MÜBAHALE AYETİ II.....

Dünden devam eden

     İbn-i Kesir bu ayetin tefsirinde şöyle diyor: “Ebubekir İbn Merdûyeh diyor ki,bize Süleyman ibn Ahmed..Câbir’den rivâyet etti ki o şöyle dedi: Âkıb ve Tayyib Resulüllah (s.a.v)’e geldiler.Resulallah (s.a.a)onları lanetleşmeye çağırdı.On­lar da ertesi günü lanetleşmek üzere sözleştiler.Ertesi günü Resulüllah (s.a.v.) Ali,Fatıma,Hasan ve Hüseyin’in elinden tutarak geldi ve gelmeleri için onlara haber gönderdi.Fakat gelmediler ve haracı kabul ettiler.

MÜBAHALE AYETİ II.....
Mimar Gökhan Demir

MÜBAHALE AYETİ II.....

Resulüllah (s.a.v.)şöyle buyurdu: “Beni gönderen Allah’a ye­min olsun ki, eğer hayır deselerdi vadi tepelerine ateş yağdıracak­tı.”Câbir der ki: İşte onlar hakkında,“..Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı,kadınlarınızı ve kadınlarımızı..” ayeti nâzil oldu.

     Yine Câbir diyor ki:Ayetteki, “Kendimizi ve kendinizi” kavli ile Resulüllah (s.a.v.) ve Ali İbn Ebi Tâlib, “oğullarınızı” kavli ile Hasan ile Hüseyin, “kadınlarınızı” kavli ile de Hz.Fatıma kastedil­miştir. (Hadislerle Kur’an-ı Kerim Tefsiri,İbn Kesir,c.4, s.1271)

     Bu ayet,Resulüllah ile,kendilerinin hak üzere olduklarını ve kendi dinlerinin geçerliğini iddia eden Necran hıristiyanlarının el­çileri arasında geçen tartışma üzerine inmiştir. Bu ayetin inişiyle Resulüllah, onları mubahaleye (lanetleşmeye) davet etmiş ve so­nuçta onların iddiasını gırtlaklarına çevirmiş, onları delille sustur­muş ve burhanla onlara gâlip gelmiştir; onlar da acılı azaba ve ebedi lanete yakîn ettikten sonra Resulüllah ve Ehl-i Beyt’iyle mü­bahale etmekten sakınarak bunun karşısında sulh yapmayı ve cizye ödemeyi seçmişlerdir. Bu olay, teferruat ve ayrıntılarını anlatmaya gerek kalmayacak kadar meşhurdur.Tarih, hadis ve tefsir kitapla­rında bu olay çok detaylı bir şekilde beyan edilmişti.Burada önemli olan,Allah Teala’nın bu ayette o yüce makama seçtiği kişilerin kimlerin olduğu ve bu ilahî seçimin medlûllarının beyanıdır.Tefsir,hadis ve tarih kitaplarına göre, Resulüllah’ın, Allah’ın emriyle bu ayetin örneklerine seçtiği kişiler, Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’dir. Bunlardan başka-sı bu ayetin kapsamına girmez. (Sahih-i Müslim,c.4,1871,Sünen-i Tırmizî c.5,s.225,Mesabin’us-Sünne,c.4,s. 183,el- Kâmil fi’t-Tarih,c.2,s.293,Esbabu’n-Nuzül,Vahid,s.60,Tefsir-ur-Razi,c.8,s.81,Tefsir-ü Zemahşeri,c.1,s.368, Tefsir’ül Kurtubî,c.4,s.104,Tefsir-ü Nesefi,c.1,s.221)

   Sa’d b.Ebi Vakkas der ki: “De ki: Gelin oğullarımızı ve oğulları­nızı,kadınlarımızı ve kadınlarınızı, kendimizi ve kendinizi çağıra­lım”ayeti nâzil olunca Resulüllah (s.a.v.) Ali’yi,Fatıma’yı,Hasan ve Hüseyin aleyhimusselam’ı çağırdı ve buyurdu ki: “Allah’ım! Bunlar Benim Ehl-i Beyt’imdir.” (Müsned-i Ahmed, c.1,s.185,Müstedrek-u ala’s-Sahihayn,c.3,s.150,Fethu’l Bari,c.7,s. 105) Câbir b.Abdullah’tan şöyle nakledilir: “Kendimiz ve kendiniz” den maksat,Resulüllah ve Ali (a.s)dır; “Oğullarımız”dan maksat Hasan ve Hüseyin’dir;“Kadınlarımız”dan maksat ise Fatıma’dır.” (Durr’ül Men-sur, c.2,s.38,39) Bu olayda Necran piskoposu da şu itirafı yapmaktadır: “Ben karşımda öyle yüzler görüyorum ki eğer bu yüzlerin sahipleri Allah’tan o dağın yerinden sökülmesini isteseler, Allah o dağı yerinden söker.” (Nurü’l Ebsar,s.122,123;Ruhu’l Beyan Tefsiri,Beydavi Tefsiri,Sahih-i Tirmizî,c.2,s.166;Sünen-i Beyha-ki,c.7,s.63;Sahih-i Müslim,Kitab-u Fedili’s-Sahabe,Müsned-i Ahmed,c.1,s.85)

   Bu ayet Ehl-i Beyt’in yeryüzünde yaşayan insanların en hayır­lıları olduklarını ortaya koyan ilahi bir beyandır. Bu ayet ve ayetin inişine sebep olan olay Hz.Hasan’ın da içinde bulunduğu Ehl-i Beyt’in yüce konumlarına, üstün kişiliklerine, tartışmasız Allah’ın en sevdiği insanlar olduklarına en açık bir işarettir. Ayette geçen “oğullarımız” ifade-si ile Hz.Hasan ve Hz.Hüseyin’in kastedildiği hususunda bütün tefsir bilginleri görüş bir­liğindedir.(Tefsi-ru’l Kummi, c.1,s.104;el-Hayatu’s Siyasiyye li’l İmami’l Hasan,s.18,19;el-Mizan fi Tefsiri’l Kur’an,c.3,s.368) Zemahşeri,“Bu ayet Ashab-ı Kısa’nın üstünlüğü konusunda daha güçlüsü düşünülemeyecek derecede sağlam bir delildir”de­mektedir. (Mecmau’l Beyan,c.2,s.452;Tefsir-i Razi,c.8,s.80;Hakaiku’t Tevil,s.114)

    

 

Devam edecek