MADDİ GÜCÜ ZAYIF NİCE AZ TOPLULUKLARIN, MADDETEN KUVVETLİ NİCE ÇOK TOPLULUKLARA GALİP GELMESİNİN SEBEP VE HİKMETLERİ - III.....

Dünden devam eden

İlahî yardım: Bütün bu sebepler yanında; inanan az bir topluluğun maddî yön­den güçlü, kalabalık toplulukların üzerine galip gelmesinin en mü­him sebebi İlahî yardım ve destektir. Bu yardım ve destek, Cenâb-ı Hakk’ın vasıtasız olarak inanan kullarına ulaştırdığı, görülmeyen güç ve kuvvettir. Bu kuvvet ve güç, üç şekilde olmaktadır:

<MADDİ GÜCÜ ZAYIF NİCE AZ TOPLULUKLARIN, MADDETEN KUVVETLİ NİCE ÇOK TOPLULUKLARA GALİP GELMESİNİN SEBEP VE HİKMETLERİ - III.....

- Bu yardım, Cenâb-ı Hakk’ın düşmanın kalbine durup dururken korku düşürmesi, onları ürkütmesi, aralarındaki birlik ve koordine­yi kesmesi şeklinde olur. Nitekim Bedir’de, Uhud’da, Hendek’te, Huneyn’de hep böyle olmuştur. Bu tür durumlarda bâtıl güçlerin, hiçbir maddî sebep yokken dağıldıklarını görüyoruz. Bu durum, dolaylı olarak Allah’ın, mü’minlere yardımıdır.

- Cenâb-ı Hakk’ın, mü’minlerin kalbine sabır, sebat ve sükû­net indirmesi onların iradelerini metin, cesaretlerini güçlü kılması; onlara, düşmanı zayıf ve güçsüz göstermesi bir diğer yardım çeşi­didir. Hz. Ali’nin (r.a.) Hayber Kalesi’nin kapısını koparıp kalkan olarak kullanması, Hz. Cübeyr’in Hendek harbinden sonra tek ba­şına Yahudilerin üzerine yürümesi bu çeşit yardıma misaldir. Bu şekilde Cenâb-ı Hakk’ın yardımı ulaşınca ehl-i küfür yılgınlığa ve moral bozukluğuna uğramaktadır.

- Cenâb-ı Hakk’ın, tabiî ve manevî güçlerle inananlara yardım ve destek sağlaması da İlahî yardımların önemli bir türünü oluş­turmaktadır. Cenâb-ı Peygamberin, muharebede attığı taşların her birinin isabet etmesi misaldir. “Sen atmadın; Allah attı” beyanı da, Allah’ın mü’minler üzerindeki yardım ve desteğini ispat etmek­tedir. Nitekim, Hendek harbinde rüzgârın müşriklerin çadırlarını savurup dağıtması ve mü’minlerin melek orduları ile desteklenme­si, İlahî yardımın güçlülüğünü ve köklülüğünü ortaya koymakta­dır. Bütün bu yardımlar, Peygamber komutasındaki orduya ulaş­tığı gibi, sâir zamanlarda da, hangi devirde olursa olsun, samimi pek çok örnekleri mevcuttur. Ama hiçbir zaman unutulmamalıdır ki, bütün bu İlahî yardım ve destek, samimi mü’min toplulukları içindir.

Mü’min toplulukların, sayıca ve maddî güç olarak çok daha güçlü topluluklara galip gelmesinin kader-i İlahîye bakan ciheti de vardır. İlahî kaderin planında hakkın bâtıla galebe etmesi söz konu­sudur. Bu hâl, irade-i külliyenin bir tezahürüdür. Buna göre, va’d-i İlahî haktır ve Cenâb-ı Hak vaadinden hulfetmez. Allah, samimi mü’min topluluklara zafer müjdelemiştir. Destek vaad etmiştir. Hak dava temsil edildiğinde bâtıl kendiliğinden zâil olacaktır. İna­nanlara zafer müjdesi tecelli edecektir. Az bir inanmış topluluğun, maddî yönden güçlü topluluklara galip gelmesi, aynı zamanda âdî sebeplerin tesirli olmadığını; sebeplerdeki güç de dâhil bütün güç ve kuvvetin Allah’tan olduğunu ispat eder. Bu hâl, âlemdeki tabii konuların cereyan tarzını geçersiz kılan İlahî bir burhandır. Kaldı ki, âlemdeki tabiî kanunların cereyanı da Cenâb-ı Hakk’ın iradesi ile olmaktadır.

Netice olarak deriz ki; her türlü güç ve kuvvet Allah’tandır. Do­layısıyla, zafer de Allah’tandır. O halde; inanan, samimi olan, so­nuç ne olursa olsun Allah yolunda mutlaka zafere ulaşacaktır.

 

Prof.Dr. Haydar BAŞ   Rahmetenli'l-alemin cilt 2 Kitabı sayfa :  393 /398

Yazıyı hazırlayan: Gökhan Demir