‘Ölüm gelinceye dek korkuyu, tâatı ve kötülere karşı çekinmeyi bırakma’

Sözlerime dönünüz ve içtihadınızı ona göre yürütünüz. Geçmişle ilgiyi bırakınız; çünkü o sizi bir heves olarak sarar ve yıkar

<‘Ölüm gelinceye dek korkuyu, tâatı ve kötülere karşı çekinmeyi bırakma’

TÜRK-AZ HABER / DİNİ

Sözlerime dönünüz ve içtihadınızı ona göre yürütünüz. Geçmişle ilgiyi bırakınız; çünkü o sizi bir heves olarak sarar ve yıkar.

Ayrıca geçmişe dayanmak tembellere gerekir. Geçmişin (kaderin) verdiği hüküm bizim aleyhimize değildir.

Onu bir yana atalım, vasıtalara iyi sarılalım ve öyle çalışalım. Dedi, diyorum, niçin ve nasıl gibi sözleri bir yana atalım.

Allah Teâlâ'nın ilmine girmeliyiz. Bizden çabalamak. Fiil tecellisini O dilediği gibi yapar. Hak Teâlâ şöyle ferman eder: "O yaptığından sorumlu tutulamaz, ama öbürleri yaptıkları işlerin hesabını vereceklerdir." (Enbiyâ, 23)

Bir gün işin sona erer. Hakk'a yakın olursan kalbin sahih olur. Bu hâl senin için dünya ve âhiretin zühdü sayılır. Bundan sonra ismin, Hak yakınlığı kapısına yazılır; hem de nasıl, bilir misin; "Falan oğlu falan, Allah'ın azat ettiği erenlerdendir." diye...

İşte bu hâl değişmez, artmaz, eksilmez. Bu kere senin hayrat işlerin artar, şükrün çoğalır. O'nun önünde tâat ve ibadet yollarını tutarsın.

Her şeye rağmen, hâlin ne olursa olsun, korku elini kalbinden çekme. Hakk'ın kudretini âciz bilme ve şu âyetlerin mânasını anla: "Allah dilediğini imha eder ve dilediğini bırakır. Kitabın aslı O'nun katındadır." (Ra'd, 39) "O yaptığından sorumlu olamaz; öbürleri sorumludur." (Enbiyâ, 21/23)

Ezelde yazılan yazı üzerinde durma; onu yazan, bozmaya da kadirdir. O ki, bir binayı yapmaya kadirdir, yıkar da...

Daima korku, ümit, çekinme ve tâat üzere ol. Selâmet ayağı ile burayı bırakıp öteye geçinceye kadar böyle kal.

Ölüm gelinceye dek korkuyu, tâatı ve kötülere karşı çekinmeyi bırakma. Ölümü iyi geçirip selâmete erdikten sonra korkma, artık değişme ve tebdil hâli olmaz.

Ey cehil nifakı ile sıkışıp kalan adam. Dünyayı arayan, onu kapmak için başını her derde sokan ve durmadan haram yiyen kimse...

Kalp nurunu, gönül sefasını ve hikmetli sözler etmeyi nasıl umuyorsun? Zavallı, onlar sana nasip olur mu?

Allah yolcuları zaruret icabı konuşurlar. Uykuları, istiğrak âlemine dalanın hâline benzer. Yemeklerini de bir hasta gibi yerler, kitabın hükmü, sona erinceye dek böyle giderler.

Hak Teâlâ'nın meleklere dair buyurduğu şu âyet-i kerimenin hükmü, sanki o büyükler için de caridir: "Allah'ın emrine karşı gelmezler, emrolunduklarını yaparlar." (Tahrîm, 6)

Onlar, meleklere benzerler. Hayır, onlardan daha üstündürler, melekler onların hizmetçisi gibidir. Dünya ve âhirette, onların içinde oturduğu köşkü melekler taşır.

Ey cemaat! Sözlerim hâlinizi değiştirmiyorsa inanarak ve doğruluğuna kani olarak dinleyiniz.

Sözlerimin kalbe bir yüzü vardır; kalenizi ve sırrınızı o yüze vererek dinleyiniz. Kalbinizle dinlenen sözlerim içinizi ve dışınızı rahata erdirir.

Nefsin ve kötü arzunun saltanatını kırar. Şehvet ateşinizi söndürür. Sizin için şehvetin en kötüsü odur ki: Dünyayı size sevdire; fakir hâli için öfke duyura ve böylece helak çukuruna düşüre...

Bazı büyükler şöyle der: "Takvanın (kötülükten sakınmanın) doğrusu odur ki: Kalbinde ne varsa, hepsini bir açık tabağa koyasın; böylece bütün pazarı gezesin, içinde seni utandıran şey bulunmaya..." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden)