşte kurtuluş yolu bu hükmü kalp ile tasdik dil ile ikrar etmektir. Tevhide çağrı budur. Bazılarının zannettiği gibi "Muhammedu'r-Resûlullah' demeden gerçek manada "Lailahe İllallah" demek de mümkün değildir.
İşte Kur'an'ın Tevhide çağrı dediği budur. Eğer Resulün ölçüsü ve vahyin gösterdiği doğrulukta Allah'a iman gerçekleşmez ise, zan ve evham, hatta nefis ve şeytan işin içine girer, Allah'a şerikler ihdas edilir. O halde halis din Allah'ın kabul ettiği, her türlü şirk unsurlarından ayıklanış olan din (İslam)dır. Bu bakımdan Hz. Muhammed'i dışlayan ehl-i kitabın Allah'a iman iddiası geçersizdir. Onlar halis tevhidden uzak teslis (üçleme) gibi şirk unsurlarına saplanmışlardır. O bakımdan Kur'an onları ortak ve adil bir kelimeye (ölçüye) yani gerçek tevhide çağırıyor:
"De ki: Ey kitap ehl-i olan Hıristiyanlar ve Yahudiler! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze gelin Allah'tan başkasına ibadet etmeyelim. O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım Allah'ı bırakıp birbirimizi Rab edinmeyelim. Eğer onlar yüz çevirirlerse siz deyin ki: Şahit olun biz Müslümanlarız." (Al-i İmran: 64).
Dikkat edilirse bu ayette tevhidde olabilmenin üç şartı sıralanıyor:
1- Allahtan başkasına ibadet etmeyelim.
2- O'na hiçbir şeyi ortak koşmayalım.
3- Allah'ı bırakıp da birbirimizi Rab edinmeyelim.
Bu üç felaket ehl-i kitapta; hem Yahudilerde hem de Hıristiyanlarda mevcuttur. Demek bu ayet ehl-i kitabı şirk unsurlarından ayıklamaya çalışıyor ve onları açıkça Tevhide çağırıyor ve onları şirke sapmaları sebebiyle zemmediyor. Nitekim Kur'an'da bu şirk saplantısını açan birçok delil vardır:
"Yahudiler 'Üzeyir Allah'ın oğludur' dediler; Hıristiyanlar da 'Mesih Allah'ın oğludur' dediler. Bu onların uydurdukları sözlerdir. Kendilerinden önceki kafirlerin sözlerine benzetirler. Allah onları kahretsin yüzleri nasıl da haktan çevriliyor." (Tevbe: 30).
"Onlar hahamlarını papazlarını ve Meryem oğlu Mesih'i kendilerine Allah'tan başka birer Rab edindiler. Halbuki onlar tek bir İlaha ibadet etmekle emrolunmuşlardır. Ondan başka ibadete layık hiçbir ilah yoktur. O, onların ortak koştukları şeylerden münezzehtir." (Tevbe: 31).
"Allah'ın nurunu üflemekle söndürmek isterler. Allah ise nurunu tamamlamaktan başka bir şeye razı olmaz. Kafirler isterse hoşlanmasınlar." (Tevbe: 32).
"Onu bütün dinlerin üzerine yüceltmek için Resulünü hidayet ve hak din ile gönderen de odur. Müşrikler isterse hoşlanmasınlar." (Tevbe: 33).
"Ey iman edenler! Hahamlardan ve papazlardan birçoğu halkın malını hasız yere yerler ve onları Allah'ın yolundan alıkoyarlar. Altını ve gümüşü biriktirip de onu Allah yolunda harcamayanları ise, acı bir azapla müjdele." (Tevbe: 34).
"Meryem oğlu Mesih Allah'tır diyenler and olsun ki kafir oldular. Halbuki Mesih 'Ey İsrailoğulları, yalnız Allah'a ibadet edin; O benim de Rabbim sizin de Rabbinizdir. Allah'a ortak koşan kimseye muhakkak ki Allah cenneti haram etmiştir. Onun varacağı yer cehennemdir. Zalimlerin hiçbir yardımcısı da yoktur' demişti. 'Allah üçün üçüncüsüdür' diyenler and olsun ki kafir oldular. Oysa tek bir İlahtan başka hiçbir ilah yoktur. Eğer bu sözlerinden vazgeçmezlerse onlardan kafir olan kimselere elbette pek acı bir azap dokunacaktır." (Maide: 72-73).
"Meryem oğlu Mesih ancak bir peygamberdir. Ondan önce de nice peygamberler geldi geçti." (Maide: 75).
"Eğer kitap ehl-i hakkıyla iman edip Allah'ın emir ve yasaklarına karşı gelmekten sakınsalardı elbette biz onların günahlarını örterdik. Ve elbette Biz onları nimetlerle dolu cennete koyardık. Ey iman edenler! Kafirler ve sizden önce kendilerine kitap verilmiş olanlardan dininizi eğlence ve alaya alanları dost edinmeyin. Eğer gerçek müminlerseniz Allah'tan korkun." (Maide: 57).
"Sizin dostunuz ancak Allah ve Resulü ile, namazlarını dosdoğru kılan zekatlarını veren ve Allah huzurunda rükua varan müminlerdir. Kim Allah'ı ve Resulünü ve iman edenleri dost edinirse şüphesiz Allah'a tâbi olan topluluk gerçek galiplerin ta kendisidir." (Maide: 55-56).
Burada Allah (c.c.) her şeyi açık ve net beyan ediyor. Ne izaha ne de tevile ihtiyaç var. Bütün mesele ilahi ihtar ve ikaza kulak vermek ve gereğini yapmaktır. Kim ayıkmaz, ehl-i kitabı dost edinirse ve kim de dininden dönerse, kendisi kaybeder ebedi hüsranda kalır. (devam edeceğiz...)
Kaynak: Prof. Dr. Haydar Baş, 'Din Tahripçilerine Kur'an-ı Kerim'in Cevabı
(devam edecek)