Mümin, münafık kimdir?

İmam Zeynelabidin Hazretlerinin, mümin-münafık kimdir, sorularına verdiği yanıtlar

<Mümin, münafık kimdir?

"Münafık günahtan nehyeder, kendisi yapar. İbadeti emreder, kendisi yapmaz. Namaza kalktığı zaman gösteriş yapar.
 
Ruküya gittiği zaman yayılır adeta. Secde ederken gagalar gibi yapar. Akşama girince, bütün derdi akşam yemeği yemektir, oysa oruçlu değildir. Sabahlarken bütün derdi uyumaktır. Halbuki gecesini uykusuz geçirmemiştir.
 
Mümin ise ameli ağırbaşlılığına karışan kimsedir. Bir yerde gerçeği öğrenmek için oturur. Gerçeği kabul etmek için susar. Kendisine emanet edilen şeyi arkadaşlarına anlatmaz. Kendisinden uzak olanların lehine olan şahitliğini gizlemez.
 
Halk namına hiçbir şeyi riya olsun, diye yapmaz. Hiçbir şeyi de utandığı için terk etmez. Kendisine tezkiye eden olursa, söylenenlerden korkar ve onların bilmedikleri şeylerden dolayı Allah'tan bağışlama diler. Kendisini bilmeyenin bilmeyişi (cehaleti) ona zarar vermez." Sh:195   
 
Kaza ve kader konusunda
 

 
"Bir adam, İmam'a (a.s) "Allah (c.c) beni, sana feda etsin. İnsanların başına gelenler kaderden dolayı mıdır? Yoksa amellerinden dolayı mıdır? Diye sordu.
 
İmam (a.s) şöyle cevap verdi;
 
"Kader ve amel arasındaki ilişki, ruh ve beden arasındaki ilişki gibidir. Beden olmadan ruh hissedilmez. Ruhsuz bedende hareketsiz bir şekilden ibarettir. Bu ikisi bir araya geldiğinde güçlenir ve işlevsel olur.
 
Amel ve kaderde öyledir. Şayet amel üzerine vaki bir kader olmasaydı, Yaratan ile yaratılan birbirinden ayırt edilemezdi. Kader, hissedilmeyen bir şey olurdu. Eğer kaderle uyumlu amel de olmasaydı, amel gerçekleşemez, tamamlanamazdı.
 
Fakat bu ikisinin bir araya gelmesiyle amel gerçekleşebilir. Bu bağlamda Allah (c.c) salih kullarına yardım eder.
 
Haberin olsun! İnsanların en zalimi, kendi zulmünü adalet, doğru yol üzere olan kimsenin adaletini de, zulüm olarak gören kimsedir.
Bilesin ki, bir kulun dört gözü vardır. Bu gözlerin ikisi ile ahiretini, ikisi ile de dünyasını görür.
 
Yüce Allah (c.c) bir kula hayır dilediğinde, kalbinde olan iki gözünü açar. Bunlarla kusurunu, ayıbını görür. Ama bunun tersini dilediğinde, kalbi bulunduğu halde bırakır…" sh:451
 
Namazın hakkı
 

 
"Namazın hakkına gelince, o da, bu ibadetin, Allah'ın (c.c) davetine icabet etmek olduğunu, o esnada Allah'ın (c.c) huzurunda durduğunu bilmendir.
 
Bu bilince sahip olunca, artık sana yaraşan sükunet, baş eğiş, el, ayak sair organların saygı dolu duruşu, derin tevazu, o huzura yakışır güzel münacat, boynundan günahların gittikçe ağırlaşan boyunduruğundan ve seni helak etmek üzere olan ağır yükünden kurtarması için yakarışla, ümit ve korku, havf ve reca içerisinde zelil, aciz, muhtaç ve yalvaran biri olarak huzurunda divan durduğun Yüce Zat'ı tazim etmektir. Bu konuda da başarı için güç ve kuvvet sadece Yüce Allah'tandır." Sh:523
 
Orucun hakkı
 

 
"Orucun hakkına gelince, o da, iyice bilinmelidir ki, oruç, Yüce Allah, seni cehennem ateşinden korusun diye dilinin, kulağının, gözünün, şehvetinin, midenin önüne gerdiği bir perdedir.
 
Nitekim hadisi şerifte; "Oruç cehennem ateşine karşı bir kalkandır" buyurulmuştur. Eğer vücut organların bu ilahi perdeye riayet eder ve arkasında sakin ve uslu dururlarsa, cehennem ateşinden korunmayı ümit edebilirsin.
 
Yok, eğer bu perdenin sınırlarını zorlamalarına izin verir, kıyısını, köşesini kaldırmalarına, böylece Allah'ın (c.c) emrettiği takva sınırını aşan şehvet ve potansiyeli tahrik edici bakışlar ve uzanışlarla kendisine helal olmayan şeylere yeltenmelerine müsaade edersen, perdenin yırtılmayacağından ve senin büsbütün açıkta kalmayacağından emin olamazsın. Bu konuda da yardım ve kuvveti Yüce Allah'tan iste." Sh:525 (Prof. Dr. Haydar Baş, İmam Zeynelabidin eseri) H: AknAydn