MİKROFONA KONUŞ OĞLUM MİKROFONA.....

       Devekuşu başını kuma gömerek gizlendiği zannına varırmış. Amma mabadı ortalıktadır. Bir misal daha vereyim şaşkın ördek suya tersten dalarmış. Ne nakıştır ne desen anlamazlar ne desem. 

MİKROFONA KONUŞ OĞLUM MİKROFONA.....
Mimar Gökhan Demir

MİKROFONA KONUŞ OĞLUM MİKROFONA.....

  Konuşuyor gizli. Konuşuyor halvette. Konuşuyor arkadan. Kimi insan var ağzından bal damlar kimi insan var ağzından hacet dökülür. Adamların yüzüne konuşamaz arkasından ise bülbül kesilir. İnşallah bunlar gibilerin nesli kesilir.

    Her adamın karşısına dikilemiyor. Kendince zayıf arkası olmayan adamları görünce birden erkekleşiyor. Bunun bu hali bana aynen ermenileri hatırlatıyor. Onlarda sadece yanlarına gücü alınca zayıf gördükleri köylerde kadın çocuk ve ihtiyarlara saldırıyorlar. Karşılarında olan ordulara değil savunmasız ahaliye saldırıyorlar. Bu ahlak irsi olsa gerek. Bir toplantı oluyor orda reis seçiliyor. Kendisi de o reisi seçenlerden biri.

   Tabi aslında kendisi reis olmak istiyor ama o mecliste delikanlı gibi çıkıp bende adayım kardeşim demiyor. Fakat seçimin akşamında arıyor sağı, solu yahu bu reisi niye seçtik. Ben buna karşıyım falan, filan inter, milan. Az evvel dedik ya ‘irsi’ kandan geliyor.

   Neyse memlekette özellikle aynı camianın insanları bu seçime çok sevindi. Fakat bazıları hiç sevinmedi. Herkes yeni reisi tebrik etti. Gerek arayarak, gerek sosyal medyadan herkes tebriklerini reise sundu. Bir tek bu vatandaş bir türlü içine sindiremedi tebrikte etmedi. Kendi sosyal medyasında sanki düğmeye basılmış gibi ağız birliği yapılmış organize bir iş gibi twitler uçuştu. Sen olmalıydın. Yahu bu hanedan mı? Senin hakkındı. Gibi binlerce twit yağdı.

   Hiç bir konuda bu kadar twit gelmezdi bu konuda nasıl oldu da bu kadar twit geldi. Neyse bu vatandaş yerinde duramıyor. İstediğini alamayınca reisi yalnızlaştırma yoluna başlıyor.  

    Reis genç dinamik çok zeki bir insan kültürlü. Çok muhterem bilge tarafından yetiştirilmiş çok kalifiye insanlar reisin yanındaydı. Ancak birçoğuna bu vatandaş tarafından engeller koyuldu. Elinde bulunan imkânları ve akrabalık bağlarını kendine kalkan yaparak bu güzel insanlara iftira ederek uzaklaştırmayı başardı.

   Zaten ulu çınar bu vatandaş için hep söylerdi çok yalan konuşur, çok rahat yalan konuşur. Hatta sen teşkilatı sevmiyorsun insanları kucaklamıyorsun sana bırakırsak iki dakikada dağıtırsın demişti. Aynen öylede oluyor.

  Zaten ulu çınarın vefatının ilk günlerinde bu vatandaş ne mal olduğunu ortaya açıkça koymuştu. Bir düşünün sizi dünya ve ahrette rabbinizle buluşturacak olan büyük şahsiyeti kaybediyorsunuz, siz olsaydınız bu halde ne yapardınız. Sizi bilmem ben babam dediğim, her şeyim dediğim o koca çınarı kaybettiğimde bir odaya kapanır saatlerce ağlar bir iki ay kendime gelemezdim. Ancak bu vatandaş gündüz defnediyor akşam fitneye başlıyor bende gizli sırlar var çınar bana gizli sırlar söyledi. İşte çınar bana bu yola ters düşen adamları kovma yetkisi verdi. (Madem öyle evvel kendini kovaydın ya)

  Neden yasını yaşamadın ağlayıp, sızlayıp onun yokluğuna yanmadın da hemen fitneye sarıldın. Eğer giden çınar senin için değerli olsaydı hatırasına saygı gösterirdin.  Bunun bir dostu söyledi ki ulu çınar rahmetli olunca ona sordum çınar sana bir şey söyledi mi? Bir sır verdimi? Hayır, bana bir şey söylemedi demiş. Peki, nereden çıktı şimdi bu gizli sırlar. Ha meydanı boş buldun istediğimi vezir istemediğimi de rezil ederim edasıyla konuşuyorsun.

  Alo duymuyorum mikrofona konuş oğlum mikrofona sesin gelmiyor. Seni biz duymayız seni ancak menfaat düşkünü, şöhret düşkünleri duyar. Neyse bu vatandaş dünya kendi etrafında dönüyor zannediyor. Baktı ki yeni reis çok cevval karşısında duramayacak başladı onunda arkasından iş görmeye. Hemen reisin akrabaları ile dostluklarını pekiştirmeye reise karşı sıkıntısı olanların boşluklarından istifade ederek onları kalkan gibi kullanma yöntemine girişti. Kendi hakkında genç çocuklara menkıbeler, rüyalar ve çınar bu abimiz için şöyle dedi, böyle dedi, onu çok severdi gibi ifadeleri anlatmaya ve anlattırmaya.

  Bu arada Reisin yanındaki insanları uzaklaştırma projesine de hız verdi. Çok enteresan ulu çınara sadakatle bağlı insanları ne hikmetse uzaklaştırma telaşına düştü. Elinde bulundurduğu kurum ulu çınarın yetiştirdiği, yıllarını bu davaya veren insanları çıkartmazken. Ulu çınara hakaret eden o kel ajanı ısrarla çıkartıyordu. Bu ajanın o hakaretine şahit olan insanlar tepkilerini ortaya koyarak ulu çınara olan evlatlık görevlerini yerine getirdiler. Ancak çınara sahip çıkmanın bir bedeli vardı. O da kurumlardan atılmak yalnızlaştırılmak ve ajan derinlerin adamı damgası yemekti.

  Sen abdest, şahadet bilmeyen üstelik ulu çınara cehennemden boş kontenjan ayarlayan adamı tutacaksın kurumlarda konuşturacaksın. Yıllarını bu yola vermiş insanları da iftira ile yoldan uzaklaştıracaksın. O kasetle başkan olan adamın teşkilatına yamanmak için çok mücadele ettin. Ulu çınar demişti ben istemiyorum bunlar zorla beni getiriyorlar diye. O kasetle gelen vatandaş, kaset işlerini yapanın adamı değil mi? Peki o halde sen kimin adamısın? Bu ısrarın, inadın sebebi ne? Senin o ajanındaki ısrarının nedeni kendi şahsi çıkarlarındır. Ancak onların ve senin gibilerin karşısında duran insanların niyeti ulu çınarın emanetlerine sahip çıkmaktır.

 Geçtiğimiz günlerde sosyal medyada bir twitle ne mal olduğunu ortaya koydun. Neymiş teşkilatın hayat görüşü değişmiş. Ulan zındık Baba dediğin adama hakaret eden hainle ısrarla program yapmaya devam eden sen değişen ona program yaptırmayan başkan öyle mi? Yanındaki malları kandırırsın. Onlar adam olsalar sana değil Babalarına iman ederlerdi. Ne sahtekar adamsın arıyorsun bir arkadaşı diyorsun ki İ....R. Ya baba yerine beni bıraktıysa…. Bu yolda öyle bıraktıysa olmaz, bırakılan vatandaş sahip çıkar ilan eder. Asena gibi her tarafı oynamaz ya öyleyse, ya böyleyse. Sana kim sahip çıkıyorsa vallahi, billahi babayla en ufak bir bağı yoktur. Bu yol menkıbe uydurma, yalandan atma, attığına sonra dönüp inanma yolu değil. Hele, hele senin gibi kendinden başkasını beğenmeyen bencil ruh hastasına bırakılacak kadar şuursuz değil.

   Kendini çok önemsiyorsun bu senin sağlığına zarar veriyor. Psikolojik tavırlar gösteriyorsun. Şizofreni başlangıcı olabilir. Gerçi Bakırköy senin oturduğun yere çok yakın iş işten geçmeden bir tedavi gör. Diyorsan ki bu senin hüsnü kuruntun o halde durum çok daha vahimdir.