Neden iyi şeyleri görmekten mahrumsunuz?

Dünyanız, kalbinizi köreltti. Bu yüzden iyi şeyleri görmekten mahrumsunuz. Dünyanın kötü varlığına katıldınız. Onun içine düştünüz, ezildiniz

<Neden iyi şeyleri görmekten mahrumsunuz?

"Dünyanız, kalbinizi köreltti. Bu yüzden iyi şeyleri görmekten mahrumsunuz. Dünyanın kötü varlığına katıldınız. Onun içine düştünüz, ezildiniz.

Sizleri, haber vermeden yavaş yavaş perişan etti ve nihayet sizi boğazladı. Onun acı şarabını içtiniz. Sarhoş oldunuz. Bu arada elinizi kesti, çolak etti.

Gözlerinize mil çekti, kör oldunuz. Ayaklarınızı da kesti, yürüyemez hâle geldiniz. Bunlar yapılırken siz, hiçbir olanın farkında olmadınız; çünkü sarhoş olmuştunuz.

Ancak ayıldığınız zaman anladınız. Ama o zaman iş işten geçmiş oldu. Size yapılanı yapıldıktan sonra anlamak neye yarar ki?

İşte dünya sevgisi ve sonu... O bir defa sevilmeye görsün, ötesini yapar. Her belâ ondan gelir. Mal toplamak hırsı, elem ve kaygılar, onun peşinden ilerler. Dünyanın işleri böyledir. Ondan çok sakınınız.

Ey evlat! Sana kurtuluş yoktur. İç hâlin dünya sevgisi ile dolu oldukça kurtulma ümidin boşunadır.

Ey Hak sevgisi iddiasında bulunan, iddian boştur. Dünya sevgisi içini kaplamış, önce onu içinden at. Bu hâlinle iyileri de görmen kabil olmaz. Ayrıca âhiret sevgisini de kalbinden atman gerek. Dünya ve âhiret sevgisini içinden çıkarıp Mevlâ sevgisi ile dolu olduğun zaman kurtulabilirsin. Mevlâ'ya ermek için baş şart bunlardır.

Hak'tan gayri bilcümle şeyleri bırakmak insanı kurtarabilir. Allah sevgisi ile olan irfan sahibi ne şunu ne bunu sevebilir: Hak'tan ayrı bildiği her şeyi bir yana bırakır ve onlara ilgi duymaz. Ermek arzusunda olan böyle yapar.

Zaman gelir, sevgi hâli tamam olur ve bu hâlde doğruluğa erilirse, dünyalık kısmetler kendiliğinden gelir. O gelen yeter. Sahibini yormaz. Huzuru bozmaz. Öbür âleme geçtiği zaman, üzülerek buradan ayrılmaz.

Terk ettiği birçok şeylerin daha iyisini orada bulur. Yaptıkları onu Hak kapısında beklerler. Yaptığı iyi şeylerin kaybolmadığını orada görür. Kaybolmalarına imkân yoktu, çünkü hepsi Hakk'a terk edilmişti.

O'nun rızası için onlara ilgi duyulmamıştı. Dünyada basit görünen ve bu yüzden ilgi duyulmayan şeyler o âlemde, insana neler kazandırmaz ki?

Burada az şey orada çok büyük ve hayırlı olur. Yeter ki, yapılanlar Hakk'ın rızası için olsun...

Allah-ü Teâlâ, sevdiği kullara istediğini verir. Onlara istemese dahi eksiksiz ve bol gönderir. Hepsinin nasibi ve kısmeti önceden ayrılmıştır.

Kalbin arzuları iç âlemden gelir. Ötelerden coşar yerini bulunca durur! Nefsin kötü arzuları ise dış âlemden koparak gelir ve sahibini azdırır.

Bunların ikisinin tatmini bir arada olamaz. Birinin tatmin olması, öbürünün yıkılmasını doğurur.

Kalbin nasibi için nefsin arzusunu kırmak icab eder. Nefsin arzusu kırılınca, kalbin haz yolları açılır.

Kalp doyduktan sonra, nefsin kısmeti de açılır. Tatmin edilmiş kalbin sahibi olan nefse iyilik emrolunur. O hâldeki nefis mutmaindir. Hak ve hakikat karşısında boynu eğik olur; dik kafalı olmayı bırakır.

Sana dünyalığın kötü yönlerini sevdirmek isteyenlerle oturma. Onun kötülüklerinden kim sakındırıyorsa onu bul.

Her şey cinsini çeker. Her şeyin parçası kendi aslını arar. Seven sevgilisini arar. Ta onu buluncaya kadar aramaya devam eder.

Allah için sevişenler, O'nun uğruna sevgi gösterisi yaparlar. Bundan sonradır ki, Allah onları sever. Birinin sevgisini öbürüne kenetler. Kuvvetlerini bu sevgi ile verir.

Allah-ü Teâlâ'dan bu yardımı aldıktan sonra kulları ona çağırırlar. Bu uğurda birbirlerine yardımcı olurlar. Kulları kötü şeylere çağırmazlar. İmana, tevhide çağırırlar.

Acıma duygusu ile kulların elinden tutar, hak yola aparırlar. O yüce kapıya kadar getirir, durdururlar. Ondan ötesi kulun elinde değildir. Ev sahibi dilerse içeri alır.

Hizmet edene, hizmet edilir. İyilik yapan iyilik bulur. Verene verilir. Bugün yaptığın işler, ateşe götürecek şeyler olursa, yarın gideceğin yer orasıdır. Hangi yolu tutuyorsan ondan başka yola gidemezsin." (Abdülkadir Geylani Hazretleri Fethur'r Rabbani eserinden) H: Akın Aydın