PEYGAMBER EFENDİMİZİN, EHL-İ BEYT’İN, İMAMLARIN, SALİHLERİN NAMAZI 3

    Dünden devam eden

    Afif Kindî şöyle demektedir: “Bir gün giysi ve güzel kokular almak için Mekke’ye geldim ve Mescidü’l-Haram’da Abbas ibn-i Abdulmuttalib’in yanına oturdum. Güneş en yüksek noktaya geldiği sırada bir şahıs oraya geldi. Önce gökyüzüne baktı ve sonra yüzünü Kâbe’ye çevirdi...

PEYGAMBER EFENDİMİZİN, EHL-İ BEYT’İN, İMAMLARIN, SALİHLERİN NAMAZI 3
Mimar Gökhan Demir

PEYGAMBER EFENDİMİZİN, EHL-İ BEYT’İN, İMAMLARIN, SALİHLERİN NAMAZI 3

  Ardından bir genç gelip sağ tarafına durdu. Bir müddet sonra bir kadın gelerek onların arkasına geçti. Üçü de ibadet ve namazla meşgul oldular. Ben de Mekke’deki putperestlerden ayrı durup onların taptığı tanrılardan başka bir ilaha tapan bu insanları görünce şaşırdım. Abbas’a dönerek şöyle dedim: ‘Bu çok ilginç bir olay.’ O da aynı cümleyi tekrarladı ve ekledi: ‘Bu üç kişiyi tanıyor musun?’ Ben, ‘Hayır’ dedim. O ise, ‘Buraya ilk gelen ve diğer ikisinin önünde duran şahıs benim yeğenim Muhammed b. Abdullah’tır. İkincisi benim diğer yeğenim Ali b. Ebi Tâlib’dir. Üçüncü kişi ise Muhammed’in hanımıdır. O, bu dinin kendisine Allah tarafından gönderildiğini iddia ediyor ve Allah’ın gökyüzünün altında bu üçünden başka kimse bu dine mensup değil’ dedi.” (Tarih-i Taberi, c.2, s.121; İbn-i Esir, Kâmil, c.2, s.22; İstiâb, c.3, s.330; Prof. Dr. Haydar Baş, Rahmeten li’l-Âlemin Hz. Muhammed (s.a.a.).)

   Resûlullah (s.a.a.), başlangıçta namaz kılmak istediği zaman gizlice Mekke yakınlarındaki vadilere giderdi. Hz. Ali de onunla gider ve beraber namaz kılarlardı. Namazlarını bitirince Mekke’ye geri dönerlerdi. Bu şekilde uzun süre Ebu Tâlib’den, diğer amcalarından ve akrabalarından gizli namaz kılmaya devam ettiler. Bir gün Ebu Tâlib onları namaz kılarken gördü. Resûlullah (s.a.a.)’e, “Yaptığın bu ibadet nedir?” diye sordu. Resûlullah (s.a.a.) şu karşılığı verdi: “Bu Allah’ın, meleklerinin, elçilerinin ve atamız İbrahim’in dinidir. Allah, Beni peygamber olarak gönderdi ve sen ey amcam, ilk önce öğüt vermeme ve hidâyete devam etmeme herkesten daha layıksın. Bana olumlu karşılık vermeye ve bu dava uğruna Bana yardım etmeye herkesten daha uygunsun.” Hz. Ali ise şöyle dedi: “Babacığım! Ben Resûlullah (s.a.a.)’e iman ettim. O’na tâbi oldum ve O’nunla beraber Allah için namaz kıldım.” Ebu Tâlib oğluna şu karşılığı verdi: “O, seni hayırdan başka bir şeye çağırmaz, O’ndan ayrılma.” (İbn Sebbağ, el-Fusûlü’l-Mühimmi, s.33; el-Kâmil fi’t-Tarih, c.1, s.58; Taberi; Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ali, s.258.)

   Ammâr b. Yâsir (r.a.)’dan: “Ali, kıldığı bir nafile namazda rükûdayken, bir dilenci gelip yanında durdu. Yüzüğünü çıkartıp dilenciye verdi. Sonra Ali, Peygamber (s.a.a.)’e gelip bu durumu bildirdi. Bunun üzerine Allah şu âyeti indirdi: ‘Sizin veliniz ancak Allah ve Resûlü’dür. Bir de iman edip namaz kılanlar, rükû halindeyken zekât verenlerdir.’ (Mâide: 5/55). Resûlullah, ‘Ben kimin mevlâsı isem Ali de onun mevlâsıdır. Allah’ım! Onu dost edineni sen de dost edin! Ona düşman olana sen de düşman ol!’ buyurdu.” (Taberânî, el-Mu’cemu’l-Evsat’ta.)

  Ahmed b. İsa, Ca’fer-i Sâdık’ın, “Sizin veliniz ancak Allah, Resûlü ve iman edenlerdir” (Maide: 5/55) âyetiyle ilgili olarak şöyle buyurduğunu rivâyet etmiştir: “Size en layık olan ve sizin işlerinizi, kendinizi, mallarınızı yönetmeye en fazla hak sahibi olan Allah, Resûlü ve iman edenlerdir. Burada geçen ‘iman edenler’den maksat Ali ve O’nun soyundan gelecek olan imamlardır. Sonra Allah onları vasfetmiş ve ‘Onlar namaz kılarlar, rükûda iken zekât verirler’ buyurmuştur.” Emirü’l-Mü’minîn Ali, bir gün öğle namazını kılarken, ikinci rekâtta rükû halinde iken üzerinde bin dinar değerinde bir aba vardı. Bu abayı Habeş Kralı Neçaşi Peygamberimize hediye etmiş Peygamberimiz de Ali’ye giydirmişti. Bir dilenci geldi. Ve şöyle dedi: “Esselamunaleyke ey Allah’ın velisi, ey mü’minlere canlarından daha yakın olan kimse, şu miskine bir sadaka ver.’ Ali, abayı üzerinden aşağı doğru kaydırdı ve adama alıp giymesini işaret etti. Bunun üzerine onun hakkında bu âyet indi. Allah, O’nun çocuklarının verdiği sadakaları da O’nun verdiği sadakalara kattı ve hepsini bir saydı. Bu yüzden O’nun soyundan imamlık makamına erişen biri O’nun gibi bu niteliğe sahip olur. Böylece bütün imamlar rükû halinde sadaka vermiş olurlar. Ali’den sadaka isteyen dilenci bir melekti. O’nun soyundan gelen imamlardan sadaka isteyen dilenciler de meleklerden olur.” (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Ca’fer, s.617; Usul-i Kâfi, c. 1, s. 510.)

Devam edecek