‘O benim de annemdi’.....

Peygamber (s.a.a), “Ya Ali! Ne oldu? Neden ağlıyorsun?” diye sordu. Hz. Ali (a.s), “Annem dünyadan göçtü” dedi. Peygamber (s.a.a), “O benim de annemdi” buyurdu ve ağladı.

<‘O benim de annemdi’.....

Emirü'l-Mü'minin Ali (a.s)'ın annesi Esed kızı Fâtıma dünyadan göçtüğünde, Hz. Ali (a.s) ağlar bir halde Peygamber'in (s.a.a) huzuruna geldi.

Peygamber (s.a.a), "Ya Ali! Ne oldu? Neden ağlıyorsun?" diye sordu.

Hz. Ali (a.s), "Annem dünyadan göçtü" dedi.

Peygamber (s.a.a), "O benim de annemdi" buyurdu ve ağladı.

Daha sonra gömleğiyle cübbesini Hz. Ali (a.s)'a verip şöyle buyurdu: "Bunlarla onu kefenleyin. Kefenleme işi bittiğinde Bana haber verin."

Ona gusül verip kefenledikten sonra defnetmek için çıkardıklarında Peygamber (s.a.a) ona namaz kıldı; öyle ki ondan önce hiç kimseye bu şekilde namaz kılmamıştı. Onun cenaze namazında 70 tekbir söyledi. Daha sonra kabre girerek mübarek elleriyle kabrin lahdini düzeltti ve kabrin içerisinde biraz uzandı. Sonra kalkarak cenazeyi kabre bıraktı ve Hz. Ali'nin annesi Fâtıma'ya hitaben, "Ya Fâtıma!" diye seslendi.

Fatıma, "Lebbeyk (emrinde hazırım) ya Resûlallah!" diye cevap verdi.

Resûlullah (s.a.a): "Rabbinin vaad ettiğini hak olarak buldun mu?"

Fâtıma: "Evet! Allah Teâlâ Sana en iyi mükafat versin."

Resûlullah (s.a.a) telkin verdikten sonra kabirden dışarı çıktı. Sonra kabre toprak döktüler. Halk dönmek istediklerinde Resûlullah'ın (s.a.a), "Oğlun! Oğlun!" diye buyurduğunu duydular.

Defin merasimi sona erdikten sonra halk, "Ya Resûlallah! Onun hakkında öyle işler yaptın ki, ondan önce hiç kimse hakkında böyle işler yapmamıştın! Elbiseni ona kefen yaptın, yalın ayakla ağır ağır onu teşyi ettin, namazda ona yetmiş tekbir söyledin, onun kabrinde yattın, lâhdi ellerinle düzelttin, 'Oğlun! Oğlun!' diye seslendin" dediler.

Resûlullah (s.a.a) şöyle buyurdular: "Bunların hepsinin bir hikmeti vardır. Elbisemi ona kefen yapmama gelince; bir gün kıyamet hakkında konuşurken şöyle dedim: 'Halk o gün çıplak olarak haşrolacaklardır!' Fâtıma bu sözü duyunca çok rahatsız olduğundan, 'Vay halimize!' diyerek bağırdı. Bu yüzden ben elbisemi ona kefen yaptım ve Allah'tan onun kefeninin çürümemesini ve o kefenle haşrolmasını istedim. Yalın ayakla, ağır ağır onu teşyi etmeme gelince; meleklerin, Fâtıma'nın teşyii için izdihamlı bir şekilde gelmelerinden dolayı idi. Cenaze namazında ona yetmiş tekbir söylememin sebebi de; meleklerin, Fâtıma'nın namazında yetmiş safta durmalarından dolayı idi. Kabrinde yatmamın sebebi ise şunun içindi: Bir gün ona, 'Halk ölüyü kabre koyup dağıldıklarında kabir onu sıkar, iki melek (nekir ve münkir) ondan bir takım sorular sorarlar' dediğimde Fâtıma korkarak, 'Vay! Böyle bir günden Allah'a sığınırım!' dedi. Ben kabrinde yatarak kabir sıkıştırmasının ondan kalkmasını istedim. 'Oğlun! Oğlun' sözüme gelince; o iki melek kabre girdiklerinde Fâtıma'ya, 'Rabbin kimdir?' diye sordular. Fâtıma, 'Rabbim Allah'tır' dedi. Melekler, 'Peygamberin kimdir?' sorduklarında, Fâtıma, 'Muhammed (s.a.a) benim peygamberimdir' diye cevap verdi. Melekler, 'İmamın kimdir?' diye sorduklarında, Fâtıma, 'Oğlum Ali'dir' demekten utandı. Bu yüzden ben, 'Oğlun! Oğlun! Ali b. Ebi Tâlib'dir' dedim. Allah Teâlâ da ondan bunu kabul etti." (Bihar, c.6, s.232 ve 24; c.35, s.81).