‘Onlar bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya’

Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din) kardeşleri hakkında iyi zan besleyip de, “Bu, apaçık bir iftiradır” deselerdi ya!

<‘Onlar bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya’

Hasan b. Harun şöyle rivayet etmiştir: Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam), "Kulak, göz ve kalp, bunların tümü sorumludur"   ayetiyle ilgili olarak şöyle buyurdu:

"Kulak işittikleriyle ilgili olarak, göz baktığı şeylerle ve kalp içinde yer edinen (düşünce)lerle ilgili olarak sorgulanır." 

"Onların yaptıkları her bir (iyi) işi ele alırız, onu saçılmış zerreler haline getiririz (değersiz kılarız)." 

İmam Sâdık'a (a.s.) bu ayetin manasını sorduklarında şöyle buyurdu: "Yani onu kabul etmemiş, ona hiçbir sevap vermemiştir."

İmam sözlerinin devamında şöyle buyurdu: "Haberiniz olsun, Allah'a yemin olsun ki, onların amelleri her ne kadar Mısır üretimi beyaz parçalardan daha faydalı ve güzel de olsa herhangi bir günahla karşı karşıya kaldıklarında o günahtan sakınmazlardı." 

"Bu iftirayı işittiğiniz zaman, iman eden erkek ve kadınlar, kendi (din) kardeşleri hakkında iyi zan besleyip de, "Bu, apaçık bir iftiradır" deselerdi ya!

Onlar (iftiracılar) bu iddialarına dair dört şahit getirselerdi ya!

Madem ki, şahit getirmediler; işte onlar Al-lah yanında yalancıların ta kendileridir.

Eğer size dünya ve ahirette Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, içine daldığınız bu iftiradan dolayı size mutlaka büyük bir azap dokunurdu!

Hani o iftirayı dilden dile dolaştırıyor; hakkında hiçbir bilginiz olmayan şeyleri ağzınıza alıp söylüyor ve bunu önemsiz bir iş sanıyordunuz. Halbuki bu, Allah katında büyük bir günahtır.

Bu iftirayı işittiğiniz vakit, "Böyle sözleri ağzımıza almamız bize yaraşmaz. Seni eksikliklerden uzak tutarız Allah'ım! Bu çok büyük bir iftiradır" deseydiniz ya!

Eğer inanıyorsanız, bu gibi şeylere bir daha ebediyen dönmemeniz için Allah size öğüt veriyor. Allah, size ayetleri açıklıyor. Allah, her şeyi hakkıyla bilendir, hüküm ve hikmet sahibidir. İnananlar arasında hayasızlığın yayılmasını arzu eden kimseler var ya; onlar için dünya ve ahirette elem dolu bir azap vardır. Allah bilir, siz bilmezsiniz."  (Nur Suresi 12-19)

Hz. İmam Sâdık (a.s.) şöyle buyurdu: "Kim bir mü'minin bir fiilini kendi gözüyle gördüğü ya da kulağıyla kendisinden duyduğu şeyi söyler ve başkasına da naklederse Allah'ın bu ayette kendilerine ateş vaat ettiği kimselerden olur." 

İmam-ı Sâdık (a.s.) şöyle buyurmuştur:

"Allah, yalnız siz Ehl-i Beyt'ten her türlü pisliği gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor..."  ayeti indiği zaman Ali, eşi ve çocukları Ümmü Seleme'nin evinde idiler.

Peygamber (s.a.v.) onları bir parçanın altına alarak arz etti: "Allah'ım! Her peygamberin nübüvvetinin terazisi olan seçkin zümreden özel yakınları vardır. Bu terazi benim nübüvvetimin içinde bu seçkin Ehl-i Beyt'imin dışında hiç kimse değildir."

Ümmü Seleme (a. s.) dedi ki: "Ey Allah'ın Elçisi, yalnızca bu birkaç kişi mi? Yoksa ben senin Ehl-i Beyt'inden değil miyim?"

Şöyle buyurdu: "Benim Ehl-i Beyt'im ve nübüvvetimin terazisi Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin'dir."

"Topluca Allah'ın ipine sımsıkı yapışın." 

İmam Câfer-i Sâdık, "Topluca Allah'ın ipine yapışın" ayetiyle ilgili olarak, "Allah'ın ipi biziz" buyurmaktadır. 

"O'nun tevilini Allah ve ilimde ileri gidenlerden başka kimse bilmez."

İmam Câfer-i Sâdık bu ayetle ilgili buyuruyor ki: "İlimde ileri gidenler, Emirü'l-mü'minin Ali ve O'ndan sonraki imamlardır." 

İmam-ı Câfer-i Sâdık'tan, "Allah sizin için kolaylığı istemektedir, zorluğu değil"   ayetinin tefsirinde şöyle nakledilmiştir: "Söz konusu kolaylık, Emirü'l-mü'minin Ali b. Ebi Tâlib'dir."

Safvan b. Cemmal der ki: "Ebu Abdullah'a (Câfer Sâdık Aleyhisselam) Allah Azze ve Celle'nin şu ayetini sordum: "Duvar ise şehirde iki yetim çocuğun idi. Altında onlara ait bir hazine vardı."

Dedi ki: "O hazine altın veya gümüş değildi, yalnızca içinde şu dört söz vardı: Benden başka ilah yoktur, ölüme yakinen inanan gülemez, hesaba yakînen inananın gönlü feraha kavuşmaz ve kadere yakînen inanan, Allah'tan başkasından korkmaz." 

Salih b. Hamza rivayet eder: "Ebu Abdullah (Câfer Sâdık Aleyhisselam) şöyle dedi:

"Şüphesiz Allah Azze ve Celle'den çok korkmak ibadettir. Allah buyuruyor: "Allah'ın kullarından ancak âlimler, Allah'tan (gereğince) korkarlar."   Başka bir ayette şöyle buyuruyor:

"İnsanlardan korkmayın, Benden korkun."   Bir diğer ayette de Allah Tebareke ve Teâlâ şöyle buyuruyor: "Kim Allah'tan sakınırsa Allah ona bir çıkış yolu gösterir." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)