Mufaddal İmam Cafer’in yanında.....

Ey Mufaddal! İlk olarak Allah vardı ve O’ndan önce hiçbir şey yoktu. O Bâki’dir, varlığının sonu ve sınırı yoktur

<Mufaddal İmam Cafer’in yanında.....

Sabahleyin İmam'ın (a.s.) evine gittim, izin isteyip ayakta bekledim. İmam'la birlikte bir odaya geçtik, oturur oturmaz, "Mufad-dal!" buyurdu, "Galiba dün gece senin için çok uzun geçmiş."

Hayretle, "Evet efendim" dedim.

İmam (a.s.) konuşmasına başladı:

"Ey Mufaddal! İlk olarak Allah vardı ve O'ndan önce hiçbir şey yoktu. O Bâki'dir, varlığının sonu ve sınırı yoktur.

Hamd ve övgü, bize ilham lütfunda bulunana mahsustur; şükür ve sena, ilimlerin en yüce mertebesini ve onurun zirvesini bize lütfedene hastır.

O ki, tüm yarattıkları arasında bizi ilmiyle seçkin kıldı ve hikmetiyle bizi onlara şahit kıldı.

(Söz buraya geldiğinde, Mufaddal, bunları yazmak için İmam'dan izin istediğini, onun da izin verdiğini ve kendisinin bunları yazdığını söyleyerek İmam'ın (a.s.) sözlerini şöyle sürdürdüğünü anlatır)

Ey Mufaddal! Evrenin yaratıcısının varlığında şüpheye düşenler, kainattaki şaşırtıcı gerçeklerden habersizdirler.

Yüce Allah'ın denizdeki, karadaki ve havadaki mahlukatıyla ilgili hikmetlerini idrak etmekten aciz bir zekaları vardır.

Bilgi ve düşüncedeki zayıflıkları nedeniyle inkâr yoluna gitmiş, basiretlerinin zayıflığı nedeniyle inatlaşma ve yalanlama hatasına düşmüşlerdir. Derken, işi inkâra kadar vardırmış ve "varlıkların bir yaratıcısı yoktur!" diyecek hadde gelmişlerdir.

Şu kainatın belli bir yaratıcısı olmadığı ve olayların belli hesap, ölçü, hikmet ve tedbirlerle vukû bulmadığı iddiasına girişmişlerdir.

Yüce Allah, onların vasıflandırdığından çok daha öte ve yücedir! Allah, onları rahmetinden uzak kılsın! Bunca açık ve net hakikati bırakıp da nerelere gitmekte bunlar?

Sapma, körlük ve şaşkınlıkta, gayet mamur ve dayalı-döşeli mükemmel bir binadaki körlere benziyor halleri.

En güzel halıların döşendiği, akla gelebilecek her çeşit yiyecek, içecek, giyecek ve kısacası insanoğlunun ihtiyaç duyabileceği her şeyin bulunduğu, her şeyin en doğru şekilde ve en ince hesaplarla temin edilip yerli yerine konulduğu böyle bir binada o körler, dilediklerince dolaşma serbestisine sahipler, istedikleri gibi gidip geliyor ama kör oldukları için ne odaları, ne de içindekileri görüyor ve biliyorlar.

Bu arada elleri-ayakları bir şeye takılacak olsa, o şey aslında tam olması gereken yere konulmuş olduğu halde onlar bunu bilmedikleri, ona hiçbir ihtiyaçları olmadığını sandıkları ve onun ne amaçla orada bulunduğunu bilmedikleri için, bu cehaletlerinden dolayı sinirlenip binaya da, binayı inşâ edip döşeyene de yakışık olmayan sözler ediyorlar.

Evet, kainatın yaratıcısının mükemmel yaratışından bîhaber olup, varlık âlemindeki muazzam tedbir ve kemâli inkar edenler tıpkı o körler gibidir.

Zira bu inkârcıların zekası, yaratılan şeylerin sebep, fayda ve niteliğinin kavrayıp anlayamadığından, bu dünyada şaşkın ve cahilce gezinip durmakta, yaradılış düzenindeki muazzam tertip, disiplin, sağlamlık, güzellik ve yerindeliği idrak edemediklerinden dolayı, sebebini bilmedikleri ve neye yaradığını anlayamadıkları bir şeyle karşılaştıklarında inkârcılığa gitmekte ve o güzellik ve kemâli bir hata ve gereksizlik sanmaktadırlar."

Ardından İmam (a.s.) birinci bahiste insanın yaradılışı ve bu yaradılıştaki çeşitli hikmetleri etraflıca anlatarak Allah'ın nimetlerine değiniyor. Bu geniş bahsi aktardığımız bu özetle kapatarak, ikinci bahse geçiyoruz." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)