‘Önce evin içini yap kapısını sonra takarsın’

Ey sofu elbisesi giyen, onu önce içine giy. Sonra nefsine... Sonra bedenine... Zühdün ilki buradan başlar; yâni içten. Dışa doğru süzülür. Dıştan, içe pek geçmez

<‘Önce evin içini yap kapısını sonra takarsın’

"Ey sofu elbisesi giyen, onu önce içine giy. Sonra nefsine... Sonra bedenine... Zühdün ilki buradan başlar; yâni içten. Dışa doğru süzülür. Dıştan, içe pek geçmez.

Bir insanın iç âlemi temiz olunca kalbi nurla dolar; oradan nefsine, duygularına, yemesine, içmesine ve diğer hâllerine de tesir eder.

Önce evin içini yap. Kapısını sonra takarsın. İç yapılmadan dışın yapılmasında hayır yoktur. Yaratıcı olmadan yaratılmış olmaz, ev olmayan yerde kapı da olmaz. Harap olmuş yere kilit asan olmaz. Âhiret olmayan yerde dünya da olmaz.

Ey Hâlik'ı bilmeyip halka tapan, kıyamet günü, yapmış olduğun işlerin hiçbiri sana yaramayacak. Belki de zararı olacak. Birçok şeyler topladın; fakat hiçbiri sana satış temin etmez. Onları kimse almaz. Kazanç temin edemezsin. Dağarcığında riya, nifak ve isyan vardır. Bunlar âhiret pazarında geçmez.

İslâm dininde olduğunu doğrula; ruhunu temizle. Sonra dışını düzeltmek için yemeklerini ye... 'İslâm' kelimesi teslim olmak ve bu yolda çalışmak manasına gelir.

Allah'ın emrine teslim ol. Nefsini O'na ver. O'na itimat et. Etrafını unut. Yaptığın iyi işleri gösteriş vesilesi yapma. Haksız olan işler boştur.

İhlâssız amel, içsiz kabuktan ibarettir. Uzayan kuru kamışa benzer. Ruhsuz ceset gibidir. Mana taşımayan bir heykele benzer. Yaptığın işler, içi bozukların işidir.

Ey evlat! Halkın hepsi bir âlettir. Onlarda iş tutan Hak kuvvetidir. Onlarda olan, işlerin tasarrufudur ve Allah-ü Teâlâ'ya aittir. Bunu tam bir anlayışla kavrayan âletlere bağlı kalmaktan kurtulur, onların tasarrufunu elinde tutana bağlanır.

Halkın işine bağlanmak sıkıntı, zorluk ve derttir. Hak'la olmak güzellik ve gönül rahatlığıdır. Sen sağlam yoldan ayrılmışsın. Geçmiş büyüklerle aranda hiçbir bağ kalmamış. İndî görüşüne saplandın. Sana bir şeyler öğretecek ve terbiye edecek biri gerek; onu ara...

Ey yoldan sapmış, ey şeytanların oyuncağı olan! Ey nefsin kölesi, yazık sana. Dilin tutuldu. Hak'tan yardım dile. O'na dön. Pişmanlık ve özür ayakları ile O'na yürü. Düşmanların elinden seni O kurtarır. Bulunduğun helak denizinden seni O çıkarır. Bulunduğun hâlin sonunu düşünürsen, kötü hâllerinden kurtulman kabil olur.

Halen kaldığın yer, gaflet ağacının gölgesidir. Onun altından çık. Güneş aydınlığını gör. Yolunu o zaman bellersin. Gaflet ağacı, cehalet suyu ile büyür. Tövbe ağacı pişmanlık suyu ile büyür. Sevgi ağacı uyarlık suyu ile büyür." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)