MÜBAHALE AYETİ I.....

        Prof. Dr. Haydar Baş, “İmam Hasan ”eserinde Mübahale Ayeti hakkında şu bilgileri veriyor: “Kim Sana gelen ilimden sonra Seninle tartışmaya kalkarsa, de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı ve kadın­larınızı, kendimizi ve kendinizi çağıralım ve sonra dua edelim de Allah’ın laneti yalancıların üzerine olsun.” (Âl-i İmran,61)

MÜBAHALE AYETİ I.....
Mimar Gökhan Demir

MÜBAHALE AYETİ I.....

   Ayetin inişi şu şekilde olmuştur: Resulullah (s.a.a), Necran hıristiyanlarını İslam’a davet ettikten sonra, onların büyük âlimlerinden olan Seyyid, Akıb, Casilik, Al­kame ve 70 kişiyi aşkın bir grup, 300 kişiye ulaşan takipçileriyle beraber Medine’ye geldiler.Resulüllah’la yaptıkları birkaç ilmî münazarada, sabit ve muhkem delillerle gereken cevapları alarak yenilgiye uğradılar. Zira Resulüllah’ın delilleri, onların elinde bu­lunan güvenilir kitaplardandı kitaplarla kendi haklılığını, Hz. İsa’nın Hz. Peygamberin alamet ve nişaneleri hakkında söyledi­ği sözleri ve zuhur edeceği ile ilgili olarak haber verdiğini onlara anlattı.

  Hıristiyanlar, Hz. İsa’nın verdiği haberlere göre böyle bir zuhurun bekleyişi içindeydiler. Buna göre o (Resul) deveye binmiş halde (Mekke’de bulunan) Faran dağlarından zahir olacak, İyr ve Uhud (Medine) arasında hicret edecektir. Hz. Resulüllah’ın delille­ri öyle güçlüydü ki, teslim olmaktan başka cevapları yoktu. Ancak makam ve mevki sevgisi onların teslim olmasına engel oluyordu. Onlar İslam’ı kabul etmediklerinden Resulüllah Allah’ın emri üzerine doğrunun yalancıdan ayırt edilmesi için onlara mü­bahale (karşılıklı beddua) yapılması önerisinde bulundu. Rivayete göre Resulüllah kendisine inen ve onları mübahaleye davet eden ayeti okudu. Ayet şöyledir: “Artık Sana gelen bunca ilimden sonra onun hakkında Seninle çekişip tartışmalara girişirlerse, de ki: Gelin oğullarımızı ve oğullarınızı, kadınlarımızı kadınlarınızı, canlarımı­zı ve canlarınızı çağıralım sonra karşılıklı lanetleşelim de Allah’ın lanetini yalan söyleyenlerin üzerine kılalım.” (Âl-i İmran,61)

   Hıristiyanlar da bu öneriyi kabullenip, bu işin yarına bırakılma­sını söylediler. Hz. Peygamber de bunu kabul etti. Belirtilen gün olan ertesi gün, hıristiyanların hepsi, yetmişten fazla alimin eşliğinde Medine’nin çıkışında, Resulüllah’ın çok bü­yük ve kalabalık bir toplulukla onları yıldırmak ve korkutmak için geleceğini bekliyorlardı. Aniden Medine kalesinin kapısı açıldı. Resulüllah; sağında bir genç, solunda hicaplı bir kadın ön tarafında ise iki çocuk olduğu halde gelerek, hıristiyanların karşısındaki bir ağacın altında oturdu. Bunların dışında kimse onlarla birlikte gelmemişti. Hıristiyanların en bilgini olan piskopos, mütercimlerden Mu­hammed ile gelenlerin kim olduklarını sordu. Mütercimler: “O genç damadı ve amcasının oğlu Ali b. Ebi Tâlib’dir, o kadın O’nun kızı Fatıma, iki çocuk ise O’nun torunları ve kızının evlatları olan Hasan ve Hüseyin’dir”dediler.Piskopos bu durumu görünce hıristiyan âlimlerine şöyle dedi: “Bakınız, Muhammed nasıl da mutmain bir halde en yakınlarını, evlatlarını ve en çok sevdiği azizlerini mübahaleye getirip onları belaya mâruz bıraktı.   Allah’a and olsun ki, eğer O’nun tereddüdü veya korkusu olsaydı, asla onları getirmez ve mübahaleden vaz­geçerdi veya en azından ailesinden olan sevdiklerini bu hadiseden uzak tutardı. Onunla mübahale yapmamız kesinlikle doğru değildir. Eğer Rum Kayseri’nden korkmasaydım O’na iman ederdim. Öy­leyse O’nun isteklerini kabullenerek anlaşıp, şehrimize dönelim. Onların hepsi, “Söylediklerin doğrudur” deyip piskoposu tasdik ettiler. Daha sonra piskopos Peygambere,“Biz Seninle mübahale yapmıyor,anlaşmak istiyoruz”dedi. Resullah (s.a.a) de onların bu teklifini kabul etti.Resulüllah bu olay üzerine şöyle buyurdu: “Canımı elinde tutan Allah’a and olsun ki,azap ve bela Necran­lıların başları üzerinde dolaşıyordu,eğer lanetleşmeye kalkış-salar­dı maymun ve domuz şekline dönüşürlerdi. Bütün vadi ateşle dolar ve Allah bütün Necran ehlini yok ederdi.”(Abdullah Ğureyfi,et-Teşeyyu,s.224;Keşfü’l Yakîn,s.213;el-İrşad s.89;Zemahşeri,el- Keşşaf,ilgili ayet;Fahrettin Razî,Tefsirü’l Kebir,ilgili ayet;Nuru’l Ebsar s.100;Tefsir-i Taberî c.3,s.212–213;Esbab’ün-Nüzûl, Vahidi,c.74–75;et-Teraif,s.42;Müslim b.Haccac,Sahih;Ebu Nuaym İsfahani,Hilyetü’l Evliya;Ebu Muayyid Harezmî, Menakıb;Süleyman Belhi el- Hanefî,Yenabiu’l Mevedde;Sibt b.Cevzi,Tezkire;İbn-i Hacer-i Mekki,es-Savaik’ul Muhrika)

 

Devam edecek