O’nun dayandığı sebep yoktur.....

İmam Ca’fer (a.s.) buyurdu ki: “Allah birdir, yaratılmışların maksududur, ezelîdir, kullar O’na muhtaçtır, O’nun dayandığı bir sebep yoktur fakat varlıklar O’nun var ettiği sebeplere dayanırlar. Bilinmeyeni bilir, her cahilin yanında bilinendir”

<O’nun dayandığı sebep yoktur.....

Zurare şöyle rivayet eder:

Ebu Ca'fer (Muhammed Bâkır aleyhisselâm)'a dedim ki: "Allah, vardı da bir şey yok muydu?"

Dedi ki: "Evet, O vardı, hiçbir şey yoktu."

Dedim ki: "Peki, neredeydi?"

İmam bir yere yaslanmıştı, doğrularak oturdu dedi ki: "İmkânsızı söyledin ve mekânsız mekândan söz ettin ey Zurare!"

Ebu'lHasan elMevsilî, Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet etmiştir:

Yahudi din bilginlerinden biri, Emirü'l-Mü'minin (aleyhissetâm)'ın yanına geldi ve dedi ki: "Ey Mü'minlerin Emiri! Rabbin ne zamandan beri vardır?"

Buyurdu ki: "Yazıklar olsun sana! Daha önce var olmayan bir şey için, 'ne zamandan beri vardır' denir; fakat olan şey için, 'ne zaman oldu' denmez. Allah, önceden önce, öncesiz ve sonradan sonra, sonrasız ve sonsuz vardır. Sonu olmayan sondur."

Yahudi ona dedi ki: "Yoksa sen nebi misin?" Dedi ki: "Hayır, anan sensiz kalasıca! Ben, ancak Resûlullah'ın kullarından bir kulum (velîmdir, bendelerinden bir bendeyim)." Muhammed b. Müslim, Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet etmiştir:

Yahudiler, Resûlullah (sallallahu aleyhi ve âlihi)'ye bir soru sordular ve dediler ki: "Bize Rabbinin nesebini (vasfet, tanımla) anlat."

Peygamberimiz üç gün bekledi, sonra, "Kul huvellahu ahad/De ki: O Allah birdir..." İhlâs suresi sonuna kadar indi."

Hammad b. Amr enNasibî, Ebu Abdullah (Ca'fer Sâdık aleyhisselâm)'dan şöyle rivayet etmiştir:

Ebu Abdullah'a, "Kul huvellahu ehad..." suresini sordum.

Buyurdu ki: "Allah'ın, kullarıyla nispeti şöyledir: O, birdir, yaratılmışların maksududur, ezelîdir, kullar O'na muhtaçtır, O'nun dayandığı bir sebep yoktur; fakat varlıklar O'nun var ettiği sebeplere dayanırlar. Bilinmeyeni bilir, her cahilin yanında bilinendir. Tektir. Yarattıkları O'nun içinde değildirler ve O da yarattıklarının içinde değildir. Duyularla algılanmaz, elle dokunulmaz. Gözler O'nu göremez. Yücedir ama yakındır. Yakındır ama uzaktır. Emrine isyan edilir; O, bağışlar, emrine itaat edilir; şükürleri kabul eder, karşılığını verir. Yeri O'nu kapsayamaz, gökleri O'nu taşıyamaz. Varlıkları kudretiyle taşır. Daimîdir, ezelîdir (öncesizdir), unutmaz, beyhude iş yapmaz, yanlış yapmaz, oyun oynamaz, iradesinin önüne geçilmez. Hükmü cezadır ve emri anında yerine gelir. Çocuğu yoktur ki mirasını alsın; doğmamış ki ortakları olsun. 'Hiç kimse O'nun dengi değildir.' (İhlâs, 4)."