Peygamberimizin öğütlerini tutmanız lazım.....

Ey evlat! Bilgi edinmekle kitapları ezberlemekle ömrünü harcadın. Ama öğrendiklerinle amel etmedin. O bilgi sana nasıl yarar? 

<Peygamberimizin öğütlerini tutmanız lazım.....

Ey evlat! Bilgi edinmekle kitapları ezberlemekle ömrünü harcadın. Ama öğrendiklerinle amel etmedin. O bilgi sana nasıl yarar? Peygamber (s.a.a.v) Efendimiz bir Hadîs-i Şerifinde şöyle buyurdu:
 
"Yarın kıyamet olduğunda Allah-ü Teâlâ şu hitapla tecelli eder: Ey peygamberler ve âlimler, siz halkın idarecileriydiniz, onlara ne gibi işler yaptınız? Sonra padişahlara döner: Siz de hazinelerime sahip olmuştunuz; ihtiyaç sahiplerini kolladınız mı? Kaç yetime baktınız? Onlardan hak ayırıp gereken kimselere verebildiniz mi?"
 
Ey cemaat! Peygamberimizin öğütlerini tutmanız lâzım. Onun emirlerine kendinizi verin. Kalbiniz ne kadar karanlık. Halkın kararmış kalplerini bana bildiren Subhan'dır…
 
Ey evlat! Gönlünün geniş, kalbinin hoş olmasını istersen, halkın dedikodusunu işitme. Onların sözlerine bakma.
 
Onlar, yaratanlarına bile lâf atıyorlar, bilmiyor musun? Senin ne önemin olur? Yaratanına kafa tutmak isteyen senden memnun olur mu? Görmüyor musun, onların çoğu ne iman bilir ne aklını çalıştırır ne Hakkı görür ne de doğruya gider. Durmadan yalan söyler. Ve daima inkâr yoluna saparlar.
 
Hak'tan başkasını tanımayanlara uy. O'nun gayrini bilmeyenlere tâbi ol. Asıl insan onlardır. Onlar asıldan ayrılmayan bir topluluktur.
 
Allah'ın hoşnutluğunu dilersen halkın eziyetine razı ol; sabret Allah, birçok şeyler tecrübe eder. O şeylerin hemen hepsi, kulların eli ile gelir.
 
Sabırlı ol, üzülme. Allah'ın âdeti böyledir. Sevdiği kullara imtihan yolunu açar. Kim kazanırsa başarı ondadır.
 
Yollar, sevdiklerine zaman zaman kapanabilir, her şeyle mihnet ve belâ gelir. Dünya onların başına belâ olur. Arştan yerin altındaki şeylere kadar her şey onları üzer.
 
Böylece mevhum varlıkları erir, eriyince Hakk'ı bulurlar. O'nunla olurlar. Yeniden yaratılmışa dönerler. Allahü Teâlâ, bir Âyet-i Kerimede şöyle buyurdu: "Sonra Biz, onu yeni bir yaratılışta yaptık. Yaratıcıların en güzeli büyüktür, hoştur." (Mü'minun/14)
 
Allah, Sübhan'dır. Dilediği kimsenin eli ile arzu ettiği şeyde kudretini izhar eder.
 
O gün Musa'nın (a.s) asası, sihirbazların iplerini yutmuştu. Ne ipler ortada görünür oldu, ne de asada bir şişkinlik... Allah, bununla hikmetini değil, kudretini göstermek istiyordu.
 
Sihirbazların yaptığı, hikmet ve geometrik problemlere dayanıyordu. Ama Musa'nın yaptığı Hakk'ın kudreti icabı idi. Bütün âdetleri ortadan kaldırıyordu. Bunu sihirbazların başkanı sezmişti. Arkadaşlarından birini çağırdı. Musa'nın yanına gönderdi ve: Git ona bak; yaptığı işteki durumu nedir? dedi.
 
Gitti, şu neticeyi getirdi: Musa'nın rengi değişiyor. Asayı' haline bırakıyor, yapacağını yapıyor.
 
Başkan düşündü: Bu Allah'ın işidir. Musa bunu yapamaz. O sihirbaz ve sanatkâr da değildir. Olsaydı, yaptığına güvenirdi, rengi değişmezdi, dedi. Sonra bütün sihirbazlar Allah'a iman ettiler.
 
Ey evlat! Hikmet âlemine, kudret iline ne zaman gireceksin? Yaptığın iş seni ne zaman kudret kapısına aparacak?
 
İhlasın seni ne zaman O'nun yakın iline götürecek ve ne zaman, marifet güneşi sana doğacak, iyilerin ve kötülerin kalbini O'nunla göreceksin?
 
O'ndan gelecek belâ, seni ürkütmesin. Bu yüzden Hak'tan kaçma, seni tecrübe eder. Sebeblere bağlanıp onun kapısından kaçıp kaçmayacağını öğrenmek ister. Belâ seni bulduğu zaman iç âleme mi geçiyorsun, yoksa dış tesirleri mi biliyorsun. İdrâk edilenlere mi gidiyorsun, yoksa bu akim (aklın) sezemediği öte varlıklara mı dalıyorsun? Görüleni mi tutuyorsun, görülmeyeni mi?" (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden) H: Akın Aydın