‘Nasibinde olmayanı kullar veremez’.....

Yazık sana, kaderin aslını ve mukadder olanı bilemiyorsun. Nasibinde olmayanı kullar veremez.

<‘Nasibinde olmayanı kullar veremez’.....

Yazık sana, kaderin aslını ve mukadder olanı bilemiyorsun. Nasibinde olmayanı kullar veremez. Dünya oğullarının bunu yapmaya güçleri yetmez. Yeter sanıyorsan, yanılıyorsun.
 
Seni, şeytan aldatıyor. O, senin başına oturmuş, sana ferman okuyor. Gösterdiği yola gidiyorsun. Allah'ın kulu böyle olmaz. Sen bu halde şeytanın ve nefsin kulu, kölesisin. Altınına, gümüşüne tapıyorsun.
 
Çalış. Kurtulmuşlara bak. Kendini, onlara benzet. Onları görmezsen, kurtulamazsın. Geçmişteki büyükler de böyle demişler. Bir kimse iyiyi görmüyorsa, o iyi olamaz. Sen de görüyorsun. Ama yalnız baş gözünle...
 
Kalbini, O'na vermiyorsun; kalp gözünü, O'nun yoluna dikmiyorsun. Sır gözünü aç, iman gözünü kapama. İmanın sende emanet gibi duruyor. Basiret sahibi olmayan iman, iman değildir.
 
Öyle bir göze sahip ol ki, onunla her varlığı görebilesin. Dış gözün görmesi bir şey değildir. Görmeyişi de önem taşımaz. Asıl felâket kalp gözünün kör olmasıdır. Allahû Teâlâ bir Âyet-i Kerimede şöyle buyurdu: "Baş gözleri kör olmamıştı, lâkin sinelerindeki can gözleri görmüyordu." (Hac, 46)
 
Dünyalık peşine koşmak yaramaz. Hırsla dünyaya sarılan dinini, tin (incir) ile değiştirene benzer.
 
Sonsuz ve ebedî şeyi, geçici dünya menfaatine değiştirende akıl yoktur. Dünyalık insanı nereye kadar götürebilir?..
 
İsterse en kıymetli şey olsun, kabir kapısından öteye geçemez. Hakiki âleme yolculuk başladığı zaman elinde hiçbiri kalmaz ne o kalır ne de bu...
 
İmanın kemale ermediği için darlığa pek dayanamazsın. Geçimini temine çalış. İnsanlara muhtaç olmayacak kadar dünyalığa er; yoksa dinini harcarsın.
 
Onlara yüz suyu dökmek sana yakışmaz. İmanın kemale erince sana tevekkül gerek. Allah'a güven. Yine çalış; fakat Allah'a çalışmandan fazla güven.
 
Sebeplerin arasından ayrıl. Mevlâ'ya güvenle bağlı bir kul kesil. Kalbinden manevî yolculuğa başla. Bu yolculuk Mevlâ'ya olmalı.
 
Bunları yapmaya niyet tutarsan derunundan ülkeler, dükkânlar, tezgâhlar çıkar, gider. Yolculuğun ilk adımı atılmadan iş biter. Malın bollaşır. Saymakla bitiremezsin; ama esas sahibini bildiğin için hiçbirine sahip çıkamazsın.
 
Yavruların malına sahip olur. Arkadaşların sana bakar. Senin yapacak işin kalmaz. Sadece ömrün bitmesini beklersin. Sanki ruhunu ölüm meleği almıştır... Ve kabir yutmuştur... Ve yer yarılmış içine girmişsin... Ve kader dalgaları bilgi ve marifet denizinde seni çevirmektedir.
 
İşte bu makama erene sebepler yol gösteremezler; her şey ona zararsız hale gelir. Çünkü sebepler onun yalnız dış yüzüne gelebilir, iç âlemine giremez. Sebepler, bunu değil, Hak'tan gayri kalanları ezer.
 
Ey cemaat! Her halde anlattıklarımı yapmaya yanaşmak niyetinde değilsiniz. Kalbinizdeki kötülükleri atmaya pek hevesli görünmüyorsunuz.
 
Biliyorum, söylediklerimin hepsini yapabilmek, her kişinin kârı değil, az kişinin kârıdır. O da binde bir olur. Hani, azını da bırakmayın. Ne kadar yapsanız, o size kalır.
 
Bunu anlatan bir Hadis-i Şerifi arz edeceğim. Her ne kadar dış mânası ile mevzuumuzun dışında ise de manen sözümüzü teyit eder: "Dünya dertlerinden gücünüzün yettiği kadar uzak olunuz.".
 
Biz de bu emri yerine getirmeye gücünüz yettiği kadar yapmaya çalışın diyoruz. Kaderinizde varsa dahasını yapabilirsiniz." (Abdülkadir Geylani Hazretleri, Fethur'r Rabbani eserinden) H: Akın Aydın