O zaman dini dünyaya satacaklar.....

Resûlullah (s.a.a) ahir zaman alametleri hakkındaki bir hitabında buyurdu ki: “Namazı zayi etmek, şehvet peşince gitmek, heva hevese uymak, zenginleri ululamak ve dini dünyaya satmak ahir zamanın alametlerindendir. O zaman mü’minin kalbi, gördüğü kötülüklerden ve onları önlemeye gücünün olmadığından dolayı, tuzun suda eridiği gibi karnında erir”

<O zaman dini dünyaya satacaklar.....

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

 

Abdulaziz Kıratisî şöyle diyor:

İmam Sadık (a.s) bana buyurdular ki: "Ey Abdulaziz! On basamaklı merdiven gibi imanın da on derecesi vardır. İkinci derecede olan bir kimse, birinci derecede olan kimseye; 'Senin imanın yoktur' dememelidir. Birinci derecede olan kimse de onuncu derecede olan kimseye ulaşmak için gayret göstermelidir.

Ey Abdulaziz! İmanı senin imanından üst derecede olan kimse seni imansız bilmemesi için, imanı senden aşağı derecede olan kimseyi imansız bilme. Bir kimsenin iman bakımından senden aşağıda olduğunu gördüğünde, onu şefkat ve muhabbetle kendi derecene ulaştır; kaldıramayacağı ve onu kırmak için gücünü aştığı bir şeyi ona tahmil etme. Bu iş güzel bir iş değildir. Kim bir mü'minin kalbini kırarsa, onun kalbini düzeltmesi ona farzdır."

Sonra şöyle buyurdular: "Mikdad imanın sekizinci, Ebuzer dokuzuncu, Selman ise onuncu derecesinde idi." (Bihar, c.22, s.350; c.69, s.165 ve 168).

İbn- i Abbas diyor ki:

Resûlullah (s.a.a) ömrünün son yılında yapmış olduğu veda haccında biz de O'nunla birlikte idik. Resûlullah (s.a.a) Kâbe'nin kapısının halkasını tutarak bize dönüp şöyle buyurdular:

"Ey insanlar! Ahir zamanın alametlerini size söyleyeyim mi?"

O gün Resûlullah (s.a.a)'e herkesten yakın olan Selman, "Evet ya Resûlallah" diye cevap verdi.

Resûlullah (s.a.a) buyurdu ki: "Namazı zayi etmek, şehvet peşince gitmek, heva hevese uymak, zenginleri ululamak ve dini dünyaya satmak ahir zamanın alametlerindendir. O zaman mü'minin kalbi, gördüğü kötülüklerden ve onları önlemeye gücünün olmadığından dolayı, tuzun suda eridiği gibi karnında erir."

Selman, "Ya Resûlallah! Böyle bir şey vaki olacak mı?" dedi.

Resûlullah (s.a.a): "Evet, canım elinde olan Allah'a and olsun ki, böyle bir durum vaki olacaktır. Ya Selman, o zamanda amirler zalim, vezirler fâsık, başkanlar zalim, eminler ise hain olacaklar."

Selman, "Ya Resûlallah! Böyle bir şey vuku bulacak mı?"

Resûlullah (s.a.a), "Allah'a and olsun ki, evet. Ya Selman, o zaman iyi işler kötü ve kötü işler ise iyi sayılacak; hain emin sayılacak, emin ise hıyanet edecek; yalancı doğrulanacak, doğru konuşan ise yalanlanacaktır!"

Selman, "Ya Resûlallah! Bunlar gerçekleşecek mi?"

Resûlullah (s.a.a), "Evet, Allah'a and olsun ki, bunlar gerçekleşecektir. Ya Selman! O zaman kadınlar emirlik (yöneticilik) yapacak, cariyelerle istişare edilecek, çocuklar minbere çıkacak, yalan konuşmak hoş ve güzel sayılacak, zekât vermek zarar, beyt'ul-mala ait mal ise ganimet sayılacak; evlatlar, anne ve babalarına kaba, arkadaşlarına ise iyi davranacaklar; kuyruklu yıldız doğacaktır!"

Selman, "Ya Resûlallah! Böyle bir şey vuku bulacak mı?"

Resûlullah (s.a.a), "Evet, Allah'a and olsun ki, böyle olacaktır. Ya Selman! O zamanda kadınlar ticarette kocalarıyla ortak olacaklar, yağmur gayet azalacak, cömertler cimri olacak, fakirler küçümsenecek, pazarlar birbirine yakın olacak, biri, 'Bir şey satmadım' diyecek, diğeri, 'Bir kâr etmedim' diyecek; herkes Allah'tan şikâyet edecek."

Selman, "Ya Resûlallah! Bu gibi şeyler olacak mı?"

(bu bahis devam edecek...)