Gecenin sadece bir bölümünde meydana gelen Mi’rac mucizesi, Peygamberimiz uyanık bir hâlde iken bedenen ve ruhen gerçekleşmiştir. Ulemânın ekseriyeti bu görüştedir.
25-01-2025Çünkü, Resulûllah (s.a.v.), Mi’rac’ın sabahında Mi’rac’ını haber verince, müşrikler hemen tekzibe kalkıştılar. Ve birbirlerine koştular. Yeni Müslüman olmuş bazı kimselerin kalbini çeldiler, irtidatına sebep oldular. Eğer rüya olmuş olsaydı, yani sadece ruhun Mi’rac’ı olmuş olsaydı hiç kimsenin itirazına hedef olmazdı. Çünkü, rüyada herkes gezebilir ve uyanık iken havsala-i beşerin kabul etmeyeceği garibeler seyredebilir. Şu hâlde, Resulûllah’ın Mi’rac’ı uyanık hâlde cesediyle beraber vâki olmuştur ki, müşriklerin akılları yetmediğinden itiraz ve inkâra kalkışmışlardır.
Diğer taraftan; eğer Mi’rac rüya olsaydı, ‘mucize’ denmezdi. Hz. Peygamber’in diğer peygamberlere fazileti iki hususta özetlenir. Biri dünyada Mi’rac ile, diğeri ise ahirette şefaat iledir. Zira, nübüvvet, kitap ve şeriat diğer peygamberlere de verilmiştir. Mi’rac ve şefaat, sadece Hz. Peygamber’e mahsustur.
Hem; kafirler, Beytü’l-Mukaddes’ten nişan sordular. Eğer rüyada vâki olsaydı, ondan nişan istemezlerdi. Neticede kafirler, Mi’rac’ı inkâr etmişlerdir. Bu, tarihî bir vakıadır. ‘Rüyada gördüm’ dese idi, kimse inkâr etmeye yeltenmezdi bile. Zira, bunlar, rüyada mümkün olan şeylerdir.
İSRÂ SÛRESİ’NDEKİ GERÇEKLER
İsrâ Sûresi baştan sona kadar, Mi’rac ve etrafındaki hadiseleri anlatmaktadır. Sûrenin kapsadığı başlıca esasları şöyle sıralayabiliriz:
Bu sûrede Peygamber Efendimiz, iki kıblenin peygamberi olarak vasıflandırılıyor. Yeryüzünde Allah (c.c.), İbrahimoğullarına iki mukaddes şehir ihsan etmişti: Mekke Hz. İsmail’e, Kudüs ise Hz. İshak’a. Hz. Peygamber’in hem Mekke’yi, hem de Kudüs’ü kıble edinip Mi’rac’da her ikisinde de namaz kılması, Mescid-i Aksâ’da bütün peygamberlere imam olması, her iki mukaddes makamın bereketini kendisinde toplaması demektir.
İsrâ Sûresi’nde Allah (c.c.), İsrailoğullarına iki defa fesad çıkarıp ceza göreceklerini bildirdiğini; son olarak Hz. Muhammed’e tâbi olmalarıyla tevbe kapısını açtığını buyurmaktadır. Hakikaten de, önce Buhtunnasr, sonra da Romalıların istilasıyla sürülen bu topluluk, Hz. Muhammed’e (s.a.v.) tâbi olmayarak da kendi sonlarını hazırlamışlardır. Bazı Arap kabile reisleri dahi, onların İslam’a tâbi olacaklarından korkmuşlardı. Ne var ki onlar, önemli bir fırsatı tepmiş oldular. Medine’de ve Hayber’de başları ezilince Yahudiler, tekrar perişan duruma düştüler ve küfürleri aşılmaz bir inada dönüştü. Zira, Allah’ın ikazına kulak tıkayıp kendilerine bildirilen akıbete kendi elleriyle düşmeleri, onları korkunç boyutta bir kin ve inada sevketti. Zilletin suçunu Allah’a yüklediler, acısını da insanlardan çıkarmak için asırlardır çalışıyorlar. Buğzları Allah’a; hasedleri ise Allah’ın ihsan ettiklerinedir.
Ayetler, müşriklere karşı son bir ihtar mânâsı da taşımaktadır. Artık, müşriklerin hücumlarına karşı iyilikle mukabele devri geçiyordu. Hicrete müsaade veriliyordu. Kur’an’a inanmayan kafirlerin akıbeti kötü olacaktı:
“Ve onlar ki ahirete inanmazlar, onlara elîm bir azap hazırladık... Biz, peygamber göndermedikçe azaba dûçâr etmeyiz. Biz, bir beldeyi helâke mâruz bırakmak istediğimiz zaman, oranın refah ve nimet içinde yüzenlerine emrimizi göndeririz; onlar da fıska dalarlar, azabı hak ederler. Biz de, onu altüst ederiz... Onlar, Seni taciz ile az kaldı toprağından çıkaracaklardı. O takdirde, onlar da, Senden sonra yerlerinde pek az bir zaman kalabilirlerdi. Senden önce gönderilen peygamberlerimiz hakkında takip ettiğimiz yol budur; bu yolumuzda hiç değişiklik göremezsin.”
Mi’rac’da, İslam dininin mihveri mesabesinde önemi haiz hükümler de teşri kılınmıştır. İsrâ Sûresi’nde beyan edilen ve insanlığın kurtuluş ve huzuru için yegâne şartlar olan bu Rahmanî hükümler şunlardır:
1. Allah’a hiçbir sûrette şirk koşmayın.
2. Ebeveyne hürmet ve ihsan edin.
3. Akraba, yoksul ve yolda kalmışlara yardım edin.
4. İsraf etmekten ve cimrilik yapmaktan kaçının.
5. Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin.
6. Fuhuş ve zinaya yaklaşmayın.
7. Haksız yere kimseyi öldürmeyin.
8. Yetimlerin malına yaklaşmayın.
9. Ahdinize sâdık kalın.
10. Ölçü ve tartıda doğruluğa dikkat edin.
11. Bilmediğiniz şeyin ardına düşmeyin.
12. Yeryüzünde kibir ve gururla yürümeyin.
Prof.Dr. Haydar BAŞ Rahmeten li’l-Alemin cilt 1 Kitabı sayfa : 307 /311
Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir