Mansur’un İmam Cafer’i katletme girişimi.....

Ali b. Meysere diyor ki: “İmam Cafer, Mansur’un yanına gitmek istediğinde Mansur kölelerinden birini çağırıp, “Cafer içeri girdiğinde boynunu vur” diye emir verdi

<Mansur’un İmam Cafer’i katletme girişimi.....

Ali b. Meysere diyor ki: "İmam Cafer, Mansur'un yanına gitmek istediğinde Mansur kölelerinden birini çağırıp, "Cafer içeri girdiğinde boynunu vur" diye emir verdi.

İmam içeri girdiğinde, Mansur'a bakarak kendi kendine kimsenin duyamayacağı bir şekilde bir şeyler söyledi. Sonra sesli olarak dedi ki:

"Ey bütün mahlukuna kifayet eden ve hiç kimsenin kifayet etmediği Allah'ım! Şu Abdullah b. Ali'nin şerrine karşı bana kifayet et (onun şerrini benden uzaklaştır)."

Bu sözden sonra Mansur köleyi görüyordu ama köle onları göremiyordu. Sonra Mansur dedi ki: "Ey Câfer b. Muhammed! Bu sıcakta size zahmet verdik. Lütfen geri dönünüz."

İmam çıkınca Mansur kölesine, "Neden verdiğim emre itaat etmedin?" diye sordu. Köle, "Vallahi onu göremedim, bir şey aramıza girerek onu görmeme mâni oldu" dedi.

Mansur, "Vallahi bu olayı birine anlatacak olursan seni öldürürüm" dedi."  

İmam Cafer'in İmam Rıza'nın şehadetini haber vermesi

Hüseyin b. Zübeyr şöyle diyor: "İmam Câfer-i Sadık'ın şöyle dediğini duydum:

"Oğlum Musa'nın evlatlarından, Emirü'lmü'minin Ali ile aynı ada sahip birisi, Horasan'ın Tus beldesine gidecek ve orada zehirleme yoluyla şehit edilecektir. Ve o gurbet elde toprağa verilecektir.

Kim, onun hakkını tanıyarak onu ziyaret ederse, Allah, Mekke'nin fethinden önce İslam için infak eden ve savaşan kimsenin sevabını ona bağışlar." 

Davud b. Kesir-i Rıkkî şöyle der: "İmam Cafer'in huzurunda oturduğum bir sırada şöyle buyurdu:

"Ey Davud! Senin perşembe günündeki amellerin bana sunuldu. Amellerinden falan amcan oğluna yapmış olduğun sıla-i rahim ve ihsanı gördüm. Bu amelin beni sevindirdi. Senin onunla görüşmen onun ömrünün kısalmasına ve ecelinin yakınlaşmasına neden olmuştur."

Davud diyor ki: "Benim Ehl-i Beyt düşmanı ve habis bir amcaoğlum vardı. Bana, onun ve ailesinin kötü bir durumda olduğunu söylediler. Mekke'ye gitmeden önce Medine'de İmam Câfer'in huzuruna vardığımda İmam bu konuyu bana haber verdi."  

İmam Musa Kazım'ın şehadetini haber vermesi

Ebu İzar, İmam Câfer'in şöyle buyurduğunu nakleder:

"Bu velayet ve imamet sahibini (İmam Musa Kâzım) iki defa Irak'a götürecekler. Birincisinde çabuk serbest bırakılacak ve ona iyi bir ödül verecekler.

İkinci defasında uzun müddet zindanda atacaklar. Ve sonra zorla (zehirlenerek öldürülmek suretiyle) onların pençesinden kurtulacak."
 
Emevilerin çöküşünü haber vermesi

Rahmet b. Sadaka şöyle diyor: "Ümeyyeoğulları taraftarlarından olan dinsiz ve münafık biri, İmam'ın yanına gelerek şöyle dedi:

"Kur'an'da, 'elif, lam, mim, sad' ayetinin manası nedir? Ondaki helal ve haramlar nelerdir? Ve halka ne gibi yararı vardır?"

İmam sinirli bir şekilde şöyle buyurdu: "Yeter! Yazıklar olsun sana! Elif (ebced hesabına göre birdir), lam otuz, mim kırk, sad ise doksandır. Bunların toplamı ne olur?"

Soruyu soran şahıs: "Yüz altmış bir" dedi.

İmam şöyle buyurdu: "Yüz altmış bir yıl geçtiğinde erbablarının (emevilerin) devleti mahvolacaktır."

Biz dikkat ettik, yüz altmış birinci yılın aşurasında siyah elbise giymiş kimseler Kûfe'ye girerek Emevi saltanatına son verdiler."

Muhammed b. Harb (Medine hâkimi) şöyle diyor:

"İmam Câfer-i Sâdık'a arz ettim ki: Ey Allah'ın Resulü'nün oğlu! Kalbimde gizli bir konu hakkında sana bir sorum var!"

İmam buyurdu ki: "İstersen sen sormadan ben senin ne soracağından haber vereyim ama sormak istiyorsan sor."

Ben dedim ki: "Ben sormadan kalbimde gizli olanı nereden biliyorsun?"

İmam şöyle buyurdu: "İnce görüşlülük ve firasetimle. Allah'ın şu kelamını, "Lut kavminin helak olmasında ince düşünenler için alametler vardır"   ve Peygamberin buyurduğu, "Mü'minin firasetinden sakının çünkü o Allah'ın nuruyla görür" sözünü duymadın mı?"

Ben, "Siz soracağım sorudan haber verin" dedim.

İmam, "Sen, Kâbe putlarını damın üzerinden dökme hususunda Hz. Ali'nin öylesine güçlü olmasına rağmen niçin Hz. Peygamberi omuzuna alamadığını benden sormak istiyorsun" dedi.

Ben, "Vallahi bunu sormak istiyordum" dedim.

Ve sonra kalkıp İmam'ın mübarek başını öptüm. Dedim ki: "Allah risaletini nerede karar kılacağını daha iyi biliyor." 

Halid b. Necih diyor ki:

"İmam Câfer'in yanına gittim, başımı sarmış olduğum halde bir kenarda oturup kendi kendime, "Siz insanlar ne kadar gafilsiniz. Âlemlerin Rabbi huzurundasınız" dedim.

O anda İmam bana seslenerek şöyle buyurdu: "Yazıklar olsun sana el-Halid! Allah'a and olsun ki, ben sadece bir kul ve bir mahluktan ibaretim." 

Mahzum şöyle anlatır:

"Bir gece İmam Câfer'in huzurundan ayrılıp Medine'de kaldığım eve gittim. Annem de benimle birlikteydi, yolda benimle annem arasında bir tartışma oldu. Ben, anneme karşı biraz sert konuştum. Ertesi gün sabah namazında İmam'ın huzuruna vardım. Beni görür görmez şöyle buyurdu:

"Ey Mahzum! Dün gece neden annen Halide'ye karşı sert konuştun? Onun karnının bir müddet senin için menzil olduğunu, kucağının dinlendiğin bir beşik ve göğüslerinin de gıda aldığın bir kap olduğunu bilmiyor musun?"

Ben, "Evet, öyledir" deyince, "O halde ona sert davranma" buyurdu." (Prof. Dr. Haydar Baş İmam Cafer eserinden)