Onlar İslam’ın direkleridirler

Hz. Ali (a.s.), Ehl-i Beyt hakkında buyurdu ki: "Onlar ilmin hayatı, cehaletin ölümüdürler. Onlar hakka muhalefet etmezler ve onda ihtilafa düşmezler. Onlar İslam'ın direkleri ve kurtuluş sığınaklarıdırlar. Onlar dini koruma ve uygulama aklıyla taakkul etmişler; duymak ve nakletmek aklıyla değil. İlmi nakledenler çok olur ama ona riayet eden ise az olur"

<Onlar İslam’ın direkleridirler

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

Prof. Muhammed Ticani, Doğrularla Birlikte isimli kitabında şöyle yazıyor:

Ben hakikati bilmeden önce "Ümmetimin ihtilafı rahmettir" hadisini okuyup, Hz. Resûlullah'tan (s.a.a) nakledilen, "Yakında ümmetim yetmiş iki fırkaya bölünecek onların içinden bir grup hariç hepsi Cehennem'e gidecek" (Sünen-i ibn-i Mace, Kitabu'l- Fiten, c.2, Hadis 3993; Müsned-i Ahmed, c.3, s.120; Sahih-i Tirmizi, Kitabu'l-İman) hadisiyle karşılaştırdığımda devamlı olarak hayrete kapılıyor kendi kendime şöyle soruyordum: Nasıl olur da ümmetin bölünmesi rahmet olduğu halde ateşe girmesine de sebep oluyor?

Fakat Hz. İmam Sadık'ın (a.s) hadisle ilgili açıklamasını gördükten sonra (dünkü Ehl-i Beyt Günlüğü'nde var) artık söz konusu hayretim ortadan kalktı ve Ehl-i Beyt İmamlarının hidayet İmamları ve karanlığı aydınlatan nur ve gerçekten de onların Kur'an'ın ve Sünnet'in tercümanları olduklarını ve onlar hakkında Hz. Resûlullah'ın (s.a.a), "Benim Ehl-i Beyt'im sizin aranızda aynen Nuh'un gemisine benzer. Her kim o gemiye bindiyse kurtuldu ve her kim ondan geriye kaldıysa boğulup helak oldu. Onlardan öne geçmeyin helak olursunuz. Onlardan geri kalmayın (yine) helak olursunuz. Onlara bir şey öğretmeye kalkmayın, çünkü onlar sizden daha çok biliyor" (Savaiku'l-Muhrika, s.136 ve Camiu's- Sağir, c.2, s.132; Müsned-i Ahmed, c.3, s.17 ve c.4, s366; Hilyetü'l-Evliyâ, c.4, s.3O6; Müstedreku's-Sahiheyn, c.3, s.151; Talhis-i Zehebi, El-Mu'cemu's-Sağır-i Taberani, c.2, s.22) diye buyurduğu hadisinin hak olduğunu iyice anladım.

Hz. İmam Ali (a.s) Ehl-i Beyt hakkında şöyle buyuruyor: "Peygamberinizin Ehl-i Beyt'ine bakın ve onlara sarılın; onlara tâbi olun, onlar sizi hidayetten çıkarmaz ve sizi kötülüğe çevirmez. Eğer onlar otururlarsa siz de oturun; eğer onlar kalkarlarsa siz de kalkın. Onlardan öne geçmeyin sapıklığa düşersiniz; onlardan geri kalmayan helak olursunuz." (Nehcü'l-Belağa, c.2, s.190).

Yine Hazret Ali (a.s) Ehl-i Beyt'in değerini açıkladığı başka bir hutbede şöyle buyuruyor: "Onlar ilmin hayatı, cehaletin ölümüdürler. Onların ilmi, onların ilminden, onların zâhiri onların bâtınından, onların susması mantıklarının hikmetinden haber vermektedir. Onlar hakka muhalefet etmezler ve onda ihtilafa düşmezler. Onlar İslam'ın direkleri ve kurtuluş sığınaklarıdırlar. Onlarla hak, kendi haddine (kemaline) ulaştı ve bâtıl yerinden koparılıp dili kökünden kesildi. Onlar dini koruma ve uygulama aklıyla taakkul etmişler; duymak ve nakletmek aklıyla değil. İlmi nakledenler çok olur ama ona riayet eden ise az olur." (Nehcü'l- Belağa, c.3, s.439).

Dini korumak ve riayet etmek için dinleyip düşünenle, nakletme amacıyla dinleyen kimsenin arasında çok büyük bir fark vardır. Dinleyip de nakledenler çoktur. Resûlullah'ın (s.a.a) meclisinde hazır olup, hadis dinleyip hadisin anlamını doğru şekilde kavramadan nakleden saha- biler az değildir. Bunlar bazen de Resûlullah'ın maksadının aksini nakletmişlerdir.

Ehl-i Beyt imamlarının bütün ilimlerin muhtelif dallarında derin bir ilme sahip oldukları tarihi araştıran için bellidir. Tarih Hz. İmam Ali (a.s)'ın derin ilahi ilmini ispatlayan örneklerle doludur. Bunun diğer bir şahidi de Hz. İmam Muhammed Bâkır ve İmam Ca'fer Sâdık'ın oluşturduğu ilim mektepleridir. Bu mekteplerde binlerce bilgin; fıkıh, kelam, tefsir, kimya, vb. ilim dallarında öğrenim görmüştür.