Mİ’RAC’IN KEYFİYETİ…..

  Gecenin sadece bir bölümünde meydana gelen Mi’rac mucizesi, Peygamberimiz uyanık bir hâlde iken bedenen ve ruhen gerçekleş­miştir. Ulemânın ekseriyeti bu görüştedir.

<Mİ’RAC’IN KEYFİYETİ…..

Çünkü, Resulûllah (s.a.v.), Mi’rac’ın sabahında Mi’rac’ını haber verince, müşrikler hemen tekzibe kalkıştılar. Ve birbirlerine koş­tular. Yeni Müslüman olmuş bazı kimselerin kalbini çeldiler, irti­datına sebep oldular. Eğer rüya olmuş olsaydı, yani sadece ruhun Mi’rac’ı olmuş olsaydı hiç kimsenin itirazına hedef olmazdı. Çün­kü, rüyada herkes gezebilir ve uyanık iken havsala-i beşerin kabul etmeyeceği garibeler seyredebilir. Şu hâlde, Resulûllah’ın Mi’rac’ı uyanık hâlde cesediyle beraber vâki olmuştur ki, müşriklerin akıl­ları yetmediğinden itiraz ve inkâra kalkışmışlardır.

Diğer taraftan; eğer Mi’rac rüya olsaydı, ‘mucize’ denmezdi. Hz. Peygamber’in diğer peygamberlere fazileti iki hususta özet­lenir. Biri dünyada Mi’rac ile, diğeri ise ahirette şefaat iledir. Zira, nübüvvet, kitap ve şeriat diğer peygamberlere de verilmiştir. Mi’rac ve şefaat, sadece Hz. Peygamber’e mahsustur.

    Hem; kafirler, Beytü’l-Mukaddes’ten nişan sordular. Eğer rü­yada vâki olsaydı, ondan nişan istemezlerdi. Neticede kafirler, Mi’rac’ı inkâr etmişlerdir. Bu, tarihî bir vakıadır. ‘Rüyada gördüm’ dese idi, kimse inkâr etmeye yeltenmezdi bile. Zira, bunlar, rüyada mümkün olan şeylerdir.

                                                        İSRÂ SÛRESİ’NDEKİ GERÇEKLER

     İsrâ Sûresi baştan sona kadar, Mi’rac ve etrafındaki hadiseleri anlat­maktadır. Sûrenin kapsadığı başlıca esasları şöyle sıralayabiliriz:

Bu sûrede Peygamber Efendimiz, iki kıblenin peygamberi ola­rak vasıflandırılıyor. Yeryüzünde Allah (c.c.), İbrahimoğullarına iki mukaddes şehir ihsan etmişti: Mekke Hz. İsmail’e, Kudüs ise Hz. İshak’a. Hz. Peygamber’in hem Mekke’yi, hem de Kudüs’ü kıble edinip Mi’rac’da her ikisinde de namaz kılması, Mescid-i Aksâ’da bütün peygamberlere imam olması, her iki mukaddes makamın be­reketini kendisinde toplaması demektir.

İsrâ Sûresi’nde Allah (c.c.), İsrailoğullarına iki defa fesad çıka­rıp ceza göreceklerini bildirdiğini; son olarak Hz. Muhammed’e tâbi olmalarıyla tevbe kapısını açtığını buyurmaktadır. Hakikaten de, önce Buhtunnasr, sonra da Romalıların istilasıyla sürülen bu topluluk, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) tâbi olmayarak da kendi sonla­rını hazırlamışlardır. Bazı Arap kabile reisleri dahi, onların İslam’a tâbi olacaklarından korkmuşlardı. Ne var ki onlar, önemli bir fırsatı tepmiş oldular. Medine’de ve Hayber’de başları ezilince Yahudiler, tekrar peri­şan duruma düştüler ve küfürleri aşılmaz bir inada dönüştü. Zira, Allah’ın ikazına kulak tıkayıp kendilerine bildirilen akıbete kendi elleriyle düşmeleri, onları korkunç boyutta bir kin ve inada sev­ketti. Zilletin suçunu Allah’a yüklediler, acısını da insanlardan çı­karmak için asırlardır çalışıyorlar. Buğzları Allah’a; hasedleri ise Allah’ın ihsan ettiklerinedir.

Ayetler, müşriklere karşı son bir ihtar mânâsı da taşımaktadır. Artık, müşriklerin hücumlarına karşı iyilikle mukabele devri geçi­yordu. Hicrete müsaade veriliyordu. Kur’an’a inanmayan kafirle­rin akıbeti kötü olacaktı:

“Ve onlar ki ahirete inanmazlar, onlara elîm bir azap hazırladık... Biz, peygamber göndermedikçe azaba dûçâr etmeyiz. Biz, bir bel­deyi helâke mâruz bırakmak istediğimiz zaman, oranın refah ve ni­met içinde yüzenlerine emrimizi göndeririz; onlar da fıska dalarlar, azabı hak ederler. Biz de, onu altüst ederiz... Onlar, Seni taciz ile az kaldı toprağından çıkaracaklardı. O takdirde, onlar da, Senden sonra yerlerinde pek az bir zaman kalabilirlerdi. Senden önce gön­derilen peygamberlerimiz hakkında takip ettiğimiz yol budur; bu yolumuzda hiç değişiklik göremezsin.”

Mi’rac’da, İslam dininin mihveri mesabesinde önemi haiz hü­kümler de teşri kılınmıştır. İsrâ Sûresi’nde beyan edilen ve insan­lığın kurtuluş ve huzuru için yegâne şartlar olan bu Rahmanî hü­kümler şunlardır:

1. Allah’a hiçbir sûrette şirk koşmayın.

2. Ebeveyne hürmet ve ihsan edin.

3. Akraba, yoksul ve yolda kalmışlara yardım edin.

4. İsraf etmekten ve cimrilik yapmaktan kaçının.

5. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin.

6. Fuhuş ve zinaya yaklaşmayın.

7. Haksız yere kimseyi öldürmeyin.

8. Yetimlerin malına yaklaşmayın.

9. Ahdinize sâdık kalın.

10. Ölçü ve tartıda doğruluğa dikkat edin.

11. Bilmediğiniz şeyin ardına düşmeyin.

12. Yeryüzünde kibir ve gururla yürümeyin.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa : 307 /311

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir