’Önce kalp fıkhını öğren’.....

Fıkıh dedimse bundan maksadım, ilmihal ve fıkıh kitaplarında yazılan, bedenle ve zahirle ilgili fıkıh değildir. Bilakis, kalp fıkhıdır.

<’Önce kalp fıkhını öğren’.....

Sabırlı ol. Allah'ın emirleri ve yasakları doğrultusunda hareket etmekte tahammül göster.
 
Eğer sabrın tam ve kâmil olursa, rızan da tamamlanır, kemâle erer. Olumsuz hareket ve davranışlardan sıyrılmışlık halin ortaya çıkar.
 
Senin yanında, her şey güzel olur. Her hareket ve davranış, Allah'a şükre dönüşür. Allah'a uzaklık, yakınlığa dönüşür.
 
Allah'a şirk koşma, ortak tanıma halleri, tevhide dönüşür. Artık insanlardan ne zarar görürsün, ne de fayda. Senin için zıtlıklar kalmaz. Tersine, kapılar ve yönler birleşir.
 
Sadece bir tek yön görürsün. Bu nokta öyle bir haldir ki, insanların büyük çoğunluğu onu anlayamaz, idrak edemez. Diyebiliriz ki bu seviye, ancak milyonda bir insana nasip olur. Ve son nefesine kadar devam edebilir.
 
Allah'ın huzurunda, bu seviyeye erişmiş olarak ölmeye çalış. Daha ruhun bedenden çıkmadan önce sen nefsini öldürmeye gayret et. Onu, sabırla ve hevai isteklerine karşı gelerek öldür.
 
Yakında, böyle hareket etmenin faydasını ve güzelliğini göreceksin. Sabrın biter. Yani sabretme zamanları sınırlıdır. Sabretme süresi tamamlandıktan sonra, ardından mükâfatını toplama faslı başlar. Sabrın mükafatı bitmez.
 
Ben, sabrettim. Sabrın sonunun da daima güzel olduğunu gördüm. Önce öldüm. Sonra beni, diriltti. Onunla beraber oldum, onunla beraber malik oldum. Seçim ve iradenin terki hususunda da nefsimle cihad ettim, savaştım. Sonuçta, benim için yukarıda bahsettiğim haller hasıl oldu.


 
Önce bana gel. Beni ziyaret et. Sonra da Kâbe'ye git, orayı ziyaret et. Ben Kâbe'nin kapısıyım. Bana gel, ta ki nasıl haccedeceğini sana öğreteyim.
 
Sen, manaya, muhtevaya ve öze değil, şekle rağbet ettin, şekilciliğe ilgi gösterdin. Benim sohbetimi isteyen, kendisine söylediklerimi kabul etsin, onların gereği ile amel etsin. Ben nasıl hareket ettiysem, o da öylece hareket etsin. Aksi halde, benim sohbetime katılmasın: Zira bu şekilde hareket etmeyen, kârdan çok zarar eder.
 
Ben bir ziyafet sofrasıyım. Fakat kimse benden bir şey yemiyor. Kapı açık, fakat oraya kimse girmiyor. Ben, size hakikatleri kaç kereler söyledim. Fakat sizi, beni dinlemiyor, sözlerime kulak vermiyorsunuz. Ben bu söylediklerimi sizin için, sizin iyiliğiniz için söylüyorum. Kendim için söylemiyorum.
 
Ben ne zaman ki kalbimden dünya sevgisini çıkarıp attım, işte o zaman bu mertebeye ulaştım.
 
Senin tevhidin nasıl doğru olabilir? Sen, Resulullah'ın şu sözünü hiç duymadın mı ki: "Dünya sevgisi, her hatanın başıdır" çıkarını sağlama ve zararları defetme evinden çıkmadıkça, senin konuşmaya hakkın yok.
 
Hızla esasa gel, temele koş. Temeli sağlamladığın an, binayı yapmaya koyul. Temelin harcı fıkıhdır (İslam hukukudur). Fıkıh dedimse bundan maksadım, ilmihal ve fıkıh kitaplarında yazılan, bedenle ve zahirle ilgili fıkıh değildir. Bilakis, kalp fıkhıdır. Kalp fıkhı, seni Allah'a yaklaştırır. Zahirle ve bedenle ilgili fıkıh ise, halka yakınlaştırır, hükümdarlara ve devlet ileri gelenlerine yakınlaştırır.
 
Zamanını ilim öğrenmekle geçiriyorsun, fakat öğrendiklerinle amel etmiyorsun.
 
Sen, Hakk'ın huzurunda susmalı, sükut etmeli ve dilsiz olmalısın. Ta ki, ondan konuşma izni gelinceye kadar. Konuşma izni gelince de, gene O'nun kudreti ile konuşursun, kendi kudretinle değil. Bu durumda senin konuşman, kalplerin hastalıklarına deva, özlere şifa, akıllara da ışık olur." (Abdülkadir Geylani Hazretlerinden) H: Akın Aydın