‘O, anlayış gücüyle ölçülmez’

Hz. Ali buyurdu ki: “Kürsü, Arş, yer, gök, cin ve insan yokken de var olan Allah’a hamd olsun. O vehimle derk edilmez, anlayış gücüyle ölçülmez, istemekle meşgul edilmez, ihsanda bulunmakla varlığı eksilmez”

<‘O, anlayış gücüyle ölçülmez’

TÜRK-AZ HABER / EHL-İ BEYT

Hz. Ali bir hutbesinde şöyle buyurdu:

"Hamd, işlerin sonu ve halkın gidişi kendisine doğru olan Allah'a mahsustur. Büyük ihsanının, aydınlatıcı delillerinin, artan fazlının ve nimetinin şükrünü ve hakkını eda eden, sevabını elde etmeye yaklaştıran ve güzel ihsanının artmasına sebep olan bir hamd ile O'nu överiz. Sözde ve amelde kendisine inanan ve kudretini itiraf ederek kötülüğü gidermesini, iyiliğinin fayda vermesini ve isteyene fazlasıyla yardım edeceğini uman kimsenin yardım dilemesi gibi O'ndan yardım dileriz. İmanında yakînle ümit bağlayan, mü'min olarak O'na yönelen, inanarak O'na boyun eğen, tevhidinde ihlaslı olan, överek yücelten, O'nun rızasını dileyerek çalışan kimsenin imanıyla O'na iman ederiz.

Münezzeh olan Allah hiçbir şeyden doğmamıştır ki Kendisine yenilmezliğinde ortaklık edilsin. O da doğurmamıştır ki, miras bırakıp yok olsun. Zaman O'nu geçmemiş, noksanlık ve ziyadelik O'na arız olamamıştır. Bizlere gerçekleşecek olan kazası ve sağlam tedbirinin alametlerini göstererek akıllara zahir olmuştur.

Göklerin direksiz olarak yaratılması ve onların dayanaksız durması, yaratışının şahitlerindendir. Onları bu şekilde durmaya çağırmış, onlar da durup duraksamadan ve gevşemeden, itaat etmişlerdir. Onun rububiyetini ikrar etmeseler, O'na itaatle boyun eğmeselerdi, onları ne Arş'ına yer ederdi, ne meleklerine mesken, ne de halkın temiz sözlerinin ve salih amellerinin yükseldiği yer kılardı. O, göğün yıldızlarını, yeryüzünde yolculuk edenlere şaşırdıklarında yol bulmaları için kılavuz kıldı. Gecenin karanlık perdeleri, onların nurunu gideremez ve Ay'ın göklerdeki aydınlığının parıltısına da engel olamaz.

Münezzeh olan Allah'a yerin çukurlarında ve birbirine yakın irili ufaklı dağlarda siyah ve dingin gecelerin zifiri karanlığı, göğün ufuklarında gürleyen gök gürültüsü, bulutlardan parlayıp çıkan şimşekler, şiddetli yelden ve yağmurdan yere düşüp uçuşan her yaprak O'na gizli değildir. O, yağan yağmur damlalarının nereye düşeceklerini, nerede karar kılacaklarını; karıncanın taneyi nereden nereye götüreceğini; sivrisineğe yetecek gıdayı, dişinin karnında taşıdığını bilir.

Kürsü, Arş, yer, gök, cin ve insan yokken de var olan Allah'a hamd olsun. O vehimle derk edilmez, anlayış gücüyle ölçülmez, istemekle meşgul edilmez, ihsanda bulunmakla varlığı eksilmez, (cisim olmadığından) gözle görülmez, nerededir denilerek sınırlandırılamaz, eşi olmakla nitelendirilemez. Tecrübe ve alıştırmayla yaratmaz, duygularla idrak edilmez, insanlarla kıyaslanmaz. O, Musa'ya söyleyeceğini söylemiş, azametli ayetlerini kendisine göstermiş ama bir uzuvla, aletle, kelamla ve dille değil." (Nehcü'l-Belağa'dan...)