‘Rahmet kapıların muhtaçlara açıktır’.....

İmam Zeynelabidin (a.s.) şöyle buyurdu: “Allah’ım! Yıldızlar ufuklarında kayboldular, halkın gözleri uykuya daldı, Senin rahmet kapıların, dergâhına muhtaç olanların hepsinin yüzüne açıktır”

<‘Rahmet kapıların muhtaçlara açıktır’.....

Tavus-u Yemani şöyle diyor:

Ali bin Hüseyin (a.s)'ın akşamdan sahur vaktine kadar Kâbe'nin etrafında tavaf ettiğini gördüm. İbadetle meşguldü, hacılar evlerine gittiğinde ve orası sakinleşince göğe bakıp şöyle dedi:

"Allah'ım! Yıldızlar ufuklarında kayboldular, halkın gözleri uykuya daldı, Senin rahmet kapıların, dergâhına muhtaç olanların hepsinin yüzüne açıktır. Bana acıman, beni affetmen ve kıyamet günü mahşer sahrasında ceddim Muhammed'in çehresini (yüzünü) bana göstermen için Senin azametli dergahına yönelmişim."

Sonra sızlar ve ağlar bir halde şöyle dua ettiler: "Allah'ım! İzzet ve celaline and olsun ki, günah işlemekle Sana muhalefet etmeyi kastetmedim, Senin hakkında şüphe ettiğimden veya azabına cahil olduğumdan veyahut cezalandırmana itiraz ettiğimden dolayı Sana isyan etmedim. Sadece nefsim beni aldatmıştır, senin (günahlarımı) açığa vurmaman da bu işi yapmak için bana yardım etmiştir." (Bihar'ul-Envar, c.46, s.81).

Beşşar-i Mekkarî şöyle diyor:

Kûfe'de İmam Sâdık (a.s)'ın huzuruna vardım. İmam (a.s) hurma yemekle meşgul idiler. İmam (a.s); "Beşşar! Otur bizimle hurma ye" buyurdu.

Ben cevaben şöyle arz ettim: "Sana feda olayım! Gelirken kalbimi inciten bir manzarayla karşılaştım, rahatsızlıktan bir şey yiyemiyorum!"

İmam (a.s), "Yolda ne gördün?" diye sordu.

Beşşar, "Yolda gelirken memurlardan birinin bir kadını dövdüğünü ve onu hapse doğru götürdüğünü gördüm. Her ne kadar halktan yardım dilediyse, hiç kimse yardımına koşmadı!" dedi

İmam (a.s), "O kadın ne yapmıştı?" diye sordu.

Beşşar, "Halk dediğine göre o kadının ayağı kayıp yere düştüğünde; 'Ya Fâtıma! Allah senin katiline lanet etsin' demiş" dedi.

İmam (a.s) bu sözü duyur duymaz ağlamaya başladı. Öyle ki mendili, mübarek sakalı ve göğsü yaş oldu. İmam (a.s), "Beşşar! Kalk, o kadının kurtuluşu için Sehle camiine gidip dua edelim" buyurdu. İmam (a.s), o kadından bir haber elde etmek için sultanın sarayına da bir kişi gönderdi. İmam'la birlikte Sehle camiine gittik ve iki rekât namaz kıldık. İmam (a.s) o kadının kurtuluşu için dua edip secdeye kapandı.

Daha sonra başını secdeden kaldırıp şöyle buyurdu: "Kalk gidelim, o kadını serbest bıraktılar!" İmam (a.s)'la birlikte camiden çıktık. Sultanın sarayına gönderilen şahıs da yolun yarısında bizimle karşılaşıp İmam'a şöyle dedi: "Sultanın sarayına gittim, kadını hapisten çıkardıklarını gördüm, onu hakimin yanına getirdiler. Hakim kadına şöyle dedi: 'Sen ne yaptın ki memur seni yakalayıp buraya getirdi?' Kadın olayın nasıl olduğunu tarif etti. Hakim kadının sözlerini duyunca ona iki yüz dirhem verdi. Ama o kabul etmedi. Hakim kadına, 'Bizi helal et, bu dirhemleri de al' dedi. Kadın yine o parayı almadı fakat sonuçta serbest bırakıldı." İmam Sadık (a.s) bu sözleri dinledikten sonra şöyle buyurdular: "Beşşar! Bu yedi dinarı ona ver. Çünkü bu paraya çok muhtaçtır. Benim selamımı da ona ulaştır."

O yedi dinarı kadına verip İmam (a.s)'ın selamını ona ulaştırdığımda, o kadın sevincinden düşüp bayıldı. Ayıldığında; "İmam bana mı selam gönderdi?" dedi. "Evet, selamını sana iletmemi istedi" dedim. Üç kez bu soru ve cevap tekrarlandı. Sonra benden, selamını İmam Sadık (a.s)'a ulaştırmamı ve O'nun cariyesi olduğunu İmam'a söylememi ve İmam'ın duasına muhtaç olduğunu söyledi. Onun yanından döndükten sonra, macerayı İmam'a anlattım, İmam (a.s) da sözlerimizi dinledi ve ağladığı halde ona dua ettiler. (Bihar'ul-Envar, c.100, s.441).