İslamiyet’in güç kazanması karşısında ne yapacaklarını şaşıran müşrikler, sadece işkencelerle yetinmiyorlardı. Hz. Peygamber’i ve ashabını yıldırmak için şeytanca teklifler, istekler ve sorular hazırlıyorlardı.
24-09-2021Utbe b. Rebia müşriklere, Hz. Peygamber’e davasından vazgeçmesi karşılığında mal, makam ve kadın vaad edilmesini teklif etmiş, onlar da uygun görmüşlerdi. Utbe, Hz. Peygamber’e gelerek; “Sen ortaya attığın bu mesele ile şayet mal ve servet elde etmek gayesinde isen, mallarımızdan Sana hisse ayıralım; hepimizin en zengini ol. Eğer bir şeref peşinde isen, Seni kendimize reis yapalım. Yok eğer bu, Sana gelen, görüp de üzerinden atmaya kuvvetin yetmediği bir evham, cinlerden, perilerden gelme bir hastalık ve sihir ise, doktor getirelim; Seni tedavi ettirelim. Seni kurtarıncaya kadar mal ve servetimizi harcamaktan geri durmayalım.”
Hz. Peygamber, onun sözlerini sonuna kadar dinledikten sonra ‘Besmele’ çekip, Kur’an-ı Kerim’den biraz okudu. Okuması bitince Utbe’ye dönerek tek bir şeyi düşünüyordu: Uyanmaları, irşad olmaları, Hakk’ı tanımaları. Demek ki; dünya nimetlerine dalmış insanlar, dava erlerini kendileri gibi görüp o tarzda muamele edebileceklerdir. Dava eri ise, bunlardan asla yılmayarak; Peygamberî bir tavır ve şefkatle muhatabına yaklaşmalı; hak ve hakikati anlatmaktan geri durmamalıdır.
Utbe, dinlediği ayetlerden çok etkilenmişti. Müşriklerin yanına döndüğünde; “Vallahi ben ömrümde benzerini hiç işitmediğim bir kelam işittim. Yemin ederim ki, o ne şiirdir, ne sihirdir, ne de kehanettir!” dedikten sonra onlara, Muhammed (s.a.v.)’in peşini bırakmalarını tavsiye eder tarzda bir konuşma yaptı.
Hz. Resul hak bir peygamber olmasaydı, onların teklifini kabul eder; o kadar sıkıntı ve eziyete katlanmak zorunda kalmazdı. Buna rağmen müşrikler, O’nun samimiyetine inanmamışlar ve; “Seni de sözleriyle büyülemiş” diyerek, Utbe’ye kızmak nasipsizliğini göstermişlerdi.
Bu tekliflerinden netice alamayan Kureyşliler, başka bir şeytanlık düşündüler. Peygamber Efendimiz’e; “Rabbine dua et! Safâ tepesini altına çevirsin. O zaman Sana inanır ve tasdik ederiz” şeklinde bir teklif getirdiler. Gayeleri, Allah Resulü’nü gözden düşürmekti. İstekleri yerine gelmeyince, “Biz, O’nun yalancı olduğunu biliyorduk” diyerek nefislerini tatmin edip kalplere şüphe tohumu ekeceklerdi. Düşünceleri süfli; gördükleri karşılık ise, yine çok ulvi idi. Cebrail (a.s.), iki şık sundu Allah Resulü’ne: Ya, Allah, o tepeyi altın yaptığında yine inkâr ederlerse, korkunç bir azaba çarptırılacaklardı; ya da Allah, onlara tevbe ve rahmet kapılarını açık bırakacaktı.
Hz. Paygamber, engin merhametini bir kez daha gösterdi ve şöyle dua etti: “Allah’ım! Onların isteklerini yerine getirme. Kendilerine rahmet ve tevbe kapılarını açık bırak.” Daha önce, Salih Peygamber'den, kavmi, aynı gayeyle dağdan bir dişi deve çıkarmasını istemiş; bu takdirde iman edeceklerine, deveyi öldürmeyeceklerine söz vermişlerdi. İstekleri yerine geldiği hâlde sözlerinde durmamış; akıbet olarak korkunç bir azaba çarptırılmışlardı.
Hz. Peygamber bu duasıyla, kavmini büyük bir azaptan kollamış oluyordu. Bu ulvi niyet ve duadan habersiz olan kavmi ise, bu lutuf karşısında O’na, kendisini sahtekâr görerek mukabelede bulunma nasipsizliğini gösteriyordu. Şunu da hemen belirtelim ki; müşrikler, daha önce Hz. Peygamber’den ay’ı ikiye yarmasını istemişlerdi. Hz. Peygamber onlara; “Şayet bunu yaparsam, iman eder misiniz?” diye sormuş ve; “Ederiz” cevabını almıştı. Peygamber Efendimiz, mübarek parmaklarıyla aya işaret eder etmez, Ay ikiye bölünüverdi. Bu apaçık mucizeye rağmen müşrikler; “Bu, ancak bir sihirdir” diyerek Hz. Peygamber’i yalanladılar. Sihir olduğundan emin olabilmek için, dışarıdan şehre gelmiş olanlara, hadiseye yolda şahit olup olmadıklarını sordular. Misafirler de, aynısını gördüklerini itiraf etmelerine rağmen, şirkle gönlü kararmış olan bu insanlar; “iman edeceğiz” diye söz vermelerine rağmen inanmadılar. Üstelik bununla da kalmayıp, “Ebu Tâlib’in yetiminin sihri, gökyüzüne tesir etti” diyecek kadar ileri gittiler.
Prof.Dr. Haydar BAŞ Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa : 235 /239
Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir
Devam edecek