’O zukkum, ağızlarında durur’

Abdulkadir Geylani hazretleri buyurdu ki:

TÜRK-AZ HABER / DİNİ

Resûlullah (s.a.v.) buyurdu ki: "O zakkum, ağızlarında durur. Yutamazlar. O zakkum ile yürekleri boğazlarına gelip, boğazları tıkanıp kalınca, her biri su isterler. Bu halde Cehenneme akmakta olan vadileri görürler.

O vadilere varıp, yüzleri üzere düşüp ondan içmek istediklerinde o anda, yüzlerinin derileri soyulup o vadilerin içine düşer. O ateş pınarlı vadide, yüzleri üzere düşmüş oldukları halde, melekler gelip döverler. Kemiklerini kırarlar. Sonra ayaklarından tutup, yüz kırk yıllık aşağıda bulunan ateş ve duman içine yüzükoyun atarlar. O vadilerde durmadan her birisinin yetmiş kere derisi yanıp değişir. Onlar o vadilerdeki sıcak ve kaynar sudan içerler. O kaynar su, onların karınlarında kalmaksızın, derileri yanıp yedi kere değişir.

O kaynar su, onların karınlarında karar kıldığında, bağırsaklarını doğrayıp arkalarından çıkar. Sinir ve damarlarına tesir eder. Etleri erir, kemikleri yarılır. Bu halde melekler gelip, yüzlerine, arkalarına ve başlarına demirden öyle gürzlerle vururlar ki, bu gürzlerin her birinin üç yüz altmış ağzı vardır. Başlarına vurunca, beyinlerini keser. Bellerini kırar. Onları ateş içinde yüzükoyun sürüklerler. Cehenneme varırlar. Bu halde ateş onların, derilerine girip, kulaklarından çıkar. Ateşin alevleri burunlarının deliğinden ve eğe kemiklerinden çıkar. Bedenlerinden sarı ve kanla karışık sular akar. Gözleri yuvalarından çıkıp yüzlerine gelir.

Sonra itaat ettikleri şeytanları ile ve yardım istedikleri ile bir araya getirilip birbirlerine yaklaşık olarak dar ve sıkışık yerlere atılırlar. Bu durumda, eyvah, helak olduk, mahvolduk, derler. Hatta malları da getirilip kızdırılır. Tevbe sûresi, otuz beşinci ayette bildirildiği gibi; "O mallar ile onların yüzleri, yanları ve arkaları dağlanır", Cehennem ve şeytanların arkadaş ve ahbabı olurlar. Azaplarının şiddetli olması için hata ve günahları arkalarına yükletilir.

Onlardan birisinin uzunluğu bir aylık eni de beş günlük, kalınlığı da üç gecelik yol kadardır. Başı da Filistin taraflarında bulunan Ekra dağı gibidir. Ağzında otuz iki diş vardır. Bazısı yüksek tepe gibi onun başından, bazısı da çenesi ve burun altından çıkar. Başının her kılının kalınlığı pirinç sapı ve çoğu dünya ormanları gibidir. Üst dudağı yukarıya kalkmış ve alt dudağı otuz beş-kırk metre aşağıya sarkmıştır.

Elinin uzunluğu on günlük, kalınlığı bir günlük mesafedir. Oyluğu Verkan adındaki yer gibidir. Derisinin kalınlığı ise on beş- yirmi metredir. Bacağının uzunluğu beş gecelik mesafe, kahilliği bir günlük mesafedir. Başı üstünden katran döküldüğü vakitte gözünün bebeğinde ateş alevlenir."

(Günyetü't-Tâlibîn'den…)


HAKAN AKKUŞ

<’O zukkum, ağızlarında durur’